19 Temmuz 2012

Ruhi Su 100 yaşında...

Bazıları için yaşam baştan sona çetin bir mücadeledir, Ruhi Su için de öyle…

Bazıları için yaşam baştan sona çetin bir mücadeledir, Ruhi Su için de öyle…  1912’de doğduğu Van’dan, evlatlık olduğunu öğrenmesinin ardından on yaşında yetimhaneye yerleştirilmesiyle ayrılan Ruhi Su 1925’de Ankara Musiki Muallim Mektebini kazanmasına rağmen, yetimhanedeki her çocuk gibi askeri okula gönderilir. Adana Öğretmen Okulu’ndayken sınavını kemanıyla kazandığı Ankara Musiki Muallim Mektebi’nin ardından 1935-36’da Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’nda keman çalar, fakat okulu bitirdikten sonra keman çalmayı bırakıp ses sanatçısı olmaya karar verir. 1942’de Ankara Devlet Konservatuarı’nın şan bölümünden mezun olur.

Figaro’nun Düğünü, Madam Butterfly adlı operada rol aldıktan sonra “Bas Bariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” adlı radyo programında söylediği “Serdari halimiz böyle n’olcak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak” türküsü nedeniyle programda komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla işine son verilir. Siyasi görüşü nedeniyle hapse mahkûm edilir. Sansaryan Han’da beş ay… Sonra Harbiye Cezaevi’nde üç buçuk yıl…

Cezaevi yıllarında mahkûmlardan oluşan bir koro kurarak müzik çalışmalarına devam eder. Müziğin sağaltıcı gücüyle her tür baskı ve zulme direnir. Sanattan korkulan bir ülkede yaşamanın tüm zorluklarına rağmen iyimser tavrını hep korur, umudunu hep taçlandırır. Nazım Hikmet’in dediği gibi “Onlar türkülerimizden korkuyorlar” dı ve aynı tutum devam ediyor. Yine bir Ruhi Su türküsü imdadımıza yetişiyor: "Bin dokuz yüz yetmiş yedi / unutulmaz yılın adı  /1 Mayıs Bayramı idi / sorarlar bir gün sorarlar /Sabahın bir sahibi var / Sorarlar bir gün sorarlar."

Operadan uzaklaştırılması, bir sene sürgüne gönderilmesi, 1977’de aldığı pasaportun süresinin 12 Eylül sonrasına temdit edildiğinden unutulmaz Avustralya konserini vermesinin ardından hastalığının ilerlediği, artık hastaneden çıkamaz duruma geldiği döneme değin pasaport alamaması ve20 Eylül 1985 Cuma Sabahı tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumması… Hep yasaklarla geçmiş bir ömürde muhalif ve nikbin duruşundan vazgeçmedi Ruhi Su.            

Ruhi su, Batı’nın ezgilerini Doğu’nun söz bahçelerinde çok sesli bir ebruliye dönüştürerek sınırları ortadan kaldıran bir müzisyendi. Doğu’ya sırtını dönen, salt Batı’nın imkânlarından faydalanmayı münevverlik sayanlara türkülerin halisane ezgisini hatırlatan bir sanatçıydı.  Çok sesli Batı müziğini türkülerle harmanlayarak temellük etmiş, birbirine sırtını dönen Doğu ve Batı medeniyetlerini müzik vesilesiyle yeniden el ele tutuşturmayı amaçlamıştı.

Ruhi Su’nun 100. Yaşı hasebiyle yıl boyu devam edecek etkinliklerin ilkinde, 8 Mayıs’ta  MSGSÜ’de gerçekleşen “Ruhi Su Müziği Üzerine” adlı panelde konuşan Ruhi Su Dostlar Korosu’nun şefi Berktay Akyıldız etkinliklerinin amacının "Ruhi Su ismini, Ruhi Su'nun halk müziğine bakışını ve çoksesli halk müziği alanında yapmaya çalıştıklarını genç nesle ve üniversite öğrencilerine mümkün olduğunca duyurmak" olduğunu söyledi.

Kurulduğu 1975’ten beri konserler veren Ruhi Su Dostlar korosu, Ruhi Su’nun vefatının ardından Timur Selçuk, Sarper Özsan, Öcal Öcalan, İbrahim Güler gibi birbirinden kıymetli şeflerin yönetiminde çalışmalarını sürdürüyor.

Viyana’da koro şefliği ve eğitmenliği eğitimi alan Berktay Akyıldız, 2006’dan beri Ruhi Su Dostlar Korosu’nun şefliğini yapıyor. Koro, Berktay Akyıldız şefliğinde, 2 Haziran’da,  Polifonik Korolar Derneği’nin Ankara’da düzenlediği Polifonik Korolar Festivali’nde de konser verdi.

Ayrıca 9 Haziran’da, Ruhi Su’nun 100. Yaşı, Londra’nın Myddelton meydanındaki St. Marks kilisesinde Yasemin Yurduşen ve Karabey Aydoğan’ınverdiği konserle kutlanmıştı.

Ruhi Su Dostlar Korosu’nun ücretsiz konserleri, MSGSÜ  Oditoryumu’nda olsun Barış Manço Kültür Merkezinde olsun, yıl boyunca devam edecek. Etkinlik takvimi “Ruhi Su 100 Yaşında” facebook sayfasından takip edilebilir.

Şeyh Galip’in Nefi için söylediği “ Eyvah ki, bir çorak vadide akıp gitmişsin” dizesindeki gibi Ruhi Su da her alanda gittikçe çölleşen bir ülkede su misali akıp gitti. "Düşman saçma sapan lâflar eder /Duyar can kulağım  /Görür can gözüm /Üzerime köpeğini salar /Isırır köpek ayağımı /Çok acılar çekerim çok acılar /Köpek değilim ısıramam onu /Isırırım dudağımı…Şimdi türkü söyleme vakti, hep beraber, yârin yanağından gayri paylaşmak her şeyi…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"