07 Eylül 2013

Pas: Kendini anlamanın romanı

Biri "benli" biri "şaşı" lakaplı iki kişi, ikisinin de adı Yusuf. Bir de Meryem var. Sacayağını tamamlayan, her erkeğin ötekisi, ama özne olmaya çalışan Meryem. Pas, onların hayata, acılara, yoksunluklara rağmen pas tutmamışlıklarının romanı.

Biri "benli" biri "şaşı" lakaplı iki kişi, ikisinin de adı Yusuf. Bir de Meryem var. Sacayağını tamamlayan, her erkeğin ötekisi, ama özne olmaya çalışan Meryem. Pas, onların hayata, acılara, yoksunluklara rağmen pas tutmamışlıklarının romanı.

Gerillalıktan vazgeçip, dağdan inip yeniden hayata karışabilmenin, dayatılan tüm ideolojilerden, zorla giydirilen tüm kimliklerden sıyrılıp kendini bulabilmenin romanı. Ne övgüyle ne yergiyle, insan olabilmenin ön koşuluyla, yani birbirini "anlayabilme" yetisiyle yazılan bir metin. Haklıyı haksızdan ayırmanın telaşına düşmeden, kötüleri çarmıha gerip iyilere hakkını teslip dünyayı ideal ahlaki normlara göre düzenleme işgüzarlığına kapılmadan, metaforları anlam yaratma telaşıyla gelişigüzel kullanmadan, dilin tüm imkanlarını zorlayarak yeni bir dil yaratmaya çalışan yapıt.

Yusuf'un yok insandan kendine yolculuğu, dünyanın en zor mücadelesine girişerek kendi olmaya çabalamasının, ötekinden yola çıkarak kendine varma hevesinin, kendi olabilmek için dünyaya meydan okumasının hikâyesi. Çünkü eşya nefes aldıkça paslanır, oysa insan nefes aldıkça pasından kurtulur.

Celal Güngördü ilk romanını yazan birinin kolay kolay cesaret edemeyeceği bir işe soyunmuş. Zamanda sürekli ileri ve geri giderek, metaforları yoğun kullanarak, karakterlerin, başta Şaşı Yusuf'un zihnine mercek tutarak çok katmanlı, çok düzlemli, çok sesli bir dil yaratmış. Anlatımın diyalojik bir yapısı var. Hâkim yazarın yargısı yer yer hissedilse de bütüne baktığımızda her karakterin sesini ayrı ayrı duyuyoruz. Bu nedenle "Pas" bir orkestradan farksız. Bilinç akışı kullanımı yerini yoğun iç monologlara bırakıyor bazı bölümlerde. Mekan odaklı bir anlatım tercih etmiş yazar. Her bölümde anlatı mekan değiştiriyor, farklı zamanlara yayılan değişken bir ruh haline tanık oluyoruz okudukça. Şaşı Yusuf'un mütereddit, yorgun, karamsar ruh hali bu.

Pas ,12 Eylül'ün tarihsel ve ideolojik boyutunu merkeze alan bir roman değil, aksine tüm ideolojilerden arınmış insanın söylenmeyene/ görünmeyene yolculuğu, yani kendine. Dile getirilmeyen "ben" in aranmasının romanı Pas. Kimliği oluşturan etmenlerin yeniden, bu kez Lacancı bir düzlemde dil üzerinden yeniden tayin edildiği, varoluşçu felsefenin kapısını roman diliyle aralayan bir yapıt. Kafkaesk esintiler yok değil elbette, ama Celal Güngördü ilk romanında kendine özgü bir dil yaratmayı başarmış. Ancak metnin özgül dili o kadar derin ve açık uçlu, ki yazarın kendi romanına yetişmekte yer yer güçlükler çektiği seziliyor bazı bölümlerde.

Şüphesiz, her alımlayıcının farklı okumalar yapabileceği zengin bir retoriğe sahip. Eco'nun, metni hiç tamamlanmayan bir "açık yapıt" olarak değerlendirmesi gibi.

Ayrıntı'nın Türkçe Edebiyat Dizisi'nde öne çıkan romanlardan biri Pas. Bir romanı sadece okuyup beğenmek için değil,  üzerine düşünüp kafa yormak için elinize alıyorsanız doğru tercih. Pas geçmeyin.

 

PAS

Celal Güngördü

Ayrıntı Yayınları

302 syf, 2013

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır