16 Mayıs 2018

Ne var elimizde sözcüklerimizden başka?

Biz ki yanağımıza tokat atana gül uzatmayı ilke edinenler, şiddetin her türlüsüne karşısında, onurlu mücadelenin her daim yakınında duranlar…

1,3,11,25,37,60… Ölüleri sayıyoruz. Bir tek kişinin bile burnu kanasa zulümdür oysa. Güçlünün gücünün güçsüze yettiği bir dünyada yaşamanın utancını, vebalini, yükünü taşıyoruz. Elimizi uzatamadığımız insanların acısıyla kahroluyor, onların ocağına düşen ateşi iliklerimizde hissediyoruz. İçimiz yanıyor ve bağırıyoruz. Kahrediyoruz, ileniyoruz, lanetliyoruz.

Çünkü ne var elimizde sözcüklerimizden başka?

Biz ki yanağımıza tokat atana gül uzatmayı ilke edinenler, şiddetin her türlüsüne karşısında, onurlu mücadelenin her daim yakınında duranlar… Sadece silah satışının değil, silah üretiminin son bulmasını isteyenler… Hiç kimsenin dininden, dilinden, ideolojisinden, etnik kökeninden, teninin renginden dolayı dışlanmaması için dil dökenler… Bizler, herkesin ölüsü için ağlayabilenler, yas tutabilenler. Durmadan, her zaman, her yerde barışı, kardeşliği, sevgiyi, iyiliği bir bayrak gibi göğsünde taşıyanlar… Ve yarın yanağından gayri her şeyi dürüstçe, kardeşçe bölüşebilmeyi isteyenler… Bizler, mermilerin değil, sözcüklerin kudretine inananlar.

Ne var elimizde, sözcüklerimizden başka?

Sabırla, özenle, inatla daima aynı düşü kurduk, dilimizde tüy bitse de aynı özlemleri tekrar edip durduk. Susturulsak da, dışlansak da, hapse atılsak da, öldürülsek de haykırmaya ve yine sabırla, özenle, inatla barışı savunmaya devam ettik.

Bir büyük zulme daha tanıklık ediyoruz bugünlerde. Kalbimiz Gazze’de bu kez. Kiminin duası, kiminin dileği, kiminin umudu hep aynı. Dünya basınının sıradan bir habermiş gibi verdiği, çoğu devletin görmezden geldiği, çoğu liderin sus pus olduğu bir cehennemin adı Gazze.

Leyla Enver Gandur. 8 aylık. İsrail'in attığı gaz bombası nedeniyle can verdi. Yani öldürüldü, yani katledildi, yani... 

Yani yürek ağrısı, yani göz yaşı, yani isyankar bir çığlık…

Suskunluk da bir mavzer şimdi. O yüzden öylece bakıp geçmemek gerek. Çünkü başkasının acısını hissettiğimiz kadar varız, insanız. Lanetlemek, ilenmek, kahretmek de yetersiz, boşuna, biliyorum, biliyorum ama susmuyorum. Lanet olsun zulmedenlere, lanet olsun, lanet olsun!

Ne var elimde sözcüklerden başka? 

En öfkeli, en inatçı, en isyankâr sesimle bağırıyorum:

Bu zulüm bitsin.

Zenginin fakire, güçlünün güçsüze gaddarlığı son bulsun.

Bu, bir insanlık suçudur.

Ve sessiz kalanın elindedir kan. Bu katliama itiraz edin, tek gücünüz bu olsa bile.

Bilin ki, sözcükler er geç galip gelecektir.

Bizler yine, her şeye rağmen, umudun, iyimserliğin, inayetin yanında saf tutanlar. Sözcüklerini bir pankart, bir muska, bir dilek taşı gibi koynunda saklayanlar… Vicdanının pusulasına güvenenler, bizler.

Güzel günler görmeyi beklerken ömrümüz geçiyor ama...

Ne var elimizde sözcüklerimizden başka? 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"