25 Nisan 2014

Işığını söndürme sakın

Zahrad'ın mısraları geliyor aklıma, tarihin devlet eliyle inşa edilmiş karanlığını, ıssızlığını öteleyip hakikatin kalbine yönelen mısraları. Biraz alaycı biraz kederli.

 

Talat Paşa 29 Ağustos 1915 'te tüm illere çektiği telgrafta " Ermenilerin bulundukları mahallerden ihrâclarıyla ta‘yîn olunan menâtıka sevklerinden hükûmetce muntazar olan gâye bu unsurun hükûmet aleyhine teşebbüsât ve fa‘âliyette bulunamamalarına ve bir Ermenistan hükûmeti teşvîki hakkındaki âmâl-i milliyyelerinin (milli emellerini) tâ‘kîb edemeyecek bir hâle getirilmelerini te’mîn esâsına ma‘tûf olub (yöneliktir)” yazmıştı. 

Zahrad'ın mısraları geliyor aklıma, tarihin devlet eliyle inşa edilmiş karanlığını, ıssızlığını öteleyip hakikatin kalbine yönelen mısraları.  Biraz alaycı biraz kederli. 

"Dört koyundular

 İlkini kestiler önce

 İkincisini haklarken tam

 Kaçmayı denedi üçüncüsü

On metre gitmedi

Enselediler

Ben o üçüncüsünün etinden yedim

Yaşam tadı vardı”

 Talat Paşa, Cemal Paşa’ya  Sis Ermeni Katogikosluğunun mallarına neden el konulduğu ve Katogikos’un neden  Sis’den sürüldüğü ile ilgili telgraf çekmişti, tarih  7 Ekim 1916.  “... maksat Ermenilerce Kilikya’da pek büyük bir kıymet-i tarihiye ve milliyeye haiz bulunan ve güya Ermeni hükümetinin en son makarr-ı saltanatı (saltanat merkezi) olduğu ileri sürülen bu yerin vücudunu tamamıyla kaldırmaya matuftu.”

 Kelimeler bazen ayırıyor, ayıklıyor, ayrıştırıyor. Kelimeler acının derecesini tayin etme, telafisinin boyutlarını hesaplama için olmazsa olmaz kabul ediliyor. "Büyük felaket" diyor Ermeniler. İster soykırım diyelim, ister tehcir ister hatalarla yüzleşme günü, senelerdir oluk oluk kanayan, kapanmayan bir yara sözkonusu. Dile gelmedikçe kalpte barınan, ruhu çürüten, geçmişi karanlıklarda bırakan bir acı. Hiçbir sorunun sözcükler birbirine değmeden, taraflar iletişime geçmeden çözülemeyeceğini anlayacağımız günler gelecek mi acaba?

 Zahrad'ın  Sözcükler  şiiri  tam da bunu anlatmıyor mu işte!

 Sözcükler sözcükler - benim askerlerim sizsiniz -

Ben sizi bir bir bağrıma basarım ve tümen tümen

Ellerimle dizerim -

Ve her şeyin yoluna girdiğini gördüğümde

- Nasıl hiçbir ordu - hiçbir asker yanlış adım yürümez -

Sizi savaş alanına sürerim -

  

Soykırım kelimesinin isim babası Lemkin'in soykırım üzerine çalışması Yahudi Soykırımı ile değil Ermeni Soykırımı ile başlamıştır. Talat Paşa'nın öldürülmesiyle başlayan Tehlerian Davası'ndan etkilenen Lemkin filoloji eğitimini yarıda bırakıp hukuk öğrenimi gördü. Birleşmiş Milletler'in isteği üzerine hazırladığı Soykırım Sözleşmesi'ni 1915'te yaşananları vicdanen değerlendirerek hazırladı.

 "Son zamanlarda vilayet dahilindeki Ermeniler ile hiçbir ayrım yapmaksızın bütün diğer Hıristiyanlar hakkında katliamlar tertip olunduğu öğrenilmektedir; Daha önceden Diyarbakır’dan sevk edilmiş olan kişiler vasıtasıyla Mardin’de, Ermenilerden ve diğer Hıristiyan ahaliden 700 kişinin geceleri şehirden harice çıkartılarak koyun gibi boğazlattırıldığı ve şimdiye kadar bu katliamlarda ölenlerin 2000 kişi tahmin olunduğu istihbar edilmiştir; ayrıca, buna hızla kesin bir sonuç verilmezse civar vilayetlerdeki Müslüman ahalinin de ayaklanarak bilumum Hıristiyanları katletmelerinden korkulduğu istihbar edilmiştir." diye yazmıştı Talat Paşa,  Diyarbakır Valisi’ne çektiği telgrafta.

 Bir Adamın Aklı adlı şiiri nasıldı Zahrad'ın?

 Ağaca bakar - görmez ağacı - kendini görür

Yola bakar - görmez yolu - kendini görür

 

Yukarı bakar - yıldızlar var gökyüzünde -

Görmez - kendini görür

 

Ve aynaya bakar - görmez kendini -

-Selâm verir

 

Zahrad'ın şiiri alaycıdır, aynı zamanda ipeksi bir duyarlılığın şiiridir. Doğayı, ânı deneyimlenin, dünyaya minör bir pencereden bakıp majör algılar geliştirmenin şiiridir.

 

ISLAK

 Ne varsa güzeldir

yuvarlak olan

kendiyle başlar çünkü

kendiyle biter

 

oysa öyle minnacık ki yengeç

bilmez

dünyanın yuvarlak olduğunu

 

Sorarsanız

ıslak der.

 

22 dile çevrilmiştir şiirleri. 22 dilde atar kelimelerinin kalbi. Daha insanî, daha vicdanî, daha derunî bir yaşamı çağırmanın şiiridir. İmha ve inkârın, mahrumiyet ve mağduriyetin dili yoktur onda.

 19 Eylül 1930'da Mahmut Esat Bozkurt Meclis konuşmasında şöyle demişti halbukî yokeden, ayrıştıran, ötekileştiren üslubuyla: "Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler."

 

 1915 Ermeni Soykırımı bu habîs zihniyetin sonucuydu!

 Özlem adlı şiirinde dediği gibi Zahrad'ın...

 Artık yoklar – ki onlarla oturup

laflayabilirdik

ve havadan sudan konuşmamıza karşın

tat alabilirdik sözden

 

Artık yoklar – ki onlarla susabilirdik

Artık yoklar – ki onlarla devinimsiz

tutabilirdik yolunu keşfedilmemiş bir dünyanın

kadim dostları farklı tanıyabilir

hayrete düşebilirdik birlikte

Artık yoklar – ki onlarla görebilirdik

ve artık yoklar – ki onlarla

- yadetmekten çok – yaşayabilirdik yeniden

o günleri – ki adeta gelecek zaman –

yaşamışız çoktan – yaşamışız zaten

Artık yoklar – ki onlarla ölebilirdik"

 

 

* Işığını Söndürme Sakın

    Zahrad ( Zareh Yaldızcıyan)

    Adam Yayınları/ Şiir Dizisi

     Çeviri: Ohannes Şaşkal

     173 s. 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"