14 Mart 2013

Havada yüzen iki kadın

Biri aristokrat bir ailenin yakında cemiyete takdim edilecek kızı, Persephone

Biri aristokrat bir ailenin yakında cemiyete takdim edilecek kızı, Persephone.  Öteki erkek kıyafetleri giymeye özenen, orduya yazılmaya can atan biri, Dora.  Onlar ahlaki embesil. 1920’ler İngilteresinde akıl hastanesine kapatılan iki genç kız. Yetmiş yıl süren dostluklarında birbirlerini günde sadece bir saat görmelerine rağmen hiç kopmamış iki kader ortağı.

Charlotte Jones’un kadınlara dair yazdığı en dikkat çekici oyunu Havada Yüzmek, MekanArtı ‘da sahneleniyor. 1997’de kaleme alınan Havada Yüzmek İngiliz aktris-yazarın aynı zamanda ilk oyunu.

Kapitalizm üretim sistemine uyumlu, bedeni ve zihni üretim gücüne dönüşmeye müsait  bireyler yaratıyor. Üretim sürecine dahil olmayan bireyler ise toplum dışına itiliyor. Deliler de bunlar arasında işte. Onlar sadece kanıtlanmış veya öne sürülmüş zihni yetersizlikleri nedeniyle değil  üretme becerisinden yoksun olduklarından da deli kabul ediliyorlar. Ahlak, bireyin aidiyet hissini kuvvetlendirmesine yarar sağladığı kadar toplumun tanzimi ve tasnifinde de belirleyici rol oynuyor. Sağlık raporlarında ahlaki embesil yazan Dora ve Persephone ile yazar çok yönlü, derin, abartısız ama tam da meramını seyirciye birebir aktarabileceği karakterler yaratmış.

Deliliğin yanısıra toplumsal cinsiyet ayrımcılığını da derinlemesine irdeleyen Havada Yüzmek, genç oyuncuların da başarısıyla belleklerde yer edecek nitelikte bir oyun. Sahnenin küçüklüğü veyahut birkaç eşyalık dekoru oyuncuların değiştirmesi, rol değişimlerinde oyuncuların kıyafetlerini kulise gitmeden sahnede değiştirmeleri metnin ve dramaturginin başarısına gölge düşürmüyor kesinlikle.  Işık kullanımı oldukça zayıf. Kostümler daha özenli seçilebilirdi. Ancak  gerek oyuncuların performansı gerek oyunun zihin açıcı kurgusu, farklı sorgulamalara kapı açan düşünsel boyutu göz önüne alındığında birtakım eksiklik veya aksaklıklar önemsizleşiyor. Bir hayli uzun olmasına rağmen sonuna değin hiç sıkılmadan seyredebilirsiniz. Hem  mizahi unsurlarıyla eğlendiren hem  meydan okuyucu bir dille seyirciyi sarsan oyunu eril tiyatro dünyasında kadına dair oyunların azlığını düşünürsek kaçırmamak gerekir.

Normallik ve anormallik, toplumsal ahlak anlayışıyla belirlenmiş yerleşik algılarımızın bireyleri sabit fikirli bir tasnif süreciyle konumlandırmasından başka bir şey değil. Delilik akılsızlık mıdır? Ahlaksızlık delilik midir? Biri histeri krizleri geçirdiğinden, öteki erkeksi davranışlar sergilediğinden ahlaki embesiller olarak kabul edildikleri için iki kızın küvet ve merdiven temizleyerek ömürlerini yok yere tükettikleri tımarhane aslında disipliner iktidarın etkili mekanizmalarından biri.

Bu bağlamda, sahnenin ortasındaki küveti aynı zamanda dekorun en dikkat çekici eşyası olarak düşünürsek arınmanın sembolü adeta. Deliliği kirlenme olarak gören viktoryen zihniyetin bir yansıması. Dora ve Persephone ‘yi  inayet ve us çerçevesinde sınıflandıran, anormallik ve normalliğin karşılaştırmalı tanımlarını tayin eden iktidarın ahlaki kirliliği temizlemek adına kurduğu tüm mekânları sembolize ediyor  aynı zamanda.

Birbirlerine iğvasına uyan iki kadının safiyet ve inayetle pekişen yürek burkucu dostlukları oyunun ana damarı belki. Ama cinsiyet iktidarından, cinsel özgürleşmeye, ahlak ve delilik arasındaki ilişkiden aklın yüceltilmesinin ironik analizine kadar pek çok konuda söz sahibi bir oyunla karşı karşıyayız.

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"