Şiddet sadece kadın erkek arasında değil, şiddet her yerde.
Şiddet sadece ünlüler arasında değil, şiddet her yerde.
Bir tokat da şiddet, bir küfür de, aşağılayıcı bir bakış da!
Ama şiddeti şiddet diliyle eleştirmek hiçbir çözüm getirmeyecek. Amaç toplumdaki şiddet vak'alarını azaltmaksa şiddetin günlük hayatlarımıza ne kadar sızdığını, birimizden diğerine bulaşma hızını, söylediklerimizin ve yaptıklarımızın şiddetten ne kadar arınmış olduğunu irdelemek gerekiyor evvela.
Hoşunuza gitse de gitmese de soracağım. Dilinizde ve davranışlarınızda ne kadar şiddet var? Erkek veya kadın olun, kırsalda ya da kentte yaşayın ve eğitim dereceniz ne olursa olsun ya da yaşınız, etnik kökeniniz, dininiz ne olursa olsun.
Toplumu şiddete sebebiyet veren kötücül, marazi her tür algı ve yaklaşımdan arındırmak ütopik bir düşünce mi bilmiyorum; ama hâlâ o gelecek tahayyülünü taşıyorum, umutla. Şiddetsiz toplum, evet, neden olmasın?
Şiddetin gün be gün azalmasını, hiç olmazsa asgari düzeye inmesini istiyorsanız siz şiddet sarmalının neresindesiniz, hiç sorguladınız mı? Nasıl bir destek veriyorsunuz bilerek ya da bilmeyerek, farkında mısınız acaba?
Çocuğunu azarlayan, çimdikleyen, tokatlayan hatta bedenini morartacak kadar döven ebeveynler yok mu? Çalışanını hor görenler, gücünün yettiğini şakacıktan bile olsa itip kakanlar, komşusuna hakaret yağdıranlar yok mu aranızda?
Birini etnik kökeninden, dininden, dilinden, siyasi görüşünden dolayı aşağılamış olamaz mısınız hiç acaba?
Vurdulu kırdılı filmlerin, dizilerin müptelası yok mu aranızda? Belinde silahla gezenler, hayatları boyunca bir kez bile kurşun sıkmasalar da, şiddete başvurmaya her an hazır oldukları için bile şiddet kültürünü özendirmiyorlar mı?
Saç saça baş başa giren kadınlar, trafikte babasının çiftliğindeymiş gibi araba kullanan şoförler, hayvanlara zarar verenler, bakım evlerindeki yaşlılara kötü davrananlar…
Dayak yediği kocasına belki ekonomik sebeplerden, belki korkudan dönmek zorunda kalan kadınlara içten içe ‘hak etmiş’ demiyor musunuz? Şiddeti bir kereden bir şey olmaz diyerek mazur görme hatasına hiç mi düşmediniz ya da ? Tanık olduğunuz şiddet karşısında hiç mi susmadınız?
Sahi siz bu şiddet sarmalının bir yerinde görmüyor musunuz kendinizi sahiden?
‘Şiddet kötüdür, yanlıştır’ gibi beylik laflardan ve meseleyi böyle kuru kuruya ele alan popülist yazı ve paylaşımlardan gına geldi. Şiddete başvuran o erkeklere sorsanız onlar da size ‘kadına şiddet uygulanmaz’ yollu laflar eder. Yakışıklı ya da çirkin olabilirler, eğitimli ya da eğitimsiz, iş güç sahibi ya da boş gezenin boş kalfası olabilirler. Her birinin aile öyküsü, öfke kontrolü eksikliği, alkol ya da madde bağımlılığı vb. sorunları aşağı yukarı benzerdir. Tedavi görmezlerse on yıl hapis yatsalar bile yine şiddete başvururlar. Neticede toplayıp ıssız bir adaya bırakılacak değiller, ya da vatandaşlıktan da çıkarılmayacaklar, bu topraklarda yaşamaya devam edecekler.
Cezaların caydırıcılığının ne kadar düşük olduğu ortada. Kaldı ki, pek çok suçlu iyi halden, denetimli serbestlikten yararlanıyor maalesef, kısa bir süre cezaevi havası alıp yine topluma karışıyorlar. Adalet bilinci kayboldu, kısasa kısas anlayışı yaygınlık kazandı iyice. Linç etmek hesap sormakla eş tutuluyor artık. İbret olsun yeter ki. İyi de, bir faydası var mı? Tablo değişmiyor, hatta rakamlar şiddetin çığ gibi büyüdüğünü gösteriyor.
Şiddet öğrenilen, taklit edilen, çabuk alışılan bir tahakküm biçimi.
Uzun uzun anlatmak ya da sorgulamak yerine bir küfür savurmak daha kolaydır ne de olsa.
İnsanın konuştukları gün gelir davranışa dönüşür. İnsanın işittikleri, gördükleri, tanık oldukları bilinçaltına işler. Şiddete başvuranların arasında hayatında hiç şiddet görmemiş ya da şiddete tanık olmamış kişilerin sayısı çok azdır.
Şiddeti şiddet diliyle kınamak, ana avrat düz gitmek, ‘biz de seni şöyle şöyle yapacağız’ diyerek kuru tehditler savurmak ne kadar olağanlaştığının farkında değil misiniz? Kimsenin yüzü kızarmıyor, kadın erkek gencinden yaşlısına herkesin ağzından şiddet damlıyor. Önce buradan başlamak lazım: Dildeki şiddetten! Çünkü şiddet önce dilden başlıyor. Sonra davranışa dönüyor. 'Seni öldürürüm' diyen bir koca nihayetinde karısını öldürüyor. Sosyal medyadakiler 'seni de gebertsinler' diye güya tepkisini gösteriyor.
Dilinizle adam dövüyor, hatta öldürüyorsunuz farkında mısınız?
Şiddeti az buçuk, kıyısından köşesinden bile olsa kanıksadığınızın farkında mısınız?
Şiddetin hücrelerinize işlediğini görmüyor musunuz?
Şiddete sözel ya da fiziksel şiddetle karşılık vermek çözüm mü getirecek? Duyarlı bir vatandaş olmaktan anladığınız bu mu? Birkaç gün gündemi meşgul eden konuların akıbetini kaçınız merak ediyor? Hangi davanın sonuna dek takipçisi oldunuz? Birkaç küfür sallamak dışında ne yaptınız?
İnsanı topluma kazandırma, kısacası ıslah etme rehabilitasyondan geçer, şiddet sorununun kökü ise sosyal ve hukuk devleti olabilmekle kurutulur. O halde değişim yaratacak çözümler üretmek için bir kriz masası etrafında uzmanlar bir araya gelmeli. Aileden eğitim kurumlarına, sokaktan işyerine, sosyal medyadaki içeriklerinden film ve dizilerdeki dövüş ve silah sahnelerine kadar şiddetin sızdığı her alanı masaya yatırmak gerekiyor. Günlük ya da sanal hayatlardaki şiddet ve öfke diline kadar herkesin kendini sorgulaması da şart.
Aile içi şiddet, okuldaki şiddet, işyerindeki şiddet, sokaktaki şiddet ama evvela dildeki şiddet... Öfke dilinden sıyrılmak, sözlerinizden hakareti ve küfrü ayıklamak bu kadar mı zor? Hesap sormak için küfretmenize, aşağılamanıza, küçümsemenize gerek yok. Çünkü geçici bir rahatlama sağlayan böyle tepkiler muhatapta bir değişime yol açmıyor. Sizin küfürlerinizden etkilenip utanacağını, hatasını anlayacağını ve bir daha şiddete başvurmayacağını mı sanıyorsunuz? Belki kırk yılda bir örnek denk gelir böyle. Ama insan doğasının değişimi sihirli değnekle olmaz, tekdir de kötek de işe yaramaz. Çözüm üretmek için konuşmaya başladığımızda toplumsal değişim için ilk adımı atacağız. Gerçekten dayanışmak, el ele omuz omuza vermek için ne yaptınız bugüne dek?
Yoksa herkes lafta biliyor elbet, şiddet kötüdür, yanlıştır.
Peki, öyleyse neden şiddet var hâlâ?
Hiç düşündünüz mü?