25 Eylül 2012

Bir garip Neşet Ertaş

Birçokları bilmez “Garip” mahlasıyla koşma türünde şiirler yazdığını

Birçokları bilmez “Garip” mahlasıyla koşma türünde şiirler yazdığını. 

1938’de Kırtıllar Köyü’nde Döne’den doğma Muharrem Ertaş’ın oğlu.

Bir Garip Neşet Ertaş.

İnsanın kendine gurbetini sazının göğsüne pençesiyle vuran bir abdal.

Süleyman Demirel cumhurbaşkanıyken kendisine sunulan devlet sanatçılığı ünvanını geri çeviren bir ozan.

Okula gitmemiş, hiç kitap okumamış, nota bilmeyen bir derviş.

Ve Bozkır’ın tezenesi. Yugoslavya’da, ehliyetsiz araba kullanmaktan 3 ay hapis yattığında,  Erdoğan Atakar Yaşar Kemal’in Üç Anadolu Efsanesi adlı kitabını ” Bozkır’ın Tezenesine geçmiş olsun “ diye yazarak postalar Neşet Ertaş’a. Öyle kalır adı. Kırşehirli Abdallar onu “Toplumun örnek alınmaya layık en gözde kişisi” kabul etmiştir.

Karacaoğlan, Agahi, Aşık Arap Mustafa, Toklumenli Aşık Sait, Nesimi gibi bir çok aşığın şiiri Neşet Ertaş’ın bağlamasından çağlayan melodilerle dilden dile dolaşmıştır hep 60’lı yıllardan günümüze.Bozlak ustasıdır Neşet Ertaş; tevekkülün ve isyanın birlikteliği yansır sesine. Dünya malından geçmiş, sadece insana öncelik vermiş, malvarlığı hislerinden ibaret bir yorumcudur.

Oysa cahildik hepimiz, dünyanın rengine kanmıştık. Herbirimiz ebrulideki farklı bir renktik, içiçe geçmeyen. Neşet Ertaş’ın bütünleştirici türküleriyle tamamladık eksiğimizi. Dayanışma kültürü ait olduğu varsayılan arkaik dönemden, hapsolduğu geleneksel yargılardan çıktı modern estetiğine kavuştu onun bozlaklarında. Hiçbir yere ait olamamın yurtsuzluğundan artık her yere, bilhassa doğaya dahil olabilmenin gönenciyle şifa bulduk.

Efkardan hüzne seyir halindeki keder,  öz kardeşine kavuşmuştu onun sesinde;  ama göze batmadan, kalpteki gizil yarayı dağlamadan, cümle aleme teşhir etmeden, aksine bir köşede sessiz sessiz, gönül dağı yağmur yağmur boran oluncaya dek. Dünyanın tüm çirkinliklerine, zulümlerine, zorbalıklarına, değersizleştirmelerine rağmen teskin edici,sağaltıcı bir yorumla sevenlerini yıllarca mutlandırdı.  Hepimiz onun uzun soluğunda yorgunluk attık; insan kalmaya öykündük. 

Halk sufiliğinde Abdalların zaman ve mekanlar arası yer değiştirebilme imtiyazına sahip olduklarına inanılır. Onlar bazı müstesna varlıklar dışında kimseye görünmezlermiş. Görünmeyen’in şemalinden Söylenmeyen’in gizine yolcu oldu Neşet Ertaş.  İnsani bağlarımızı tahkim eden türküleriyle selam ediyoruz ona. Ne de olsa Yunus Emre’nin dediği gibi ölürse ten ölür, canlar ölesi değil. 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"