16 Mayıs 2012

Aşk şiiridir bütün şiirler

Her Sözcüğü Bir Aşk İlanı Gibi Duyumsuyorum, Murat Alpar çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı geçtiğimiz haftalarda...

Aşk şiiridir bütün şiirler/ ama kaç kişi durup okur onları!/ Ben önünden geçtiğimde bu şiirin/ Sen onu yazmıştın bile. Bu dizeler belleğimde yer ettiğinde on dört yaşındaydım. Danimarka’ya siyasi göçmen olarak yerleşen dayım, on yılı aşkın bir sürgünün ardından Türkiye’ye; memleketine, ilkyazına, sonsuz kışına, mutlak gecelerine kesin dönüş yaptıktan sonra birkaç yıl birlikte yaşadığımız süreçte, evimizin daha da genişleyen kütüphanesini gelişigüzel karıştırırken elime geçen kitaplardan biriydi: Aşk Şiiridir Bütün Şiirler. HenrikNordbrandt. Kuzeyli bir şair. Danimarka gibi sade ve derin; hem puslu hem billur. Günlerce dilime takılmıştı kitaba adını veren şiirin dizeleri. Şiir okumak için âşık olmak gerekmiyordu; fakat âşık olmak için şiir elzemdi. Şiirsiz bir aşk, aşksız bir şiir düşünülebilir miydi? Aşkı anlatmasa da şiirin kendisi aşktı, tüm dizeler aşka çıkıyordu. Bir şiir ancak aşkla yazılabilirdi. İnsanın kendini sevme ihtiyacıydı şiire sığınması.

Her Sözcüğü Bir Aşk İlanı Gibi Duyumsuyorum, Murat Alpar çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı geçtiğimiz haftalarda. “On yıldan önce bendeki karasevda  /bana dünyayı on misli geri vermişti. / Şimdi geri veriyor aynı dünya/ aynı karasevdayı on misli.”Böyle diyordu Şair. Aşk için cafcaflı sözlere gerek duymaksızın, kalbimizi sevmekten fersah fersah uzaklaştıran dünyaya böyle meydan okuyordu; sessiz ve kırılgan. Orhan Veli ve Yunus Emre’den etkilenmişti Türkiye’de kaldığı on yılı aşkın sürede. “Halep, Edirne, Nazilli, Rize, İzmir, Konya./ Böyle yazdı adımı Türk telefoncu /bir yanlışlığı önlemek için. /Bense büyük bir yanlışlıktan başka bir şey değilim”diyordu bir şiirinde. Mevlana’dan etkilendiğini ise Konya adlı şiirinin şu mısralarında görmek mümkün: “İşte doldurdu beni ey Celaleddin/ o sözünü ettiğin aşkın deryası”  Ülkemizde kaldığı süre boyunca yazdığı şiirlerden oluşan “Çevre” adlı kitabı Antalya Side halkına seslendiği biri Türkçe biri Danimarkaca yazılmış ithafla başlıyordu. Türkçeye sevdalanmıştı ama dilimizi hiçbir zaman içine sinecek düzeyde öğrenemeyeceğini düşünmenin üzüntüsünü dile getiriyordu 1978’de yayımlanan “Bir Osmanlı’dan Mektuplar” adlı denemesinde. 

Uzun yıllar kaldığı Yunanistan’da yazdığı “Atina” şiirinde Kavafis’e sesleniyordu adeta; “Öyle uzun zamandır geziyoruz ki /unuttuk artık yaşadığımız yeri./ Ama bilseydik yerini/ doğruca dönerdik hemen evimize” diyerek.Farklı coğrafyalara bölünen ruhunda zaman zaman şiirine yansıyan karamsarlık, kendine özlem duyan bir insanın iç çekişine dönüşüyordu bazen.” Ölüm dağsız bir ülkedir / emekleyerek tırmandığımız” diyordu mesela. Ya da bir başka şiirinde “ Şimdiye kadar yaşamış olan Ben’im/ Ben’im yaşamış olduğuna inanmayan”veya “ Her gün biraz daha uzağa gitmem gerekli/ geriye kendime dönebilmek için”

HenrikNordbrandt üretken bir çelebi adeta. 1974-76 yılları arasında yayımladığı üç şiir kitabında poetikası doruk noktasına ulaşacaktır: Ayrılışlar ve Varışlar( 1974), Mürekkep Balığına Övgü( 1975) ve Kadeh( 1976).  1977’de iki şiir kitabı daha yayımlanır: Buz Çağı ve Tanrının Evi. 1978’de yayımlanan Hayalet Oyunları’nın ardından seksenli yıllarda peşpeşe yedi şiir kitabı daha yazar. Kapının AltındanGiren Rüzgârın Savunması( 1980), Ermenistan  (1982), 84 Şiir (1984), Keman Yapımcıları Kenti( 1985), Kasım’da Elin Titremesi( 1986), Gömütün Altında( 1987), Su Aynası( 1989)

Çağımızın naif ozanı HenrikNordbrandt’ın tüm eserlerinden şiirlerin yer aldığı Her Sözcüğü Bir Aşk İlanı Gibi Duyumsuyorum adlı kitabındaki şiirler,  şairin daha önceki yapıtlarını da dilimize kazandırmış usta bir çevirmenin, Murat Alpar’ın, şiirin özgün sesine sadık çevirisiyle Türkçe’de yeni bir soluk kazanıyor.

Her Sözcüğü Bir Aşk İlanı Gibi Duyumsuyorum

HenrikNordbrandt,Can Yayınları, 208 sayfa

Çevirmen: Murat Alpar

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"