19 Şubat’ta tasarım dünyası iki önemli ismi birden kaybetti. Modanın kült ismi Karl Lagerfeld ile tasarım dünyasının efsanevi isimlerinden Alessandro Mendini, yaşamlarının sonunda buluşmuş olmalılar!..
Art arda aldığım bu haber ile gözümün önünde beliren ilk görüntü, Lagerfeld’in Memphis stili ile döşenmiş odada verdiği bir poz oldu; hemen arama yaptım ve o fotoğrafı buldum. Rastlantı şu ki 1980’lerin pop kültürünün öncü bir aktörü olan Memphis akımının önemli bir ismi de Mendini’ydi.
Milano’da kimileri için olağan bir gündü; kimileri için ise oldukça heyecanlı.
1980 yılında, moda, tekstil, mimarlık ve tasarımın başkentinde, o dönemde Olivetti ve Alessi firmasına yaptığı tasarımlarla dikkat çeken tasarımcı Ettore Sottsass’ın oturma odasında dünyanın farklı yerlerinden gelen bir grup tasarımcı, global anlamda “yeni bir tasarım (The New Design)” anlayışı ortaya çıkarmak üzere ilk resmi buluşmalarını gerçekleştiriyordu.
Tasarım mesleğini farklı kültürlerde gerçekleştiren bu tasarımcıların ortak derdi, tasarım ve üretim alanında geleneksel ve alışılagelen hemen her şey idi. Statüko fena halde canlarını sıkıyordu. Bu nedenle Sottsass’ın çağrısına kulak vermiş, o öğleden sonra bu renkli tasarımcının oturma odasında bir araya gelmişlerdi. Çok değil; sadece bir yıl sonra ilk ürünlerini sunacakları bu başkaldırı hareketi için hemen hemen tüm kararlar alınmıştı toplantının sonunda
Peki ismi ne olacaktı bu girişimin?.. İşte tam o sırada Bob Dylan‘ın 1960’lardan bir kaydı: “Stuck Inside of Mobile with the Memphis Blues Again” duyuldu ve Sottsass, “ Memphis “ olsun deyiverdi!..
Tarihsel imaların rock-n-roll’la eğlenceli sentezi
Italya’nın tasarım başkenti Milano’da ilk kez 1981 yılında, mobilya fuarında sadece prototiplerle sunulan Memphis ürünleri, çok geçmeden,1982 yılının Ekim ayında Manhattan, Chelsea’de bir gece yarısı lansmanıyla Amerikalılarla buluştu. İtalya’daki ilk ortaya çıkışından bu yana fırtılanalar kopmuştu ve ünü Amerika’ya kadar yayılan bu “tuhaf” ürünler “Geceyarısında Memphis (Memphis at Midnight)” isimli sergi ile nihayet yeni dünya ile kavuşuyordu. Aralarında film yıldızarından modacılara kadar pek çok ünlü simanın olduğu bu kalabalık da aynı Milano’daki ilk gösterimdeki gibi, bu 55 parçalık koleksiyona benzer herhangi bir şeyi daha önce hiç görmemişlerdi; ve bu herkes için çok cazipti.
Grubun kurucuları, koleksiyonun tanıtım broşüründe, “ Muhtemelen bir süre sonra bu ürünlerin de modası fena halde geçeçek “ diyerek içinde bulundukları pop kültürü ile dalga geçiyorlardı. Mobilya ve tasarım dünyasının alışkanlıklarının tersine, ürünlerin sunum şeklinden tanıtımlarına kadar benimsenen tüm yaklaşım daha çok bir moda şovunu anımsatıyordu. Vouge dergisinin ikonik editörü Anna Wintour, New York dergsindeki makalesinde bu akımı “tarihsel imaların Rock’n Roll ile eğlenceli bir sentezi” olarak tanımlayacaktı.
Ilk Memphis koleksiyonu, Japonya’dan Brezilya’ya kadar uzanan çeşitli tasarımcıların birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıkardıkları mobilyalar, aydınlatmalar, seramikler gibi farklı ürünleri içeriyordu.
Klasik ürünlerin olmadığı her şeydi bu ürünler. O güne dek hiç görülmedik renkler, yüzeyler, desenler ve formlar içeriyordu bu koleksiyon. Geleneksel ahşap işçiliğine karşılık, plastik ve laminat malzemeler, güçlü renkler, keskin geometrik formlar çılgınca kullanılmıştı. O güne dek kabul görmüş olan ve geleneksel tasarımda karşılaşılan rafineliğin tam zıddı olan, sıkıcılıktan uzak, bilakis eğlenceli kullanılabilir eşyalardı söz konusu olan.
Memphis stili her yerde
1980‘lerin pop kültüründen doğan yeni bir tasarım modasıydı Memphis, ve etkisi sadece tasarım ile sınırlı kalmayacaktı.
İsmine yakışırcasına bu akımı en çok Amerika sahiplendi. Macy’s ve Bloomingsdale, takip eden sezonlarda Memphis renklerini ve desenlerini koleksiyonlarında bolca kullandı. Hollywood filmlerinde, bir dönemin yakından bildiği Miami Vice dizisinde, dönemin çeşitli restoranlarında ve AVM gibi mekanların tasarımlarında da sıkça rastlanır oldu Memphis stiline…
Şok edici renkler, tuhaf şekiller, her şart altında insana mutluluk veren, kimi yerde tuhaf ve komik bulunabilecek formlar! Mobilya ve aydınlatma gibi tasarım ürünleri, bu akım ile sadece fonksiyonel olmaktan çıkıp; ilk kez birer iletişim aracı haline dönüştüler.
1986 yılında Bette Midler’ın Ruthless People filminde koleksiyonun iki parçası kullanılırken; 1988 tarihli Tim Burton’un Beetlejuice filminin karışık çekim tekniğinden, siyah beyaz kostümlerine, diğer pek çok prodüksiyondan, tiyatro setlerine, TV programlarına kadar pek çok alanda artık bu komik, tuhaf, canlı, keskin stil özelliklerine rastlamak mümkündü.
Baş koleksiyoneri David Bowie
Memphis, yaşamını sadece 7 yıl sürdürdü; 1985 yılında Sottsass gruptan ayrıldı ve grubun kendisi de1988 yılında dağıldı. Bunca ilgi çeken bir grubun dağılmasının ardında, uzun bekleme listelerine rağmen satış başarısının çok da iyi olmaması; kurucularının deyimi ile “ekonomik baskı” sebep oldu.
Oysa ki ürünlerin ciddi koleksiyonerleri vardı. Bunların başında David Bowie geliyordu. Bowie‘nin, aralarında akımın imzası niteliğini taşıyan Carlton kitaplık ve Casablanca büfenin de bulunduğu geniş koleksiyonu, 2016 yılında ünlü müzayede evi Sotheby’s de açık arttırma ile satılmıştı.
Ürünlerin diğer bir meraklısı ise geçtiğimiz hafta yaşama veda eden kült modecı Karl Lagerfeld idi. Tuhaf ki 19 Şubat günü aynı zamanda bu grubun önemli isimlerinden biri olan Alessandro Mendini de bu dünyadan ayrıldı. Mendini, İtalyan tasarımının en önde gelen isimlerinden biriydi ve aslen 1976 yılında Sottsass’ın ve Michele de Lucchi’nin de aralarında bulunduğu bir grup tasarımcı ile Alchimia’yı kurmuşlardı. 1992 yılına dek ayakta kalan bu akım ile “yeni italyan tasarımı” nın doğumuna işaret ediliyordu. Mendini, bu akımın manifestosunda şunlara dikkat çekmişti:
“Alchimia disiplinlerle ilgilenmez çünkü kendi kuralları vardır. Geleneklerin arasındaki mevcut büyük boş alanlara bakmak önemlidir. Alchimia, tasarım ve karışık üretim yöntemlerinin, işçilik, üretim, bilgi teknolojisi, teknikler ve mevcut ve eski malzemelerin karışabileceği tüm yerlerde bir arada bulunması gerektiğini var sayar“
Kışkırtıcı ve kitsch Alchimia
Bu akım ile ortaya çıkan nesnelerin tümü el yapımı idi ve çoğunlukla “kütlesel, daha önce rastlanmadık, kışkırtıcı, Kitsch” olarak tanımlandılar. Bu özellikleri ile, Mendini’nin Sottsass’a Memphis’in kuruluşu için ilham verdiği ve bir yandan da Memphis’in Alchimia akımının bir devamı olduğu söylenebilir. Her ikisi de kuşkusuz, 1970’lerden 90’ların sonuna kadar bir çığ gibi büyüyerek tüm dünyayı etkisi altına alan ve günümüzde hala geçerli olan, “Made in Italy” felsefesinin tasarım / üretim ayağının lokomotifiydi. Bu akımlar, tasarımı yeniden tanımlarken, üreticileri inovasyona zorladı; estetiğin kuralları yeniden yazıldı.
Geçtiğimiz yıl 16’ncısı düzenlenen Venedik Bienali Mimarlık sergisi ile eş zamanlı olarak Palazzo Franchetti’ de açılan Memphis sergisinde bu koleksiyonun hemen hemen tüm ürünlerini bu kez bir arada görme şansı yakalamış ve o zaman bu akımın yeniden gündeme gelmeye başladığını düşünmüştüm. Gerçekten de geçtiğimiz yıldan bu yana stilin etkileri modadan, ürün ve mekan tasarımına kadar güçlü bir biçimde hissediliyor.
Bir grup tasarımcı tarafından yeniye duyulan açlık hissi ile, oyuncu bir kinaye ile yaratılan bu postmodern çizgi, 7 yıllık kısa ama etkili yaşam ömründen sonra yeniden doğmuş gibi.
Demek ki ardında güçlü bir motivasyonu , iyi yazılmış bir hikayesi olan yenilikler, zamansız oluyor!..