Bu kez, pek de hızlı olmayan “yüksek hızlı tren” deyim, tasarım eğitimimi aldığım okula, ODTÜ‘ye gidiyorum. Meslektaşlarımla katılacağım panelde mezun olduktan sonra tasarımcı olarak deneyimlerimi, izlenimlerimi paylaşacağım. Trenin en güzel yanı elimdeki Iphone‘dan dünyaya hala bağlı kalabiliyor olmam. Ara ara elimdeki kitaba veya camdan akıp giden ağaçlara, evlere baksam da yolculuğumun asıl kahramanı bu dikdörtgen, ince, yalın cihaz… Bu cihazı Apple firması için, ülkesi olan İngiltere’den Sir ünvanı da almış olan Jonathan Ive isimli endüstri ürünleri tasarımcısı tasarladı. Tam da bu sırada Twitter ekranımın bir anda Ive’ın ismi ile dolu olduğunu fark ediyorum; BBC “Breaking News“ olarak geçiyor, ardından Financial Times, The Guardian, CNN gibi tüm medya kuruluşlarının da haberlerinin en üst sırasında bu haber: Ive, Apple’dan ayrılmış!..
Jony Ive, dünyanın en ünlü ve en yüksek ödemeyi alan endüstri ürünleri tasarımcılarından biri. Apple herhangi bir ürün piyasaya sunacağı zaman Çin’den Amerika’ya tüm ülkelerde, mağaza kapılarında geceler önceden kuyruk olup bekleşmeye başlayan insan kalabalıklarını pek çoğunuz görmüşsünüzdür. Bu markanın ve ürünlerinin yarattığı çılgınlık yüzlerce yazıya, kitaba ve onlarca filme konu olmuştur; kuşkusuz çağımızın en önemli vakalarından biri. Firmayı kuran ve yıllar önce hayatını kaybeden Steve Jobs için “ en iyi arkadaşım” diyen Ive, Apple‘ın bu başarısındaki ana kahramanlardan biriydi ve 30 yıldır bu firma için çalışıyordu.
Aslında otomobillere büyük ilgi duyan Ive, otomobil tasarımcısı olmak için önce Royal College of Art’a başvursa da sonra fikrini değiştirip İngiltere’deki PolyTeknik’te Endüstri ürünleri tasarımı eğitimi aldı. Mezuniyetinin ardından bir kaç firmada yıllarca diş fırçasından klozete kadar pek çok ürün tasarımı yaptı. Apple’dan hemen önce çalıştığı son firması olan Tangerine’de tasarımları fazlaca modern ve üretilmek için de fazla pahalı bulununca ayrıldı ve firmanın müşterilerinden Apple’a danışmanlık vermeye başladı. Apple da Ive ile çalışmak istiyordu ancak o yıllarda Apple‘ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Ive yine de 1992 yılında Jobs ile el sıkıştı. Sonrası ise bildiğimiz hikaye: Milyonlarca insanın masasında, elinde, evinde olan Apple ürünleri dünyanın teknoloji, satın alma, pazarlama, kullanıcı deneyimi gibi alanlardaki alışkanlıklarını yerle bir etti ve kendi kanunlarını yazdı. Bu başarının önemli ismi, firmanın tüm tasarımlarına imza atan Jonathan Ive oldu. Önceki firmasında takdir görmeyen yalın çizgisi, yeni firmasının imzası haline geldi.
Sir Jonathan Ive
Bu yazımı hazırlarken düşündüğümde, 1996 dan bu güne, kendi meslek yaşamım boyunca kullandığım tüm Apple ürünleri, aslında bir bakıma Apple firmasının da tasarım tarihini oluşturuyor. Önceleri oldukça sıkıcı olan bu ürünlerden sonra 1998’de piyasaya sürülen masa üstü bilgisayar iMac 330 Apple‘ın tasarım ile dönüşümünün ilk habercisiydi. Ive ‘ın da kendi başına sorumluluğunu üstendiği ilk tasarımıydı. Bu tasarım öyle radikaldi ki, teknoloji dünyasında pek çok otorite ilk çıktığında itibar etmemişti. Elbette Apple tasarım ile teknolojik yenilikleri iyi harmanlamayı başarması ile bugünkü konumuna yükselmiş bir marka. Bu bilgisayar da beraberinde hem teknoloji hem de pazarlama bakımından yenilikler sunuyordu. Bu ürün beraberinde yepyeni bir söz söyleyen “i” (ben) kelimesi, asıl değişim sinyaliydi. Yumurta formunu andıran, tek kasadan oluşan, alışılmadık renklerdeki yarı transparan gövdesi ile bu iMac, zaten tasarım dili ile şunu söylüyordu: “Ben farklıyım, eğer sen de farklılık istiyorsan ben senin Mac’inim: benim Mac’im!..“
Bu yaklaşım, örneğin benim için tam da aranılandı, ilk kişisel bilgisayarım olarak 1999 yılında edindiğim bu makinenin masama konduğu anı ve onunla çalışıyor olmanın hazzını hala anımsıyorum ve bu makineyi hala saklıyorum.
i mac 330
Şimdi tasarım müzelerinde sergilenen bu tasarımdan sonra, Ive ve Jobs kafa kafaya verip o yıllarda kara birer kutu olan portatif bilgisayarların, yani laptop’ların tasarım algısını değiştirdiler. Bugün de kullanıyor olduğumuz bu kompakt alüminyum kasalı power book bilgisayarlar için Ive bir Japonya seyahatinden esinlenildiğini belirtiyor. Savaş sonrasında Japonya adasında o kadar çok savaş atığı kalmıştır ki, büyük bir yıkım sonrası yeniden ayağa kalkmaya çalışan Japon halkı, ellerindeki bu uçak parçaları, mobilyalar, kovanlar gibi atıkların metallerini eriterek pek çok eşya üretirler. Bu metaller ağırlıklı olarak alüminyumdur ve Japonya bu nedenle alüminyumu işlemek konusunda uzmanlaşmıştır. Ive da bu uzmanlığı benimser ve yeni laptop tasarımlarında fark yaratan imza olarak malzemeyi, yani alüminyumu kullanır.
Apple için Ive tasarımları
Verdiği bir röportajında, küçüklüğünden beri iyi bir “yapıcı“ olduğundan bahsediyor. Saatleri parçalayıp yeniden toplayan, eşyaların nasıl yapıldığı ile, mekanikleri ile hep ilgili bir profil.. Herhangi bir nesneyi tasarlamaya başlamadan önce de hep onu ne ile, nasıl üreteceğini düşündüğünden bahsediyor dünyanın en önemli tasarımcısı; öyle derin düşüncelere dalıp ağacın yaprağından, denizin dalgasından ilham gelip bir anda formlar ortaya çıkmıyor özetle ! Apple kampüsü içerisinde kopyacılığa ve bilgi hırsızlığına karşı bir önlem olarak kendi ekibinden başka kimsenin girip çıkamadığı, opak camlarla çevrili tasarım ofisinde çok da kalabalık olmayan bu takım ile önce fonksiyon ve üretim üzerine konuşuluyor. Burayı görmedim ama eminim bir yerlerinde de Amerikalı mimar Louis Sullivan ‘ın artık klişeleşmiş olan efsanevi sözü “ form follows function” ( form fonksiyonu takip eder ) asılıdır! Diğer yandan Ive ve ekibinin, bunca teknolojiyi ve fonksiyonu, yalın dikdörtgen tabletlere hapseden tasarım anlayışı da tasarım tarihçileri için Sullivan ‘ın döneminden bugünlere kadar izlenecek ilginç bir inceleme konusu olabilir, neden olmasın !
Amerikalı mimar Louis Sullivan
Jobs‘un ölümünden sonra pek çok bakımdan sarsıntı yaşayan Apple’ın akıbetinin ne olacağı hala merak konusu. Her bakımdan ışıltılı geçen bir 30 yılın ardından, eğer baş tasarımcınız şirketten ayrılıyorsa, markanın bir kaygı rüzgarı ile iyice yalpalayacağını tahmin etmek pek de zor değil.
Bundan 4-5 yıl önce okuduğum bir röportajında Ive ‘a sorulan soru şuydu: “Peki Apple artık çığır açan ürünler sunmaya devam etmeyecek olursa buradan ayrılır mısınız? “ Ive bu soruya tereddütsüz “ Evet. Dururdum. Kendi markam için ürünler tasarlamaya devam ederdim. Böyle bir şey olacağını sanmıyorum ama kendim, arkadaşlarım, evim için eşyalar tasarlardım o zaman “ şeklinde cevap vermişti. Bugün, gördük ki o gün geldi.
Henüz pek bir şey bilinmese de, Ive, arkadaşı Mark Newson ile birlikte kurdukları kendi markası için ayrıldığını açıkladı. LoveFrom ismindeki bu markanın çoğunlukla giyilebilir teknolojiler üzerine ürünler geliştireceği söylentiler arasında. Apple’da Ive‘ın ilk müşterisi olacakmış. En azından bu Apple markası için iyi bir haber! Tabii marka alanında biraz deneyimli yanım bu açıklamanın tamamen şirketin hisselerine yönelik bir güvence açıklaması olduğunu da hissetmiyor değil.
Mark Newson, Bono, Jonathan Ive
Piyasa değeri trilyon doları aşan firmanın hisselerindeki her %10’luk düşüşün 2015 yılındaki değerlere göre 71 milyar dolara denk geldiğini okumuştum; veya 10 yıl önce 1000 dolarlık Apple hissesi alan bir kişinin bugün bu yatırımı ile tam 7 kat kazanç sağlamış olduğu belgelenen haberler arasında.
Dünyanın en güçlü şirketindeki ana lokomotif her zaman tasarımdı. Herkes teknoloji pazarlıyor, ama Apple teknolojiyi ürünlerinden sistemlerine, mağazalarından plastik torbalarına dek “ tasarım “ ile pazarladı. Herkesin “Made in “ ibaresini ürünlerinin üzerine konumladığı bir dünyada, Apple ürünlerinin arkasına bir de “ Kaliforniya’da tasarlanmıştır” ibaresi ekledi. Bu gücün sembolleştiği tek isim ise Ive oldu.
30 yıllık ışıltılı kariyeri ile doğru orantılı bir de sosyal yaşamı var Ive’ın. Gece yaşamında sıkça rastlanılan, U2 müzik grubundan Bono ile yakın arkadaş olan, Met Gala’sında veya Oscar ödülleri sonrasında Madonna tarafından verilen partilerde rastlanabilen önemli bir figür. Diğer yandan sahibi olduğu Sir ünvanı ile İngiltere’deki pek çok protokol davetinin de baş isimleri arasında.
Bu ünü ile, pek çok hayır işine imza atan tasarımcının elini dokundurduğu her ürün değerleniyor. AIDS yararına tasarladığı Jaeger- LeCoultre saati dikkatleri üzerine çekmişti. Leica için RED kampanyasına yönelik olarak Mark Newson ile birlikte tasarladıkları makine ise bir açık arttırmada en yüksek fiyata satılan fotoğraf makinesi olarak kayıtlara geçmişti.( 1.8 milyon dolar / Sotheby’s -2013 )
Çok istediği halde otomobil tasarımı alanında eğitim görmese de, azımsanmayacak bir otomobil koleksiyonu olan Ive, yalın ve görünürde detaysız denilebilecek tasarım çizgisine karşılık otomobil zevkinde tam bir klasik tutkunu. Kullandığı araçlar arasında Aston Martin ve Bentley Brooklands öne çıkıyor.
Apple ‘ın Cuppertino’da bulunan merkez üssü
Son yıllarını tamamen Apple‘ın “uzay gemisi” olarak adlandırılan yeni merkezindeki pek çok detayın tasarımına adayan Ive‘ın, geçtiğimiz dönemde teknoloji girişimcisi Elon Musk gibi isimlerle sıkça bir araya geliyor olması belki de bugünkü kararı ile ilgilidir, her ne olursa olsun, çağımızın bu en başarılı tasarımcı figürünün kendi alanında güçlü bir çekim etkisi yaratacağından şüphe yok. Newson ile ortaklaşa kurdukları LoveFrom markasının arkasında Steve Jobs‘un bir anısının yer aldığını da not düşmek isterim. Ive’ın kararını takiben Financial Times’a verdiği röportajda anlattığı hikayeye göre, Jobs bir gün Apple da genç bir tasarımcı ile konuşurken ona “ Yaptığın işi sevgi ve hassasiyet ile yap ki, böylece, aslında hiç bir şekilde tanışma, karşılaşma şansın olmayacak olan bu insanlar senin ürünlerini kullanırken onlara bu tasarımı onlar için yaptığını hissettirebil. Yaptığın tasarımlar ile insanlık türüne olan şükranlarını iletiyor olman en büyük motivasyonun olsun “ demiş...
Tasarım dünyası için ne de heyecanlı bir bekleyiş !
Love From Jonathan Ive