17 Temmuz 2022

Bitmeyen bir tartışma konusu: Kürtaj

Kürtaj konusunda yetkililerin müdahaleleri hâlâ devam ediyor. Oysaki bu konu hasta ve hekim arasında konuşulup kararlaştırılması gereken bir olay. Kadının kendi bedeni için karar verebilmesinin en doğal hakkı olduğu tartışılamaz bile

Kürtaj tüm dünyada gündemden düşmeyen konular arasında kendine hep ön sıralarda yer bulur. ABD'de kürtajın anayasal bir hak olmaktan çıkarılması da, doğal olarak, tüm dünyada yankı buldu. Bu ABD'de kürtajın yasaklandığı anlamına gelmiyor elbette; bundan sonra artık her eyalet kendi kararını verecek. Yasaklayıcı veya kısıtlayıcı bir yasa çıkarılabilir ama Amerikalı kadın seçmenler bunun hesabını sorarlar diye düşünüyorum.

ABD'de kürtajın anayasal bir hak olarak ortaya çıkması 1973 yılında gerçekleşmiş. İlginç olarak homoseksüelliğin psikiyatrik bir "hastalık" olmadığının kabul edilmesi de aynı yıla denk geliyor.

Bu yasayla birlikte gebeliğin hangi dönemine kadar kürtaj yapılabileceği de tartışılmaya başlanmış. Kürtaja en baştan karşı olanlar embriyonun ana rahmine düştüğü andan itibaren canlı sayılması gerektiğini, kürtajın cinayetten farksız olduğunu savunuyorlar.

ABD'de kürtaj Anayasa Mahkemesi'nin yeni kararından önce 24. haftaya kadar yasal statüde idi, çünkü kriter olarak bu dönemden önce fetüsün anne karnı dışında yaşama olanağının olmaması gösteriliyordu. Bebeğin doğup ilk nefesini alıncaya kadar "canlı" kabul edilemeyeceğini savunanlar da var. Şimdi yasal sürenin ne uzunlukta olduğuna her eyalet kendisi karar verecek ve birbirinden son derece farklı süreler ortaya çıkacak.

Türkiye'de kürtaj için yasal süre 10 hafta ama bu genelde kamu hastanelerinde sadece kağıt üstünde kalıyor. Pratikte, kamu hastanelerinde kürtaj yaptırmak yasak. Kimse yasak demiyor ama yer yokluğu ve benzer nedenlerle yapılmıyor. Dokuzuncu haftada gittiğinizde size bir ay sonraya randevu verildiğinde yasal sınır da aşılmış oluyor. Özel hastanelerde böyle bir sorun yok ama tabii ki ücreti karşılığında.

Benzer uygulamalar ABD'de de var. Muhafazakâr bir güney eyaleti olan Georgia'da kürtaj yasal ama altıncı haftaya kadar. Altıncı hafta fetüsün kalp seslerinin duyulmaya başlandığı dönem olduğundan seçilmiş. Bu sürede birçok kadın hamile olduğunu anlamıyor bile. Bu da yasaklamanın bir başka türü.

İstenmeyen gebeliklerden kurtulmak için düşük yapmaya çalışmanın tarihçesi çok gerilere, MÖ 1550 yılına denk gelen Mısır Papirüslerine gidiyor. Asur tabletlerinde (MÖ 1075) kocasının rızası olmadan düşük yapan kadının ölümle cezalandırılacağı yer alıyor.

Söz edilen dönemlerde düşükler elbette cerrahi olmayan yöntemlerle yapılmaya çalışılmış. Neler denenmemiş ki: Ağır kaldırma, dağa tırmanma, suya dalma en çok kullanılanlar. Beli iyice sıkmak, karna sıcak su dökmek, sıcak suya oturmak, irrite edici yaprak ve bitkilerden yararlanmak tarih boyunca uygulanagelmiş.

Günümüzde uygulanan kürtaj (kelime anlamı kazıma anlamına gelen "küretaj"dan geliyor) uygulaması ise MÖ 460-370 yılları arasında yaşamış olan ünlü Hipokrat'a kadar uzanıyor. Daha sonraki yıllarda uygulayanlar hep Hipokrat'ı kaynak göstermiş.

Katolik ve Ortodoks Hristiyanlar kürtaja ilk andan itibaren kesin olarak karşı iken Protestanlarda bu kural biraz yumuşamış. Müslüman ülkelerde ise uygulama değişiklik gösteriyor. Kuran'da yasaklayan bir emir olmamasına rağmen Mısır ve Endonezya gibi ülkelerde halen yasaklar arasında. Türkiye'de ise yasal statüde. Ama her dinde anne sağlığının öncelikli olduğu ve anne sağlığının risk altında olduğu durumlarda kürtajın yapılabileceği, ne iyi ki, kabul ediliyor.

Yirminci yüzyılın ortalarına kadar başta kürtaj olmak üzere her türlü düşük yaptırıcı yöntem genelde yasaklanmış. Elbette bu kararı zorlayan iki önemli noktayı göz ardı etmemek gerek: yeterli hijyenik koşulların sağlanmaması ve bu işlemleri genelde ehliyetsiz kişilerin kaçak olarak yapması.

Kürtaj konusunda yetkililerin müdahaleleri hâlâ devam ediyor. Oysaki bu konu hasta ve hekim arasında konuşulup kararlaştırılması gereken bir olay. Kadının kendi bedeni için karar verebilmesinin en doğal hakkı olduğu tartışılamaz bile. Ayrıca kısıtlama ve yasaklar ehliyetsiz kişilerin, uygun olmayan ortamlarda kaçak olarak bu işlemi yapma oranını çok arttıracaktır.

Türkiye'de bu konuda tuhaf işler olmaya devam ediyor. Bu yıl Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde Dünya Tabipler Birliği Hekimlik Andı değiştirilmiş ve yöneticiler tarafından "İnsan hayatına ana rahmine düştüğü andan itibaren kesin olarak saygı duyacağıma" cümlesi eklenmiş. Hocalar kafalarında kürtajı yasaklamışlar bile. Bununla da yetinmeyip metinde cinsel kimlik, cinsel yönelim ayırt edilmemesi gerektiğine yönelik maddeyi de çıkarmışlar. Hocalar belli ki LGBTİ+ bireylere de sağlık hizmeti verilmesini uygun görmüyorlar.

Yeni mezun genç hekimler verilen andın Dünya Hekimler Birliği orijinal metni olmadığını fark ederek orijinal metni okuduklarında ise sahnedeki ışıklar kapatılıp perde çekilmiş ama yeminlerini orijinal metinle etmişler. Onlara bravo ve teşekkürler.

Hipokrat bu günleri iyi ki görmüyor. Yarattığı hekimlik andının ne hale getirilmeye çalışıldığını görüp çıldırırdı.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir kadın evlenince…

Evli bir kadın eşinin haber ve izni olmadan doğum kontrolü için hap kullanırsa veya spiral taktırırsa suç işlemiş mi olur? Eşi mahkemeye başvurursa haklı çıkar mı?

Adli tıp konusu

Yapay zekanın şimdilik nereye kadar gelişeceği kestirilemediğinden adli tıbbın nereye evrileceği de belli değil. Ancak makineler ne kadar gelişirse gelişsin insanın ve bu konuda adli tabiplerin yerini alması gerçekleşmeyecektir

Ambulans ve biz

Ambulansların bildiğimiz anlamda acil hasta taşımaya başlaması 1487 yılına kadar gidiyor. İspanyollar tarafından atlı arabalarla başlatılan bu uygulama askeri alanda olurken, sivillere yönelik ambulans uygulanması için 19. yüzyılın ortalarını beklemek gerekmiş. 20. yüzyıldan itibaren de motorlu ambulanslar devreye girmiş. İkinci dünya savaşı ile birlikte helikopter ambulanslar da ortaya çıkmış

"
"