29 Temmuz 2015

'Sözde aydınlar' adına, hodri meydan, diyorum

Ben kendi payıma düşen bedeli ödemeye hazırım, sen Türkiye'yi kan gölüne döndürmenin bedelini ödemeye hazır mısın Sayın Erdoğan?

T.C. devleti; sözde siyasetçi, sözde aydın, sözde STK temsilcisi herkesten de şehitlerin kanlarının hesabını sorma gücüne sahiptir.

                                                         28 Temmuz 2015, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Ben bugün “sözde aydın” sıfatını yakıştırdıklarınızdan biriyim Bay Tayyip Erdoğan!

Bu sıfata, 12 Eylül faşist dikta döneminde cuntabaşı Kenan Evren’in konuşmalarından, 2005’te derin çetelerin eşliğinde size karşı askerî darbe hazırlıkları yapanların arkasındaki Genelkurmay'dan, 2007’de cumhurbaşkanı adayınız Abdullah Gül’ün önünü kesmek için darbeci-vesayetçi mihrakların sözde ve özde vatandaş ayrımı yapan muhtıralarından aşinayız. 

Kendime aydın sıfatı yakıştırmaktan hep kaçındım, kendimi bu sıfata layık görmeyi haddini aşmak, büyüklenmek saydım. Ama sizin “sözde aydın”dan ne kastettiğinizi anladığım; etrafınızda kümelenen, poponuzu yalayan “aydın”larınızın mutlak cehaletini ve pespayeliğini tanıdığım için “sözde aydınlığı” gururla, övünçle kabul ediyorum.

Buradan: Bu küçük, mütevazı köşeden; tehdit ettiğiniz, parmak salladığınız tüm “sözde aydınlar” adına sizi sözlerinizi geri almaya, hepimizden özür dilemeye davet ediyorum. Kalemşör tetikçilerinizi devreye sokup, neden üstüne alındın ki, dedirtmeye kalkışmayın. Üstüme alındım, üstümüze alındık; çünkü bizler her dönem elimizden geldiğince demokratik hak ve özgürlükleri, toplumsal barışı, çatışmasızlığı, halkların kardeşliğini, “öteki”nin haklarını savunduk. Hatta, hepimiz değilse de çoğumuz -mesela sözde aydın ben-, darbeci-vesayetçi saldırılara, engellere, kısıtlamalara, ötekileştirmeye karşı şimdi iktidarda olan sizin/sizlerin haklarınızı, kendi mahallelerimizinden dışlanmayı, “dönek” sayılmayı göze alarak savunmaktan çekinmedik. İrtica odağı olduğu gerekçesiyle, darbeci-vesayetçi rejimin elebaşıları partinizi kapatmaya kalkıştıklarında demokrasi adına kalkan olduk. Doğru yaptık, iyi ettik; çünkü sadece “kendine demokrat” değil, ama’sız, ayrımsız gerçek demokrat olmanın önkoşuluydu bu.

Aydın olmak, demokrasiyi savunurken de ilkesel bir duruş gösterebilmektir; demokratik hak ve özgürlüklere kim tasallut etmeye kalkışırsa, kimi hedeflediğine bakmaksızın karşı durmaktır. Bir zamanlar sizi tehdit eden darbelere, haksızlıklara nasıl karşıysam/karşıysak bugün de sizin yaptığınız sivil darbeye, ülkeyi savaşa sürüklemenize, halkımızı ayrımcılığa uğratıp sizden olmayan herkesi ötekileştirmenize öyle karşıyım/karşıyız. Bu yüzden de, çanak yalayıcılarınız aydın, bizler ise “sözde aydın”, “sözde siyasetçi”, “sözde STK” sayılıyoruz nezdinizde.

 

Biz bedel ödemeye alışkınız, ya siz?

 

Bedel ödetmekten söz ediyorsunuz “sözde aydınlar”a; en çok da bu topraklara barışın gelmesi için çalışanlara, despotik başkanlık hayallerinizi yıkanlara, oyunlarınızı, planlarınızı açığa çıkaranlara…

Bedelin hamaseti kolay, ödemesi zordur. Bozdura bozdura kullandığınız birkaç aylık hapishane (aslında özel olarak hazırlanmış lüks konak) ikametinize benzemez.  Sizinki, kedi bir yerini görmüş yara sanmış türünden bir bedel. Bizler; bu ülkenin solcuları, sosyalistleri, barışçıları, demokratları, Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Ezidileri, bütün “öteki”leri, bizler bedel ödemeye ezelden beri alışkınız, talimliyiz. 12 Mart’ların, 12 Eylül’lerin hapishanelerinde, işkencehanelerinde, insanlarla birlikte insanlığın da katledildiği Diyarbakır zindanlarında, 28 Şubat karanlığında çok ağır ödedik o bedeli. Faili meçhullerde, meydanlarda, sokaklarda, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Diyarbakır’da, daha dün Suruç’ta gencecik çocuklarımızın hayatıyla ödedik. 35 yıllık kirli savaşınızda 40 bin insanımızın canıyla ödedik. Söylemeye bile utanıyor insan bu büyük bedeller karşısında; ama işlerimizi kaybederek, aç kalarak, yabancı ülkelerde sürgünde yaşayarak, parçalanmış hayatlarımızla ödedik.

 

Aydınlar, siyasetçiler, STK’lar!

 

Bütün partilerden siyasetçiler, her kesimden aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sivil toplumcular, kamuoyu önderleri, namuslu medya mensupları, ağzı laf yapan, eli kalem tutan herkes, işçi örgütleri, işveren kuruluşları, meslek örgütleri, dinî cemaatler, Aleviler, azınlıklar! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sözde” ilan ettiği herkes! Dün Tayyip Erdoğan’ın Çin gezisi öncesinde, uzun zamandır adım adım hazırlanan sivil darbenin ilk nutkunu attığının farkında mısınız?

Ey, 550 yeni milletvekili; ey, her kesimden, her partiden siyasetçiler! Böyle sus pus, kurbanlık koyunlar gibi bekleyecek misiniz? Sustukça, eylemsiz kaldıkça, sivil darbeye boyun eğip size oy verenlerin iradelerine ihanet ettiğinizin farkında değil misiniz? Bugün HDP’ye, muhalif aydınlara, barışçılara, demokratlara, yarın sizlere gelecek sıra. Bu gidişe acilen dur demezseniz, Tayyip Bey haklıdır; o zaman gerçekten “sözde”siniz hepiniz. 6 milyon oyu, en az 18 milyon nüfusu temsil eden bir partinin, yalanlar yakıştırmalar hariç en küçük bir delil olmadan, sırf Erdoğan’ın mutlak iktidarını engelledikleri için meclis dışına itilmesine sessiz mi kalacaksınız? Bana dokunmadıkça bin yaşasın, dediğiniz yılan, hiç kuşkunuz olmasın size de dokunacaktır.

Kim ki bugün, sivil darbeye ve onun başına hodri meydan demezse, kim ki herkesin demokratik hak ve özgürlüklerini titizlikle korumak yerine başını kuma gömüp arazi olursa, o gerçekten de “sözde”liği hak ediyor demektir.

Sivil darbeye karşı parti, siyaset, ideoloji farklarını, geçmiş husumetleri, ayrılıkları bir yana bırakarak, demokrasi paydasında kümelenmek gerekiyor. İster CHP’li, ister AKP’li, hatta başbuğları sivil darbeye çanak tutan MHP’li olun, ister Müslüman muhafazakâr, ister milliyetçi-ulusalcı olun kendi üslubunuz, tarzınız, yönteminizle, kendi bildiğinizce demokrasiyi savunmak için acilen harekete geçin.

Benim önerim, “sözde aydın” olarak nitelenenlerin HDP’ye üye olmak üzere yüzlerle, binlerle bu partiye başvurması, bedel ödetilecek o suç neyse, ona iştirak etmesidir. HDP’yi beğenmesek de, kızsak, karşı olsak da, bugün “Hepimiz HDP’liyiz, hepimiz Demirtaş’ız” demek, ben demokratım demektir.

Ben kendi payıma, demokrasinin Tayyip Bey’in biçtiği bedeli neyse onu ödemeye hazırım. Sen de demokrasiyi yok etmenin, Türkiye’yi kan gölüne döndürmenin, ülkeyi bölmenin ağır bedelini ödemeye hazır mısın Sayın Erdoğan?

Hodri meydan! 

Yazarın Diğer Yazıları

Romanını yazamadığım kahramanım Nazar

İnsan benim yaşıma gelip de birlikte yol yürüdüğü,  onlarla zenginleştiği dostlarını, arkadaşlarını yitirdiğinde sadece onların matemini tutmuyor, sadece onlara ağlamıyor. Her giden bizden bir parça koparıp gidiyor. Eksiliyoruz

Bir yazamama yazısı

Yazıyoruz, söylüyoruz, bağırıyoruz, feryat ediyoruz da ne oluyor, ne değişiyor! Anlamsızlık, yetersizlik, boşuna çaba duygusu

Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet

ÇEDES'in amacı çocuklarda çevre duyarlılığını geliştirmek ise, ormanlarımızın, tarım topraklarının, doğal zenginliklerimizin nasıl yok edildiğini, açgözlü vahşi talan düzeninin doğal yaşamı nasıl katlettiğini öğretin

"
"