26 Ekim 2012

Kurban bayramınız kutlu olsun mu?

IRA liderlerinden Bobby Sands, açlık grevine başlayışının kırkıncı gününden sonra, 1981 Nisan’ının ortalarında...

 

“Oğlu babası ile çalışıyordu artık.../Bu yaşlara bastığı zaman İbrahim ona/Dedi ki: ‘Oğlum gördüm gece şöyle bir rü’yâ./Düşümde seni kurban ettiğimi gördüm ben.../Buna ne dersin, düşün.../Düşün ki ne dersin sen?’/O dedi: ‘Babacığım... Sen yap verilen emri!/Bulursun Hakk emrine sabredenlerden beni.//Her ikisi de boyun eğdiler emirlere/İbrahim alnı üstü yatırdı onu yere.//Biz de ona seslendik, dedik ki: ‘Ey İbrahim!//Gördüğün düş hükmünü uyguladın, bilirim.../İyilik edenlere, iyi olanlara biz/(Bağlılığına karşı) armağanlar veririz.//Kuşku yok ki bu durum şiddetli bir imtihan//Onun yerine sana sunduk büyük bir kurbân//Gelecek kuşaklarla onu kıldık ber-devâm//Selâm olsun İbrahim yalvaca bizden selâm!”[1]

Bu hikâyenin İslam tefsircilerinin yaygın kanaatine göre iki kahramanı, Nuh soyundan İbrahim ve Hacer’den doğma oğlu İsmail’dir.

“Ve bu şeylerden sonra, vaki oldu ki, Allah İbrahim’i deneyip ona dedi: Ey İbrahim; ve o: İşte ben, dedi. Ve dedi: Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, İshak’ı al ve Moriya diyarına git, ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et. (...) Ve Allahın kendisine vermiş olduğu yere vardılar; ve İbrahim orada bir mezbah yaptı, ve odunları dizdi, ve oğlu İshak’ı bağlıyıp onu mezbah üzerine, odunların üstüne koydu. Ve İbrahim elini uzattı ve oğlunu boğazlamak için bıçağı aldı. Ve RABBİN meleği göklerden ona çağırıp, dedi: İbrahim, İbrahim; ve, İşte ben, dedi. Ve dedi: Elini çocuğa uzatma, ve ona bir şey yapma; çünkü şimdi bildim ki, sen Allahtan korkuyorsun, ve biricik oğlunu benden esirgemedin.Ve İbrahim gözlerini kaldırıp gördü; ve işte arkasında bir koç çalılıkta boynuzlarından tutulmuştu; ve İbrahim gidip koçu aldı, ve oğlunun yerine onu yakılan kurban olaraktakdim etti.”[2]

Eski Ahit’te anlatılan bu hikâyenin iki kahramanı İbrahim (Avram) ile Sara’dan doğma oğlu İshak’tır.

İslam minyatürlerinden Caravaggio’ya, Rembrandt’a geniş bir resim koleksiyonuna da konu olan bu hikâye, zamanımıza Kurban Bayramı olarak intikal etti –ki bendeki travmatik izi bir Neruda şiirinin final mısraıdır: “Gel de gör kanı caddeler boyunca akan”.

IRA liderlerinden Bobby Sands, açlık grevine başlayışının kırkıncı gününden sonra, 1981 Nisan’ının ortalarında, görme yetisini büyük ölçüde kaybetmişti. 1981 ara seçiminde Britanya Parlementosu’na Sinn Fein listesinden milletvekili seçilişiyle görme yetisini kaybedişi neredeyse eşzamanlı, ölümü üç hafta sonraya denk gelecek.

İşte o üç haftalık aralığın bir günü, ziyaretçilerine “Ben bir tarlakuşuyum,” demişti Bobby Sands.

Kalanını 1996 ölüm oruçlarının elli dokuzuncu gününde yazdığım yazıdan alıntılıyorum, izninizle:

“İngilizler, tarlakuşunun o olağanüstü güzellikteki ötüşünü dinleyebilmek için, yakalar, kafese kapatır ve beklerlermiş. Özgürlüğüne tutkun tarlakuşu, kafeste yaşamaktansa, kendisini parmaklıklara çarparak öldürmeyi seçermiş her defasında. ‘Kararlı’ İngilizlerdâhice bir yol bulmuşlar sonunda; tarlakuşunun gözüne kızgın mil çekerek kör edip, etrafındaki kafes parmaklıklarını görmesini engellemişler. Kısa bir ân için, kendisini doğada zanneden tarlakuşu, şarkısını söylemiş, ardından uçmaya yeltenip, kafeste olduğunu anlayınca kendisini öldürmüş... İngilizler bunu hep yapmış. Tarlakuşu da hep aynı cevabı vermiş.”[3]

Bugün, aralarında milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum temsilcilerinin yer aldığı on bine yakın siyasi tutuklunun anadilde savunma yapabilmesi ve Öcalan’ın tecrit koşullarının ortadan kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevlerinin kırk beşinci günü.

Aynı zamanda Kurban Bayramı’nın ikinci günü.

Milenyumun ilk senesinde 19 Aralık şafağındaki toplu cinayete “Hayata Dönüş” adını veren bir hükümet otuz kişiyi öldürmüş, yüzlerce ağır yaralı bırakmıştı ardında.

O hükümetin günah keçisi Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’tü. Süreci tam içinden yaşamış olmam hasebiyle, Türk’ün iyi niyetine ve çaresizliğine şahâdet etmeyi sürdürüyorum.

Dönemin İçişleri Bakanı (Sadettin Tantan) ve askeri yetkilileri için aynı şahâdet ise ne mümkün! Onlar, benim üzeri çiziklerle dopdolu “af defteri”mde, okunaklı biçimde duruyorlar.

Tantan’ın samimi dindarlığını, iki işkence arası koltuğunda seccadeyle namaza gitmesine tanıklık ettiğim için, bilirim. Eğer o haklıysa, ahirette de iki elim yakasında olacak.

Yaşanan zamanın otokratik gümbürtüsünde giderek “bilge adam” yanılsaması sunmakta olan Cemil Çiçek’in yanı sıra, mevcut hükümetin Adalet Bakanı Sadullah Ergin de itidalli, vicdanlı gözüküyor bugünlerde.

Bir quantum dizilişi olmasın aman! Zamanımızın İçişleri Bakanı’nın karnesi silgiyle düzeltmeye gelmeyecek kadar anlı şanlı...

Biz, kuşaklar boyu kurban kesmemiş bir sülaleyiz. Etrafa çaktırmadan yârenlerle el sıkışmaktan ibarettir bizim bayram sevincimiz.

Sadece bir kere, 1960’larda, annem israr etti, babam boyun eğdi. Adını Karagöz koyduk kıvırcığın. Bizim köpek teşkilatıyla da iyi arkadaş oldular.  Mutlu mesut yaşayıp gittiydik Karagöz’le. Canım benim!

Neyse efendim, çok istiyorsanız eğer, mübarek kurban bayramınız hayırlara vesile olsun. Kestiyseniz, inşallah çoğunu fakir fukaraya dağıtmışsınızdır. Bir buttan fazlası, kursağınızdan geçmeyebilir hâşâ!

Ve lâkin, şu insan yangınına da bir vicdan verin Allah aşkına. Hiç değilse Cemil Çiçek kadar narin olun insan haysiyeti karşısında. İnsanların inançlarına, dinlerine, dillerine sövmeyin.

Bu yazı şöyle biter:

Hükümet, açlık grevindeki insanların son derece net ve kolay karşılanabilir talepleri karşısında siyasi ve otokratik kibrini hemen terk etmeli...

Açlık grevleri hemen son bulmalı...

Antikiteden bu yana aklın en verimli işyeri olan “diyalog” hemen başlatılmalı...

Aklımızı başımıza devşirdiğimizde vicdan gövde bulacak.

İlk adım, hemen, bugün atılmalı...

________________________________________________________________________

[1]Kur’ân-ı Kerîm (Ardıç Yay. Çev. Bedri Noyan, 1997 ed.) Saffât suresi 102, 103-104-105-106 ve 107-108-109.

[2]Kitabı Mukaddes (KMŞ, 1985 ed.) Tekvin 22. Bap 1, 9,10,11,12

[3]Türkiye Hâlâ Mümkün, Yol Yayınları, 1999

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ödemişli Terzi Sadık’ın hakyemez evladı

Neye inanırsa onu söyler ve bedeli neyse gülümseyerek öder

Yurttaş kimin umurunda, varsa yoksa referandum

AKP, ustalıklı olduğu kadar çaresiz bir rota tespit etti: Bu yerel seçim bir güven oylamasıdır!

SS: Susurluk’tan sonra

Bugün, yevmiyeli hukuk döneminde yaşanan ise, Susurluk’u aratan bir facia. 7 Şubat 2012’de başlatılan yevmiyeli hukuk, belli ki bir süre daha devam edecek.