24 Ağustos 2012

Arınç geç kalmış bir Talât'a benziyor

Arınç, 1 Mart 2003 hasebiyle hep arkadaşlarıma karşı savunduğum bir adam...

"Bu ülkede sizi seven yok,” demiş Bülent Arınç.

“Size sevgi duyan bir insan yok bu ülkede. Ayağınızı denk alın,” diye de sürdürmüş.

Konuşmasının bir yerinde de “Tüm asil Kürt kardeşlerimi selamlıyorum buradan,” demiş.

Kime demiş? BDP milletvekillerine... Bursa’daymış bu sözleri sarfederken.

Başbakan’ın “ustalık dönemi” konsepti İdris Naim Bey’den gelseydi bu içeriksiz salvo, alıştık, der geçerdim.

İdris Naim bir iç işleri felaketi. Ne sözlerindeki şuurla buluşulabilir ne gözlerindeki umursamaz dumurla...

Başbakan’dan gelseydi gene şaşırmazdım. Obsesif kompulsif bozukluk üzerine okuduklarım, çok zaman önce beni bu soy durumlara hazırlamıştı çünkü.

BDP’nin sosyalist adaylarla birlikte katıldığı 12 Haziran 2011 seçimlerindeki oy oranı yüzde 6.6... Yanlış hatırlamıyorsam 2 milyon 492 bin seçmenin oyunu alan ve bugün bazı milletvekilleri hapishanede tutulduğu için eksik kalsalar da otuz beş milletvekili ile parlamentoda temsil edilen bir grup için sarf etmiş Arınç bu sözleri.

Dedim ya, Erdoğan-Şahin blogundan gelse bu salvo, alıştık, der geçerdim.

Arınç, 1 Mart 2003 hasebiyle hep arkadaşlarıma karşı savunduğum bir adam. Onun Sivas ’93 davasında yakıcıların avukatlığını yapmasını da, birileri avukatlık yapacak elbette, insanları mesleklerini yapıyorlar diye suçlayamayız, deyip savuşturmuştum.

Arınç 1 Mart 2003’te ne mi yapmıştı?

O günleri, Türkiye’yi Irak’ta “istilacı” bir devlet olmaktan alıkoyan çabayı bilen az sayıda insandan biriyim. Teskere reddedilirken, Mersin açıklarında beklemekten usanan, mide bulantısından mustarip 6. Filo askerleri için de gülümsemişliğim vardır.

“Beyaz Saray yıkılsın genelev yapılsın”dan tutun “İncirlik yıkılsın halı saha yapılsın”a uzanan bağırtı çeşitliliği ile bir tuhaf gündü o gün.

Sabahında çok benzemezli bir ekiple CHP Genel Merkezi’ne uğrayıp, alelacele hazırladığımız rozetleri Genel Sekreter’e vermiştik. O vakit Genel Başkan böyle işlere gönül indirmezdi. Çok benzemezlerden biri İstanbul’dan beraber geldiğim hızlı sürücü Bedri Baykam’dı... diğeri, teskerenin reddi sonrasında Bedri’yle sarmaş dolaş zıplayan Abdurrahman Dilipak’tı... kalanlar da Şanar Yurdatapan ve bendeniz.

Sonuç itibariyle, parlamentoda çoğunluk teskerenin kabulü yönünde oy kullandı. Dört oy ile salt çoğunluk sağlanamadı ve Birleşmiş Amerikan Milletleri Kuzey’den değil Güney’den imha etti Irak medeniyetini. Saddam’ın on dört taburundan dördü direndi ve güç korkuyu teslim aldı.

Şu farkla, ülkemiz bu istilacı savaşa müstevli haliyle dahil olmadı.

-Ne lan sizin barış barış gevelemelerinize? diyen her bir âdeme verecek bir cevabımız da oldu o gün; öyle değilmi Aydın Abi?

Tandoğan Meydanı’nda kurulmuş kürsünün etrafı yüz bin kişiyle sarılmıştı. Biz –ben ve Görkem yani- ortak bildiriyi okumak üzere zamanın ruhunu bekliyorduk.

Meclis’te gizli oturum yapılıyordu o sıra ama içeriden bilgi akışı da hiç kesilmiyordu. Aylar boyunca bizi arayan, “Selâmı sabahı kestiler bizimle, diyen... Bir tuhaflık var, bugün indirebilirler teskereyi, diyen AKP milletvkilleriyle konuşuyorduk... diğer arkadaşlarımızla da...

Sonra bir telefon şöyle söyledi: TBMM Başkanı şu anda televizyonları açtırdı. Kimin söylediğini muhtemel bir sonraki yazıya saklıyorum.

Bu ne demekti?

Ankara Tandoğan’daki muazzam enerjinin görünür hâle gelmesi demekti.

O sıra TBMM Başkanı Bülent Arınç’tı.

İnsanları, insan oldukları için sevmeyi öğrendim. Arınç’ı da o öğle sonrası insan bulup sevdiydim.

Arınç’ı demonik bulan arkadaşlarıma... Arınç’ı Sivas müdafii olarak peşinen reddeden arkadaşlarıma...

Arınç’ı bir sağcı politikacı olarak güldestelerine alan arkadaşlarıma karşı... bu adamı 1 Mart 2003 hasebiyle hep kayırmıştım.

Bu adamın bir gün karşımıza “millet tartıcısı” olarak çıkacağını bilemezdim elbette. Onu hep Manisa’daki Mesir Macunu Şenlikleri’nin lise ikili çocuğu ifadesiyle görebilmeyi çok isterdim. Kabahat bende mi, diye çok düşündüm ama bu adam iki arada bir deredeydi. Tam “oldu” diyecekken bilmemnenin suyunu fazla kaçırıyordu.

Hâsılı kelâm, Arınç gibi bir adam bile işkembe-i kübrâdan sallamayı siyaset zannediyorsa, çekiver kuyruğunu gitsin.

Biz bir kere savaşın cephesi olmaya direndik ve memlekete kazandırdık. Bu defa gücümüz yeter mi bilemem. Yarın Antakya’ya sırf bu şansımızı kullanmamış olmayalım diye gideceğim.

Küçük Enver ile uğraşacak bir Yakup Cemil’imiz olmasın alimallah. Ama bugün bir Talât’ımız bile yok, bu ürkütücü.

Bu yeni İttihadcılara karşı da direniyoruz ya, çok şükür.

Tüm asil Kürt kardeşleri bütün memleket sathında Arınç’ı selamlıyor.

Asalet sende kalsın Bülent Arınç. Asil olmayan Kürtleri açıkla da seni bir kez daha savunayım ya da yeni Talat’ımız sen ol ve bize PTT’den haber ver.

Türkiye artık yalnızca haber bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Ödemişli Terzi Sadık’ın hakyemez evladı

Neye inanırsa onu söyler ve bedeli neyse gülümseyerek öder

Yurttaş kimin umurunda, varsa yoksa referandum

AKP, ustalıklı olduğu kadar çaresiz bir rota tespit etti: Bu yerel seçim bir güven oylamasıdır!

SS: Susurluk’tan sonra

Bugün, yevmiyeli hukuk döneminde yaşanan ise, Susurluk’u aratan bir facia. 7 Şubat 2012’de başlatılan yevmiyeli hukuk, belli ki bir süre daha devam edecek.

"
"