09 Eylül 2024

Hakaret kime yasak kime serbest?

Narin’in ailesi için de ilerde kendimizi suçlu hissetmemek için özenli, dikkatli davranmalı, suçlu olduğu kanıtlanana kadar kimseyi durduk yere suçlamamalıyız. Yakınları arasında sorumluluğu kesin kanıtlarla saptanacak biri çıkacak olsa bile, bu, en başından itibaren acı içindeki bütün aileyi ön yargılarla suçlamayı gerektirmez. Bırakalım ailesi kızlarının acısını yaşasın….

İktidar medyasında, bir tek yazar çıkıp da “beyni emcüklenmiş geri zekalı CHP yöneticileri” diyen AKP milletvekili Mustafa Varank’ı eleştirmedi. Hatta Varank’ın CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve CHP yöneticilerine yönelik bu sözlerini haber bile yapmadılar.

Halbuki günlerdir hakaretin ne kadar onur kırıcı olduğundan dem vurup, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ile “Sokak röportajı”nda konuşan Dilruba Kayserilioğlu’nun sözleri üzerinde tepiniyorlar. Dilruba Kayserilioğlu’nu bir törende yanına oturttuğu için CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i “hakaret edeni onurlandırmak” ile suçluyorlar.

Kuşkusuz Özkan’ın, CHP’lilere “gösteriş müptelası elitistler” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “züppe” yanıtı vermesi -kendisi bu sözcüğün hakaret içermediğini söylese de- yakışık alır bir ifade değil. Kayserilioğlu”nun, “beyni emcüklenmiş geri zekalılar” demesi de düzeysiz ve aşağılayıcı.

Ama hakaretlere karşı bu kadar duyarlı görünen iktidar medyası, hakaretler AKP saflarından gelince sus pus oluyor. Uzağa gitmeye gerek yok. Cumhurbaşkanı Danışmanı Oktay Saral’ın “müfteri, şerefsiz, haysiyetsiz”, AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın, “sefil, müptezel”, AKP İstanbul milletvekili Süleyman Soylu’nun, “pislik”, AKP İstanbul İl Başkanı O. Nuri Kabaktepe’nin, “çukur”, AKP Elazığ Milletvekili M. Rıdvan Nazırlı’nın da “o.. çocuğu, alçak herif” diye Tuncay Özkan’a hakaretler yağdırmasına itiraz etmediler. Hatta Yeni Şafak, AKP Milletvekili Mehmet Demir’in “Lağım Tuncay” sözünü, Akşam da AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in “Çakma Wilders” sözünü haber başlığı yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan muhaliflere ağzına geleni söylediğinde, MHP yöneticileri gazetecilere hakaret ettiğinde de sessiz kalarak onay verdi iktidar cenahındaki gazeteciler. Maalesef çifte standart içinde davrandılar.  

Gazeteci dediğin her hakarete karşı çıkar, kimden gelirse gelsin eleştirir. “Beyni emcüklenmiş geri zekalılar” dediği için Dilruba Kayserilioğlu’nu yerin dibine getirip, sonra aynı sözü Mustafa Varank söyleyince “O bizden” diye korumak gazeteciliğe yakışmaz.

Kuşkusuz bu eleştirim muhalif medya için de geçerli. Muhalif medya da ayrım yapmadan kimden gelirse gelsin hakaretlere aynı şiddetle karşı çıkmalı. İktidar yanlılarının hakaretleri, muhaliflere de hakaret etme hakkı vermez; muhaliflerin hakaretlerini temize çıkarmaz.

Gazeteci kılıklı medya düşmanlığı

Gazeteciler olarak bu iktidar döneminde görmediğimiz, bir medya kuruluşunun haber sitesi kapattırması kalmıştı, onu da gördük. Turkuvaz Medya Grubu, Medyaradar sitesini kapattırdı.

Önce “Turkuvaz Medya Grubu’nun Youtube kanalları çalındı” haberi için erişim engeli kararı aldırdılar. Halbuki bu haber birçok sitede de yayımlanmıştı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın başında bulunduğu Turkuvaz Medya, sadece Medyaradar’ı hedef aldı.

Medyaradar’ın, haberi erişimden kaldırmasına rağmen mahkeme kararının uygulanmadığı suçlamasıyla siteyi kapattırma kararı çıkarttılar. Ondan sonra yargı, duvar oldu; Medyaradar’ın bütün girişimleri sonuçsuz kaldı ve 30 Temmuz’dan beri de resmen kapalı site.

Sevindirici olan “kral”ın yargısını ardına alan Turkuvaz Medya’nın Medyaradar’a geri adım attıramaması. “İnsanlar kendilerini un ufak eden bu yağma düzeninden kurtuluncaya kadar biz ‘sadece gazetecilik’ yapmaya devam edeceğiz. İktidar gücünü kullanarak diğer medya organlarına bel altı vuruşlar yapmayacağız” açıklaması yaptılar ve link adresindeki www’leri kaldırarak yayına devam ediyorlar.

Üzücü olan ise muhalif medyanın bile Medyaradar’a yeterince sahip çıkmaması, sesini duyurmaması. Halbuki sırf yayınları nedeniyle iktidarın uzantısı bir Medya Grubu’nun bir haber sitesini yok etmeye çalışması söz konusu. Doğrudan medya özgürlüğü ile ilgili bir durum bu.

Erişim engeli ile bile yetinmeyip iktidar gücüne dayanarak site kapattırmak politik sansürcülüktür. Turkuvaz Medya’yı yönetenlerin gazetecilikle ilgileri bu kadar anlaşılan.

O muhabir binaya gitmiş

Cumhuriyet’in, “Memleket Partisi’nin eski genel merkez binasına Sinan Oğan’ın kurduğu Türkiye İttifakı Partisi’nin taşındığı” haberinin, binaya gidilip araştırılmadan yazıldığı eleştirisi yöneltmiştim geçen hafta.

Gazeteci Oğuz Uçar’ın, X’teki paylaşımında Cumhuriyet muhabiri Merve Kılıç’a haksızlık yaptığım eleştirisi üzerine kendisini arayıp görüştüm. Merve Kılıç, benim yazdığımın tersine “İnce’nin ofisi artık Sinan Oğan’ın” başlıklı haberi yapmadan önce o binaya giderek araştırmış.

Beni yanıltan, haberdeki “…Oğan’ın 2023 seçimleri öncesinde Muharrem İnce’yi ziyaret ettiği makamda artık kendisinin oturduğu iddia ediliyor” cümlesi oldu. Haberde, muhabirin binaya gittiğini belirten bir ifade olmadığı gibi bir de “iddia ediliyor” denilmesi, parti yöneticileri dışındaki kişilerden bilgi alındığı havası veriyordu. İfade eksikliği vardı haberde…

Elbette genç arkadaşımıza haksızlık yapmak istemezdim. Merve Kılıç’ın haberini araştırarak ve binaya giderek yazdığını kayda geçirerek yazımı düzeltiyorum.

Tek cümleyle:

• İktidar yanlısı Akşam, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Yeni Şafak gazeteleri Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin ziyaretini “Filistin için ortak duruş” ortak başlığıyla duyurdular; haberlerde Erdoğan’ın sözlerine geniş yer ayrılırken Sisi’den birkaç cümleyle yetinildi.
• Netflix’te de RTÜK korkusuyla alkollü içeceklerin adı anılmadığı gibi bazı filmlerde geçen “kiraz likörü” bile “fermante kiraz suyu” diye Türkçeye çevriliyor.
• Akşam’ın, “Özcan Deniz’in korumaları yoldaki kadını itti” haberinde “korumalardan bir tanesi” diye yazıldı ama “tane” sözcüğü insanlar için değil, nesneler için kullanılır.
• Sabah, “Beşikçioğlu’ndan eş dost ataması” haberinde Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu’nun, “MHP’li eski Başkan, 61 akrabasını belediyede işe almış” sözlerine yer vermedi.
• Önce “Teğmenlere güvenimiz tam”, “Teğmenlere tahkikat yok” haberleri yapan Türkgün gazetesi, MHP Genel Başkan Bahçeli’nin açıklamasından sonra ani bir manevrayla “Netliğe kavuşmalı” diyerek teğmenleri savunmayı bıraktı.
• Habertürk TV, BirGün’ün “Öğrencileriyle satılık özel okullar” haberini kaynak göstermeden kendi haberi gibi yayımladı.
• “İsrail’in tam ablukaya alınması” ve “İslam ordusu kurulması” çağrısında bulunan Yeni Şafak gazetesi, Türkiye’nin İsrail’e karşı savaşta aktif taraf olması seçeneğini öne sürdü.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Faruk Bildirici kimdir?

Faruk Bildirici Gaziantep'te doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni (BYYO) bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980'de Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı.

Sabah Gazetesi'nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992'de Hürriyet'e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bu dönemde yazı dizileri hazırladı; portre yazıları kaleme aldı. Araştırma kitapları yayımladı.

Bir süre yine Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilci Yardımcılığı'na getirildi. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazdı.

31 Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayımlandı.

TV8'de "Çuvaldız" (1999-2001), Cine-5'te "Üç artı Bir", Tv 8'de "Nerede kalmıştı?" (2009) adlı programlar yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda üç dönem "Araştırmacı gazetecilik", Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de iki dönem (2014-2015) "Parlamento muhabirliği", Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de üç dönem (2016-2019) "Medyanın güncel sorunları" dersleri verdi.

19 Nisan 2010'dan Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. 3.5 ay kadar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği yaptı; Başkan Ebubekir Şahin'in birkaç yerden maaş almasına karşı çıkması üzerine AKP ve MHP kontenjanından gelen üyelerin oylarıyla RTÜK üyeliğine son verildi. 

Halen bağımsız "Medya Ombudsmanı" olarak, T24'ün yanı sıra bu misyonunu kabul eden ANKA, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Gazete Kapı, Gerçek Gündem, BirGün, 12 Punto, Muhalif'te ve kendi web sitesinde medyadaki etik sorunlara dair yazılar kaleme alıyor.

Yayımlanan kitapları:

Gizli Kulaklar Ülkesi (Şubat 1998), Maskeli Leydi: Tekmili birden Tansu Çiller (Temmuz 1998), Üniforma Slogan Biber (Şubat 1999), Kuzum Bülent: Ecevit'e aileden mektuplar (Şubat 2000), Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi (Temmuz 2000), Anıtkabir Racon Zambak (Nisan 2001), Hanedanın Son Prensi: Mesut Yılmaz ve ANAP'lı yıllar (Aralık 2002), Yemin Gecesi: Leyla Zana'nın yaşamöyküsü (Şubat 2008), Serkis bu toprakları sevmişti (Ekim 2008), Günahlarımızda yıkandık (2018) Medyanın ombudsmanı Saray’ın medyası (2021) 

Yazarın Diğer Yazıları

Söyleşi rolü yapan gazeteci

Teknoloji olanak tanıyor diye telefonla yapılan bir söyleşiyi televizyonda görüntülü gibi sunmak etik bir davranış olamaz. Teknolojide sınır olmayabilir ama gazetecilikte sınırlar vardır; gazeteciler, editörler ve de sunucular bu sınırları içselleştirmeli

Üşengeç ve refleks özürlü gazetecilik

Masa başında üretilen çalakalem ve üşengeç haberlerle, gazeteciliğe duyulan güven ve mesleki itibar yok ediliyor. Dijital mecraların öne çıkması, klasik habercilik reflekslerinin yok olması anlamına gelmemeli

Gazeteciler, ara zam aldı mı?

-Başkalarının haklarını savunuyorlar ama kendilerine gelince dilleri sorunlarını anlatma gücü bulamıyor

"
"