Çok sakin erkeklerden acayip ikircikleniyorum. (İkirciklenmek: To hesitate, to be hesitant, to get suspicious, become dubious...)
Ohoo, siz öğrenene kadar yanımdaki yabancı misafirler yedi yuttu kelimeyi. Alem bu ecnebi arkadaşlar. Hani buraya yerleşip, önce rakımızı şiş kebabımızı çok sevip, sonra kendi kebap dükkânını açan güzide insanlar.
Benim tanıdıklarımdan bir tanesi bugün başka bir tanesine “örnek” demeyi öğretti. “It’s ‘your neck’ without a ‘y’”, dedi. Vay be. Düşündüm ki bu azimle, bunların biz one minutes (bir saniye birşey anlatıyorum güzel kardeşim) derken sermayeyi alıp gitmeleri çok normal.
Your neck’i (boynun) y’yi atıp birlikte yazarsan ourneck oluyor. Örnek diye okunur yani. Kafaya koymuş adam. En temelden öğrenecek, öğretecek.
Bu konuya tekrar gelmek üzere, asıl meseleye dönüyorum: Çok sakin görünen, sonra da kendini sahneye atıp tek başına salsa yapmaya başlayan erkekler. Evet bugünkü konumuz bu, erkeklerin üzerinde iyi durmayan bir takım aktiviteler.
Canım, şimdi sol elini karnına koy. Ayakları birleştir. Dizleri açıp kapa. Şimdi piti piti piti yerlere basarak, ağzına sabit bir gülümseme oturt. Ama gözlerde dehşet ifadesi olsun. Hah. İşte böyle. Piti piti yerlere basmaya devam et, şimdi biraz rahat sallan, ayakları arada biraz fırlat, daha dehşetle gül, daha dehşetle gül! Sol el karında, sağ eli salla gitsin! Yürü be! Şimdi o dehşetle gülen gözlerle bana bak. Evet, çok güzel, şahane... Aaah! Hayır ya, bakma, ödüm patlıyor! Bana tek erkeklere salsa öğrettirmeyin ya!
Tamam dans çok güzel birşey, vallahi ben çok severim, salsa da iyi, böyle bir erkek bir kadını çekip çevirince zarif zarif, hoş. Ama ne yazık ki salsa olsun, buz dansı olsun, voleybol olsun, bunlar daha çok kadınları seyre daldığımız hareket çeşitleri. Buz dansında tek erkekler’i hatırlıyor musunuz, çiftler’den sonra, “şimdi, tek erkekler’de, Andreaw Nikolaskiyuv gösterisini sunacak...” Anında nasıl içiniz burulurdu? O zavallımlar ne kadar yetenekli, ne kadar kıvrak da olsalar, biz Türkler mi öyleydik sadece bilmem, tek bir bölgeye odaklanabiliyorduk.
Ben basketbol futbol voleybol bayılırım, ama bazen televizyonda erkek voleybol maçlarına denk geliyorum, izleyemiyorum kardeşim, neden bilmiyorum. Şortlar mı eski, bacaklar mı kıllı. Herkes spor yapsa keşke tabii, ama erkek voleybol maçı izleyemiyorum işte. O hesap. Erkek tek başına salsaya başladı mı, hele bir de çıldırdı mı, bana bir haller oluyor.
Dünyanın en aklıselim adamı, güzel güzel sohbet ediyorsun, sakin sakin konuşuyor, gül satan çocuktan gül alıyor, fiyatı duyunca almış bulunuyor bozuntuya vermiyor, o derece sakin, hayatım, güzelim, bulutlar, arılar derken derken salsaaa rummbaa! Duyduğu an atıyor kendini sahneye. Bir eli belinde, gözleri sende, senin gözler faltaşı, oturup kalıyorsun. İç artık orda kokteylini mi içeceksin ne içeceksin, git başka bir mahalleye taşın.
Yani bizim oğlanlardaki aktivite merakı, bazen ani delilik barındıran görsel travmalara yol açıyor. Bu ecnebiler öyle değil. Adamlar her daim sakin. Senin ülkende Rumba yapana kadar, voleybol takımı kurana kadar öğrenmesi gereken o kadar çok temel şey var ki, sakin sakin etrafı inceliyor.
Daha dürüm döner deneyecek, senin ihaleleri inceleyecek, hesaplara bakacak, Yerebatan Sarayı’nı gezecek, en fazla youtube’da kolbastı izleyecek, şaşıracak. Bizimkiler gibi tam randıman deşarja geçmeye daha çok var. I run each teen me (ayran içtin mi)? İçtim canım. Sen salsaya meraklı mısın? Choke oats. Nerd and chick tea (çok az, nerden çıktı)? Yok birşey. Oh. İç artık Sultanahmet köftenin yanında ayran mı içtin ne içtin, herşey temel paket. Sermaye kaçıyor olabilir, amaaaan canııım. Kafan rahat, için huzurlu, hop tek anlatıp, hesap dökümlerini emanet edip, keyfine bakıyorsun.