12 Ekim 2009

Kadınlar neden...

Ben kendim, bizzat, şahsen bir kadın olarak, bazı şeyleri neden yaptığımızı anlayamıyorum.

Kadın olmak zor zanaat. Ben kendim, bizzat, şahsen bir kadın olarak, bazı şeyleri neden yaptığımızı anlayamıyorum.
Geçenlerde bir arkadaşım aradı. Erkek kendisi. “Kadınlardan hiç hoşlanmıyorum,” dedi. “Haydaaaaa!” dedim. “Dakka bir!”
Kendisi çok yakın geçmişte hayatının aşkı olduğunu iddia ettiği biriyle tanışmıştı. Bildiğim ve kendisiyle artık pek görüşemediğimiz kadarıyla ilişkileri tam gaz devam ediyordu.
Aklımdan bin türlü şey geçti. Cinsel tercihini değiştirmiş olamazdı. Ama bilemezsin, diye düşündüm. Bu aralar olmayacak insanlarla ilgili değişik haberler alıyoruz.
“N’oldu ayol!” dedim. “Kadınlardan hoşlanmıyorsan, rakunlardan mı hoşlanıyorsun?
”“Bir şeyi merak ediyorum,” dedi, “Neden sizin için her şey dram?!”
“Hmm,” dedim, “Bunu çok duyarız gerçekten.”
“Siz kadınlar bir tartışmayı neden asla atlatamıyorsunuz? O onu dedi, ben bunu dedim, ondan sonra onu dedi, ben de onu dedim, öbürü böyle dedi, ben de öyle dedim... Her an, herkese, saatlerce bir tartışmanın tüm detaylarını anlatmayı niye istiyorsunuz? Niye?”
Vallahi bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Belki tam olarak neler konuşulduğunu bilirseniz durumu daha iyi değerlendirirsiniz diyedir... Bilemedim yani.
“Sadece konuşulanlar değil. Yazışmaları da anlatıyorsunuz satır satır. Allah aşkına neden?”
Kız arkadaşının işyerinde sorunları varmış, üstüne bir de kızcağız en yakın arkadaşıyla bozuşmuş. “Perfect Storm” yani. Gergin ortamlarda vakit geçirmekte olan bir kadınla konuşmak her zaman yürek ister. Kadınlar, sorunlarını “biiir bir” anlatırlar.
Neden böyle, bir düşüneyim dedim. Kadınların sol beyni daha gelişmiş, beynin sol tarafı daha detaycı, onlar için kelimeler önemli, geçmişle daha ilgililer; erkeklerin sağ beyni daha gelişmiş, beynin sağ tarafı büyük resim odaklı, gelecek zamanla daha ilgili, falan... Durum bu kadar basit olabilir.
Erkekler ne güzel, hiçbir şey anlatmayıp anlatmayıp, sorunlarını bir defada, yara bandı çeker gibi dışa vuruyorlar. Duvara yumruğu at, sağı solu kır, bitti gitti. Sen sağ, ben biraz ürkmüş.
Aklıma kadınların yaptığı başka saçmalıklar da geldi. Mesela biz kadınlar neden saç tokalarımız için merkezi yerler bulamayız? Neden kapı kollarında, pencere pervazlarında lastik tokalar asılıdır, cüzdanlardan, çorapların içinden siyah tel tokalar fışkırır?
Issız Adam sendromu mu acaba? Yolculuğu diş fırçası bardağında son bulan tel toka, adamımızı kendine getirir ne de olsa.
Sen yıllarca kendini parçala, sonra ilişki bitsin, adamın gerçek duygularını bulması bir tel tokaya baksın.
Neden sıcak ağdayı bacağımıza yapıştırıp tüyleri kökünden sökerken gıkımız çıkmaz da, böcek görünce viyak viyak bağırırız?
Sen o ağdanın acısına alışma, ortalıkta muson maymunu gibi gez, böceklerin üzerine de amazon kadını gibi atla, erkekler bu tür sorular sormayı bırakacak bak, göreceksin.
Neden ayın belli günleri hormonların şiddetli saldırısı altında olduğumuzu bildiğimiz halde gereksiz kavgalara gireriz ve her seferinde neden o kadar gergin olduğumuzu ertesi gün anlarız? Bu haldeyken “Beni ciddiye alma, hormonlarım sapıtmış durumda, şimdi biraz ortalığı birbirine katacağım,” dememiz gerekmez mi?
Akşama kadar işyerinde rapor hazırlamışsın, dilin dışarda eve gelmişsin, yemek lazım. Seninki çocuklara yemekten önce abur cubur vermiş, ortalık pislik içinde. Ses çıkarma, adet dönemin yaklaşmış olduğu için sinirlisin.
Neden ne istediğimizi açık açık söylemeyiz? “Tamam, sen maç seyret,” deyip, sonra surat asarız?
“Sen bu akşam maç seyretmesen olur mu?” de erkeğine halbuki. Onun aklında yapılacak daha güzel bin çeşit şey var. Seninle kaliteli zaman geçirmeye her an hazır. Başka şey teklif et, hemen kabul edecek bak, göreceksin.
Arkadaşımı aradım, “Bana bak,” dedim, “Sen iyi bir eş misin bakalım? Her şeyin dört dörtlük mü? Ne olur iki dakika kız arkadaşının sorunlarını dinlesen? Hayır, ne olur yani? O kızla tanışmadan önceki umutsuz hallerinizi hatırlatırım size beyefendi. Abuk subuk sızlanma, hazır değilsen de kimseyi ilişki yaşıyorum diye oyalama. Hadi bakayım!”
Sesini çıkarmadı. Bu tartışmayı başkalarına “biiir bir” anlatmadığından da eminim.

Yazarın Diğer Yazıları

Aşkım, Nur'um, Yengi'm

Gelişmiş bir deliydi bu, bana sorarsanız. 30 yaşlarında -veya 20’dir belki...

Bir şey soracağım, sen ağladın mı?

Canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan...

Hişt, beyaz yaka, bak bu da bizim en uzun gün

Yanağım sarkmasın diye sırt üstü uyumaya çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Dolayısıyla firavun gibi altın sarısı ve elimde mızrakla gözlerimi açtım.

"
"