Biz aklımızdan geçenleri söylediğimiz, düşündüklerimizi yazdığımız, internette dolaştığımız için suçlu sayıladuralım…
Bendenizin dikkatini “Roast” diye bir şey çekiverdi.
Kızartmak, kavurmak anlamına gelen “roast,” Amerika’da aynı zamanda bir komedi terimi.
Bir kişinin herkesin gözü önünde komik yergilere/övgülere, garip-gerçek veya gerçekdışı hikayelere, aynı zamanda sıcak takdirlere malzeme olduğu bir sunum organizasyonu.
TV’de yayınlanan bu organizasyonda, roast’a maruz kalan kişi, şakaları iyi bir espri anlayışıyla karşılıyor, gerçek eleştiri veya hakaret gibi algılamıyor, böylelikle “iyi” bir doğa sergiliyor.
Bazılarına göre, birine “roast” yapılması bir onur, çünkü bu kişinin etrafı aynı şeye maruz kalan arkadaşlarıyla, hayranlarıyla çevrili oluyor.
Kısaca bu toplantıda herkes kendine ayrılan sürede çıkıp, birbirine zekice hazırlanmış sunumlar halinde atıp tutuyor, ama konu 1 kişi üzerine yoğunlaşıyor.
1904’de New York’da Broadway temsilcileri tarafından kurulmuş özel bir klüp, the Friars Club, her yıl ünlü bir üyesini “roast” ettiği toplantılar düzenliyormuş. Bu roast’lar 1960’tan itibaren televizyonda yayınlanmaya başlanmış.
1998-2002 yılları arasında bu toplantıları Comedy Central yayınladı ve The Friars Club’le anlaşması bittikten sonra kendi “Roast”larını üretmeye başladı. 2003’te yayınladığı ilk bölüm, kanal tarihinde en çok izlenen program oldu.
Bugüne kadar William Shatner, Bob Saget, Pamela Anderson, David Hasselhoff gibi isimler “roast”landı.
Bu kişilerin şaka kaldırma eşikleri, takdire şayan. Zira roast’ta herkes birbirini öyle bir “kızartıyor” ki, bu iş her babayiğidin harcı değil.
Geçenlerde yayınlanan Roast’un konuğu, ünlü Amerikalı girişimci Donald Trump’tı.
Donald Trump’ı bilirsiniz. Dünyanın en ünlü, en zengin adamlarından biri. Namıdiğer “New York’u inşa eden adam.”
Ben kendisinden hiç hazzetmem.
Ama programı izlediğimde, Donald Trump’ın bunca ağır sözü ulu orta nasıl kaldırdığına mı şaşayım, Larry King gibi yaşlı başlı adamların maruz kaldıkları hakaretlere çılgınca gülmelerine mi hayranlık duyayım, ünlülerle ilgili kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği şeylerin bu kadar iyi esprilerle dile getirilmesine mi coşayım, bilemedim.
Çıkıp sunum yapan kişi oradaki herkesle ilgili konuşuyordu, ama ben size özellikle o bölümün konuğu olan Donald Trump’la ilgili kendisi dahil herkesin pek güldüğü, çok hafifleştirilmişinden birkaç roast parçası aktarayım, sonunda da Trump’ın kapanış konuşmasından bir parça servis edeyim istiyorum.
Seth MacFarlane (Family Guy ve American Dad’in yaratıcısı):
“New York’un başına gelmiş en kötü ikinci trajediyi alkışlayalım lütfen: Donald Trump.”
“Sıfırdan başlamış bir milyoneri ağırlıyoruz bu gece. Sıfırdan başladı, çok çalıştı ve bir servet yarattı. O adam Fred Trump, Donald’ın babası.”
“Yetişkin bi adamsın ve Dennis the Menace gibi saçın var.”
“Trump diyor ki 2012’de başkanlığa aday olacakmış. Sizi bilmem ama, benim için suratında sürekli ‘Kim gaz çıkardı?’ gibi bir ifade olan birine oy vermek biraz zor.”
“Donald Trump, ‘Trump parfümü’ diye bir şey piyasaya sürdü. Bu koku genç kızlarla ilişkilerde çok işe yarıyor. Bir pamuğun üzerine bu parfümü dökün ve kızın yüzüne bastırın.”
Snoop Dogg (Rap şarkıcısı, yapımcı, aktör):
“Donald diyor ki, başkan olup Beyaz Saray’a yerleşmek istiyormuş. Neden olmasın? Donald daha önce de pek çok siyahi aileyi evinden etti.”
“Seni çok severim Donald. Programdan sonra benim eve gel. Seni o kadar sarhoş edeceğim ki, o kulelerin üzerine benim ismimi yazacaksın adamım.”
Lisa Lampanelli (Komedyen):
“Donald, Supermodellerin hayatlarını blumia’dan daha fazla mahvettin, kadınları Sex & the City-2’den daha fazla hayal kırıklığına uğrattın.”
“Paranın iyi görünümlü b.k’tan şeyleri satın alabileceğinin en iyi kanıtısın.”
“Donald Trump, seninle dalga geçmeme izin verdiğin için teşekkürler. Çok başarılı olmak için büyük engeller aştın. Monopoly oynayan otistik bir çocuğun yapabileceğinden daha fazla sayıda değersiz otel diktin.”
Whitney Cummings (Komedyen)
“Donald Trump, herkes senin saçınla dalga geçiyordu, şimdi nedenini anlıyorum. Saçın berbat. Alev almış Justin Bieber gibi görünüyorsun.”
“Duydum ki başkanlığa aday olacakmışsın. Açgözlü bir ...puya sırf TV’de daha fazla görünsün diye oy verecek olsaydım Sarah Palin’e oy verirdim.”
“The Apprentice denen show’a Real Housewives’dan insanları konuk ettin. TV’de eğitimsiz kadınlara Fox News’dan daha fazla iş veren tek insansın.”
“Donald, seni roast etmemize izin verdiğin için çok teşekkürler. Seni çok severim. Dördüncü bir eşe ihtiyacın olursa, beni Facebook’tan bul.”
Anthony Jeselnik (Komedyen, yazar):
“Donald, sen ve Wall Street filmindeki Michael Douglas arasındaki tek fark şu: Sen kanser olunca kimse üzülmeyecek.”
“Burada olman müthiş, seni kızartmama izin verdiğin için teşekkürler.”
Larry King (Sunucu):
“Donald Trump sadece benim en yakın arkadaşlarımdan biri değil, aynı zamanda Amerika’nın en başarılı insanlarındandır. Üniversiteden mezun olunca arabaya atladı, babasından 6 milyar dolarcık ödünç aldı ve kariyerine başladı.”
Jeffrey Ross (Komedyen, yazar, yönetmen)
“Donald’la benim çok ortak noktamız var. İkimiz de New York’ta yaşıyoruz, ikimiz de golf oynuyoruz ve ikimiz de kızıyla ilgili fantaziler kuruyoruz.”
“Donald Trump öyle bir egoya sahip ki, onun yanında Hitler yahudilerle ilgili ne hissettiğinden emin değilmiş gibi duruyor.”
“Başkanlığa aday olduğuna çok sevindim. Umarım kazanırsın, suikastini - pardon - koltuğa oturmanı iple çekiyorum.”
“Bugün buraya gelerek, her seçmene ne kadar kalın bir derin olduğunu, kendinle dalga geçebildiğini gösterdin. Seçimlerde ne olursa olsun her zaman New York’un kralı olacaksın.”
Donald Trump:
“Teşekkürler. Bugün beni onurlandırmanız kimbilir sizin için ne büyük bir onur oldu.”
“Ne düşündüğünüzü biliyorum. ‘Bay Trump, bu roast’u neden kabul ettiniz?’ Bence değer, çünkü ödedikleri para hayır kurumlarına gidiyor, ve emin olun çok para ödüyorlar.”
“Buraya çıkanların hepsi birer ‘kaybeden,’ ve ben kaybedenlerle arkadaşlık etmeye bayılırım. Kendimi daha iyi hissetmemi sağlar, onların da benle ilgili daha iyi hissetmelerini sağlar.”
“Bugün burası, Amerika’nın şu anki hali için çok iyi bir mecaz oluşturuyor. Ekonomiye bakın. Zar zor hareket ediyor, zor nefes alıyor, hayata umutsuzca tutunuyor. Tıpkı Larry King gibi. Tek fark, Larry’de bitmez tükenmez bir gaz tedariki var.”
“Lisa Lampanelli, bir sonraki Kainat Güzeli yarışmamda jüri üyesi olmanı istiyorum. O iş için mükemmelsin. Çünkü tıpkı kainat gibi sürekli genişliyorsun ve karanlık madde ile dolusun.”
“Amerika zor günler geçiriyor. Ve hepimizin gülmeye ihtiyacı var. Doğru. Daha iyi günlerin yolda olduğunu biliyorum. Eğer kendimize inanırsak-benim kendime inandığım gibi-ki kendime çok inanırım- o zaman gelin, Amerika tarihinin gördüğü en iyi başkan olacak adama oy vermenin hazzını tadın. Bana! Donald Trump’a! İyi akşamlar…”
Bu küçük minik roast’ta dikkat edilecek hususlar:
1- Adam oy istiyor.
2-Ben bunu İnternet’te izledim.
İçinde bulunduğumuz dönemi simgeleyen kurbağa hikayesini duymuşsunuzdur. En azından bu aralar sosyal medya’da çok paylaşıldı, gözünüze çarpmıştır.
Aniden kaynar suya atılınca tencereden zıplayıp kaçan, ama kendisini suya koyup altını hafifçe açarsanız yavaş yavaş ısınan suda farketmeden kaynayıp giden, şirin kurbağacık.
Bizimkiler roast’un, kızgın ateşe atılmanın, kızartmanın insanlarda ani tepkiler doğurabileceğinin farkında.
Biz hiç roast’lanmadan, kısık ateşte güzel güzel, sakin sakin pişerken, yabancıların kızartmalarını internet üzerinden izleyemez hale geleceğiz.
Aman altımızı fazla açmayın.