Osman Kalın’ı hatırlar mısınız? “Bir Türk Dünyaya Kederdir” diye filmi çekilecekti hani... Yılmaz Erdoğan çekecekti... Olmadı.
...
“Berlin Duvarı’na ev yapmak,” tıpkı “Samanlıkta iğne aramak” gibi bir deyim olabilir aslında.
Kimse samanlıkta iğne aramaz, nimetle şaka olmaz, kimse Berlin Duvarı’na ev yapmaz vs vs. zannedip, bunlardan ilgili dersi çıkarıp, hayatınıza devam edebilirsiniz.
“Yahu samanlığın içinde minicik bir iğneyi aramaya kalkacak kadar deli değilim, vazgeçeyim ben bu detaylara takılmaktan.”
“Yahu Berlin Duvarı’nda, insanlık tarihinin en acayip simgelerinden birinde bir boşluk bulup, bahçesinin mahçesinin etrafını çitle çevirip oraya bir gecekondu oturtacak değilim, vazgeçeyim ben bu fırsatçılık sevdalarından...” falan deyip haddinizi bilip oturabilirsiniz aslında, deyim yerindeyse.
Öyle değil işte. Deyim değil, gerçek.
Hikayeye göre, Osman Amca 1964’te Almanya’ya geliyor. 1980’de ailesini yanına alıp Berlin Duvarı’nın dibinde bir evde yaşamaya başlıyor. Gel zaman git zaman, hemen karşıdaki boş arsa dikkatini çekiyor. Burayı soruşturuyor Osman Amca, “Sahibi yok,” diyorlar. O da başlıyor arsayı ekmeye. Kimse ses çıkarmıyor. Akla gelebilecek her şeyi yetiştiriyor burada Osman Amca. Bahçeyi büyüttükçe büyütüyor. Patates, şeftali, sarımsak... Olay ‘çevreci’ Almanların çok hoşuna gidiyor. İlk şeftaliyi Osman Amca’nın elinden yiyor Almanlar. O derece sevgi dolu bir ortam.
Osman Kalın ziyaretçilerini sevgiyle karşılıyor, onlara ayran ikram ediyor, sonra da dikiyor bahçeye iki katlı mis gibi gecekonduyu.
Birgün polis geliyor kapısına. Teşbihte hata olmasın, ben gördüğümü yazarım, kendisi olanları kameralara şöyle anlatıyor:
“Bing dokuz yüz atmış dörtte geldim Almanglara. Hala burdayım. Almanlar bana dede deller. Buyuğu kuccuğu, gucaklar beni seveller.”
Osman Kalın’ın evi, Berlin Duvarı’nda. Nerde senin evin? Berlin Duvar’ında. Adres ne? Berlin Duvarı, No:1, Berlin.
Bu adres, hala turist akınına uğruyor.
Peki bu acayip şeyin filmi niye çekilmiyor? Çünkü aslında, bizim için pek de acayip değil. Osman Amca, her normal Türk insanı gibi, olmayacak bir yere bir ev kondurmuş, o kadar. Tesadüfen, Berlin Duvarı. Çin Seddi olabilirdi, Kızıl Meydan olabilirdi, Disney World olabilirdi. Buraları boş bırakmamak lazım.
“Almanlar kotu insan değil. Çok kanayakın bi insanlar,” dedikten sonra, sakince çayını yudumluyor Osman Amca. O da tabii, onca yıldır kendisinden hesap sorulmamasını ancak Almanların çok kanayakın bi insanlar olmalarıyla açıklayabiliyor.
“O bahçeyi yaparken, polisler geldi...”
Hah, diyoruz bu noktada, Osman Amca polislere ne dedi acaba?
“Deedim ki bana baaah, ben Osman Kalın! Türküm!”
demiş, Osman Amca. Ben Osman Kalın. Türküm!
“Kürağı çektim iki polisi kattım omaaşu aşşaa,” diye sözlerine devam ediyor Osman Amca. Küreği eline alıp iki polisi vura vura bir yerlere doğru kovalamış.
“Onlar tüek atıyorlar havaya, ben kürağnen bunları koaladım, kürağnen.”
Filmi çekilmedi Osman Amca’nın.
Çekilsin hemen.
Ama o zamanlar planlandığı gibi göçmenlerle ilgili olmasın artık o film.
Bu kadar azimli, beynin sınırlarını aşan yere ev dikecek kadar gözü kara, bunu yaparken bükülmez elini almanga öptürecek kadar dediğim dedik, polisi kürağnen kovalayacak kadar cesur, yaptığı tüm acayipliklere rağmen kanayakınlıkla karşılanacak kadar şanslı biz Türk bireyleri, memlekette bir araya toplandığımızda acaba niye hep bedbaht, hep mağdur, hep talihsiz, hep kadersiz, hep şanssızız, onunla ilgili olsun.