29 Haziran 2023

Nüfuz neden "nüfus" diye yazılır ki?

Mesele yalnızca "nüfuz/nüfus" karışıklığı mı? "Nüfus ticareti" diye bir ticaret türü de muhtemel olmasa, böyle bir karışıklık kolay kolay, yalnızca ses benzerliği yüzünden oluşabilir miydi?

Her şey kabartma tozu serpilmiş bir halde, bu arada "nüfuz" ile "nüfus" da birbirine karışıyor. Ses benzerliğinden mi, kültür farklılığından mı, yoksa daha başka nedenler mi düşünmek gerek, "nüfuz ticareti" dediğinizde bunu 'nüfus ticareti' olarak anlayanlar oluyor. Karışıklığı görmeniz için Google'da "nüfus ticareti"ni aramanız yeterli.

Gerçi 'nüfuz ticareti' terimine epeydir az rastlanıyor. Belki de bu ticaretten elde edilen kârın adı "komisyon"a, kendisi de böylece "temize" çıkmıştır, egemen zihniyet sayesinde. Peki ama, mesele yalnızca "nüfuz/nüfus" karışıklığı mı? "Nüfus ticareti" diye bir ticaret türü de muhtemel olmasa, böyle bir karışıklık kolay kolay, yalnızca ses benzerliği yüzünden oluşabilir miydi?

"Nüfuz etmek" fiilinin, bir yere ya da her yere sızmak, bir şeyi ya da her şeyi etkilemek gibi anlamları var. "Nüfuz sahibi" sözü ise, etki gücüne işaret; sözü geçen, gücü yeten kimse demek oluyor. Dolayısıyla, nüfuz ticaretinin ne olduğunu bilmek ya da nasıl bir şey olduğunu tahmin etmek zor değil: Makam mevki sahibi iseniz, nüfuzunuz yasadaki görev tanımınızı aşma eğilimindedir. Sizde böyle bir eğilim olduğunu sezen ya da bilenler, "enayilik" edip haklarına razı olmaktansa böyle bir alışverişe taraf olmayı seçebilirler.

"Ticaret" denmiş diye her zaman her şey para karşılığı değildir tabii, takas türleri de ticarete dahil. "Görevi suistimal yoluyla nüfuz ticareti" adını verebileceğimiz bir türü de geliyor insanın aklına. Sözgelimi, 20 Mayıs 2023 tarihli haberlere göre, dış ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızdan cb. seçimlerinin birinci turunda Kılıçdaroğlu'nun daha fazla oy aldığı bazı ülkelerde elçiliklerin, kendi yetki alanlarındaki yurttaşlara ikinci tur hakkında bilgi sağlamayabildiği bildirilmişti. Bu bapta en çok akılda kalan örneklerden biri de, günahı boynuna, Egemen Bağış'ın büyükelçilik yaptığı Prag'dı, Kılıçdaroğlu'nun yüzde 86.6, Recep Tayyip Erdoğan'ın ise 7.7 oy aldığı yer!..

Bu arada, "nüfuz ticareti", Ceza Yasası'nın 255. maddesi başta olmak üzere yasalarda suç olarak yer almış ve yaptırıma bağlanmış bir uygula(ma)ma. Hemen söyleyeyim, "nüfus/nüfuz" karışıklığı yasadan kaynaklanmıyor. TCK'da "nüfuz" sözcüğü tam on yedi kez geçiyor ve tümünde de gerektiği gibi yazılmış. Google'daki "nüfuz ticareti" aramasında da karşımıza pek fazla karışıklık çıkmıyor. Kayda değer dil olayı, yani karışıklık, "nüfus ticareti"ni aramak istediğinizde ortaya çıkıyor[1]: Konuyla ilgili sayısız makalede, yasadan yapılan alıntılar dahil, "nüfuz" olması beklenecek sözcüklerin "nüfus" biçiminde yazıldığını görüyoruz. Böylece "nüfus ticareti"ni bağımsız bir arama verisi olarak kullanmak da imkânsız hâle gelmiş durumda. Konuyla ilgili bütün bu hatalı makaleleri ve alıntıları kim nasıl değerlendiriyor, ne anlayarak yorumluyor, bilmek zor. Belki de çoğu beyin bu bağlamda karşısına çıkan "nüfus" sözcüklerini 'nüfuz' diye düzelterek anlıyordur; tıpkı diğer karışıklıklardaki gibi, o hayranlık verici bağlamsal becerilerine dayanarak...

İyi güzel de, bu arada kaybolup giden "nüfus ticareti" (evet, S ile, "nüfus" ticareti) kavramına yazık olmuyor mu? Kimse ihtiyaç duymuyor mu bu kavrama? Oysa özenle yer verilse ne kadar anlamlı olur, göçler, göçmenler, Suriyeliler, Afganlar, Afrikalılar üzerinden "yolunu bulan" her boydan savaş zenginine işaret etmek için... Sonuçta nüfus(lar) da parsa parsa alınıp satılmıyor mu, insan kaçakçılığının bir boy büyüğü olarak, çeşitli çıkarlar karşılığında?

Gerçi toplumbilimciler daha bir insan kokan "nüfus" sözcüğünün yerine "demografi" gibi kokmaz bulaşmaz sözcükleri yeğliyorlar. Diyeceksiniz ki "demografi" de akademi dışında sözlü dile geçince "demokrasi" olarak tınlama tehlikesi taşıyor. Doğru. Eh, nüfus söz konusu olduğunda, iş incelikli tarihsel hesaplara vardığında adını "mühendislik" koymak gerekiyor zaten, toplum mühendisliğinin bir türü olarak, "nüfus mühendisliği". Günümüzdeki bazı uygulamalara ise "ticaret" demek çok daha uygun olur bana kalırsa. Mühendislik ile kaçakçılık arasındaki orta boy nüfus işleri için.

Nüfuz ticaretine dönecek olursak, üst mevkilerdeki (nüfuz sahibi) kişilerin yürürlükteki davalar hakkında etkileyici hüküm beyan etmeleri de bu meyanda sayılmalı değil midir, özellikle de bu sayede muhaliflerini "etkisiz hale getirmek" gibi siyasi birtakım yararlar elde ediyorlarsa?

Diyelim en cevval muhaliflerinizin yargılanıyor ya da hapiste olmaları siyaseten elinizi rahatlatıyorsa, nüfuzunuzu, yani sözünüzün gücünü neden kullanmayasınız, İsviçre mi burası? Kolay mı size davaların gidişatını etkilemek suçundan soruşturma filan açmak zaten, yok öyle bir tehlike.

Biraz karışıyor tabii insanın aklı. Gazeteciler, en son Merdan Yanardağ, Geziciler, sayısız siyasi parti yöneticisi söz konusu olduğunda en yüksek mevkilerin beyanları, örneğin en son dün Yanardağ konusunda İletişim Başkanı'nın ad vererek yaptığı açıklamalar, bilemiyorum, yetki aşımıdır, nüfuz ticaretidir, hepsi geliyor aklıma. Hukukçular ne der bilemem, "yüksek sesle" düşünüyorum biraz, böyle durumlara "yetki aşımı yoluyla nüfuz ticareti" demek gerekmez mi diye.

Ticaret ya da mühendislik, öyle görünüyor ki üstüne eğreti bir "demokrasi" etiketi yapıştırılmış elektoralizm de gitgide daha çok çamurlanıyor bu değirmende.

Daha iyi bayramlara. 

Not olarak, kitap önerisi:

Mehmet Aydın, Okuma Üstüne Ayrıksı Metinler, Bilge Kültür Sanat Yay., 2022.

Mehmet Aydın, dilbilimci. Kitap on dokuz iyi yazardan yapılmış nefis bir derleme. 140 sayfa.


[1]https://www.google.com/search?q=%22n%C3%BCfus+ticareti%22&ei=cdiaZNOLH8aUxc8PtOeBgAw&ved=0ahUKEwiTiKiJvOP_AhVGSvEDHbRzAMAQ4dUDCA8&uact=5&oq=%22n%C3%BCfus+ticareti%22&gs_lcp=Cgxnd3Mtd2l6LXNlcnAQAzIHCAAQExCABDIHCAAQExCABDIICAAQFhAeEBM6CAgAEIoFEJECOg4ILhCKBRDHARDRAxCRAjoLCC4QgAQQxwEQ0QM6BQguEIAEOgUIABCABDoHCAAQgAQQCjoKCAAQFhAeEA8QE0oECEEYAFAAWNdFYK9gaABwAXgAgAG5AogByhmSAQgwLjEwLjQuMpgBAKABAcABAQ&sclient=gws-wiz-serp

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide ‘Türkçe' ve ‘Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

- Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

- Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

- Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)


- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)


- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)


- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)
- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)


- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)


- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)


- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taşın altında ne var?

Bahçeli’nin el sıkarak başlattığı Öcalan çıkışı AKP Genel Başkanı’nı zorladı. RTE her zorlukta yaptığı gibi önce uzun uzun sustu, sonra Bahçeli’yi “bilge” mevkiine oturtup överek “elini, hatta gövdesini taşın altına koymak” konusunu değerlendirdi. Belli ki her iki siyasetçi de birbirlerinden kopmayı göze alabilecek durumda değildiler

Trump ve Trevor Noah

Küreselleşmenin sıfır numara emperyal boyutunu Rosa Luxemburg ve Lenin anlatmışlardı. Trevor Noah da bir başka yolu hem içeriden hem dışarıdan aydınlatıyor

Ve melezler

Gaël Faye melezmiş. Annesi Ruandalı, babası Fransız. Eh! Gerçi her halinden Afrikalılık bilinci akıyor ama, yine de... Her durumda insana bir Ruandalı görmek iyi geliyor

"
"