25 Ekim 2020

Organik tabanlı yapay zekalar

Kapitalizmin pazarlama sahası kurallarını iyi bilen ve bu sahada iyi top koşturan sanal portrelerle sanal yolculuk devam ediyor. Sanal yolculuğun yolcuları mutlu mu acaba?

Bu hafta engelli sorunları dışında farklı bir konudan söz etmek istiyorum. Böylece sürekli engellilik içerikli yazmak gibi kendime yönelik bir ayrımcılıktan da uzaklaşmış olacağım.

Çoğunlukla internet ortamında, sosyal medyada karşılaştığımız reyting puanları yüksek konuşmacılar var. Sanal imajları üzerinden bakıldığında hepsi çok ama çok bilgililer. Söylemleri, cümle kurguları hayli vurucu. Ben bu özelliklerini tiyatral yetenekleri olarak düşünüyorum. Büyük olasılıkla bu konuda eğitimler almışlar. Oysa oldukları gibi konuşsalar, kişiliklerinden gelen doğal tarzlarıyla hitap etseler daha sahici ve etkili olabilirlerdi. Onları sahici olmaktan uzaklaştıran bir şey daha var. Bilhassa bu özelliklerine değinmek istiyorum.

Dinlerken sizi etkisi altına alan bu konuşmacılar, yaşam koçları, eğitimciler, danışmanlar ya da YouTube fenomenleri, bana organik tabanlı yapay zekalar gibi gözüküyorlar. Çok okumuşlar ve çok ezberlemişler. Ayaklı kütüphane gibiler. Öylesine bir bellek oluşturmuşlar ki; edindikleri soyut bilgiler algoritma toplulukları halinde bellek raflarında duruyor.

İşte bu sebeple organik tabanlı yapay zeka gibiler. Büyük olasılıkla bellek raflarında bir dolu konuşma modeli de bulunuyor. Bu modeller içerisine devşirme bilgi algoritmalarını yerleştirerek ustalıkla konuşuyorlar. Ama ne konuşma! Oldukça etkililer. Dinleyenleri sarsıyorlar, hayran bırakıyorlar. Topluca gülmeler ve alkışlar birbirine karışıyor. Peki sonrası? Konuşma, oturum, seminer, video, podcast her neyse bittikten on, on beş dakika sonrası. Dinleyenlerin zihninde kalan, onların yaşamına yön verebilecek, onların yaşamlarına katkı yapabilecek herhangi bir anlayış kalıyor mu? Bence kalmıyor. Çünkü konuşmacımızın anlattıkları sahici değildi. Onun özgün deneyimleri, yaşadıkları, başından geçenler değildi. Kitaplardan ve farklı enformasyon kaynaklarından toparlanılıp ezberlenmiş ve özümsenmemiş soyut bilgi kümeleriydi. Bellek raflarına yerleştirdiği sözel algoritmalardı. Karşımızda kaşı, gözü, kulağı, eli, kolu olan beşer bir varlık duruyordu. Fakat anlattıkları itibarıyla organik tabanlı bir yapay zeka bizlere hitap etmişti.

Kimi konuşmacılar da var ki; mütevazılar. Sıcak, içten ses tonlarıyla olanı, yaşadıklarını anlatıyorlar. Vitrin yapıp para kazanmak derdinde değiller. Devşirme bilgilerden oluşan kitapları da yok onların. Etik olmayan tutumlarla kapitalizmin marketing sahasında top koşturmuyorlar. Kitapları da, anlattıkları da, kendileri de sahici...

İşin üzücü yanı, sahici olanları sistem öğütüyor. Kapitalizmin pazarlama sahası kurallarını iyi bilen ve bu sahada iyi top koşturan sanal portrelerle sanal yolculuk devam ediyor. Sanal yolculuğun yolcuları mutlu mu acaba? Galiba mutlulular. Hoşça vakit harcıyorlar. Sanal portreleri dinlerken bir iki sorunları çözülüyor gibi. Ya da öyle zannediyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Direnmek ve umut etmek

Mumla aydınlatılan o küçük mekânda bana acıyan vatandaşla şu an karşılaşsak acaba nasıl bir şaşkınlık yaşar ve bana neler söyler bilemiyorum. Fakat benim ona söyleyeceğim ilk sözler; "Umutsuzluk hastalıktır. Kördüm ama güzel günlerimin de olacağını umut ediyordum. Şiirler söyledim, zorluklara direndim, kendimi bırakmadım ve mutluluk sonradan geldi ve bugünlere ulaştım." olurdu düşüncesindeyim

Hakkı Baba'nın anısına saygıyla

Ben vefa duygusunu çok önemserim. Bu manada Hakkı Baba'yı, baba mizacıyla Atina Maraton sürecinde verdiği desteği unutmadım

Ölümcül maraton Kasumigaura

Alabildiğince zorlu, fizik kapasitemi hayli aşan o süreçleri nasıl göğüsleyebildim? Mantıksız inadımın kaynağında ne vardı?