Aralık ayının en soğuk günlerinde Sivas'ta günlük güneşlik havada oynayan Galatasaray, ''Kara Kış''a İstanbul'da yakalandı. Maçın tüm ritmini, heyecan ve pozisyon zenginliğine ''Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası'' ket vurdu.
4 gün önce bitmesini istemediğimiz bir 90 dakikaya imza atan iki takımın oyuncuları havanın ve zeminin verdiği etkiyle az da olsa topa basarak oynamayı tercih etti. Galatasaray alışık olduğumuz gibi oyununu rakibe kabul ettiren bir anlayışla sahada yer alırken zemin, çok pas yapmayı seven Sarı-Kırmızılı takımın en garanti tercihlerini bile değiştirdi.
Başakşehir ise ilk tehlikeli atağını golü yedikten sonra geliştirdi. Gol atmak yedikten sonra akıllarına geldi..
Kupa maçının ardından Başakşehir Teknik Direktörü Çağdaş Atan, ''Cezalı oyuncularım yüzünden sağ bekim kalmadı'' demişti. Sahaya da devşirme bir sağ bek ile çıktı. Hamza, stoper orjinli bir oyuncu. Sezon içine hep sağ stoper olarak forma giydi. Barış Alper Yılmaz yoruluncaya kadar bir çok pozisyonu rakibine kaptırdı. Bunca eksiğe rağmen Başakşehir'in maç içindeki tek defosu 18 yaşındaki Hamza'ydı ve negatif anlamda çok da belirleyici oldu. Kupa maçında da Galatasaray'a gol atan Piatek çok büyük futbolcu. Attığı golün de hazırlayıcısı oldu. (Başakşehir'in ilk golünden sonra yapılan anonsu sanırım siz de duydunuz. İstanbul'un her yerinden duyulmuştur belki de. Futbola dair bildiklerimi unuttum. O nasıl gol anonsu?)
Çağdaş Atan, sağ bek dedi ama Galatasaray sezon başından bu yana o bölgede eksiklerle oynuyor. ''Yokluktan sağ bek'' Kaan Ayhan, Gabriel Sara'nın forma giymediği gün bile sağ bek prangasından kurtulamadı.
Gabriel Sara demişken aklımıza sezonun ilk haftaları geldi. O günlerde çok eleştirilen Brezilyalı futbolcu, dün sahada çokça arandı. Onun yokluğunda Yunus Akgün ve hatta Mertens bile eksik kaldı. Kerem Demirbay'ın neden yedek kaldığını da anlamış olduk. O da forma isterken bundan daha iyisini vermek zorunda kaldığını aklından çıkarmamalı.. Kerem Demirbay'ın orta sahada bıraktığı boş alanlara 74. dakikaya kadar sabreden Okan Buruk, Sallai'yi defansın sağına çekince Kaan Ayhan özlediği mevkisine döndü. Önemli bir hamleydi.
Gabriel Sara'nın yokluğundan etkilenmeyen iki isim vardı sahada. Biri Osimhen, diğeri de Barış Alper Yılmaz. Ağır zeminde güçlü fizikleriyle ayakta kaldılar, Başakşehir defansını fazlasıyla yıprattılar. Barış Alper karşısında Hamza gibi genç bir sağ bek buldu ama bu şartlarda şut atmanın ne kadar değerli olduğunu gösterdi. Önce sağ sonra da sol ayağıyla 2 gol bulup, 3 puanı getiren isim oldu..
Kupa maçındaki kırmızı kart, penaltı ve tartışmalı pozisyonların yankısı Cumartesi gününe kadar devam etti. Fenerbahçe cephesinden gelen eleştiriler, işin boyutunu futbolun dışına kadar taşıdı. Bu konuda ne söylesek boş. Galatasaray saha içinde çok güçlü. Eksik de olsa, sakat da kalsa, yediğinin bir fazlasını hep atıyor bu takım. İyi transfer yapıyor, saha kenarından iyi yönetiliyor. Başka sebepler aramak, mazeretler bulmak yerine kendi maçına konsantre olmak en iyisi.
18. haftalar itibariyle Avrupa'nın en büyük 10 liginde deplasmanda yenilmeyen tek takım ünvanına sahip Galatasaray, rekorunu egale etti. Bir önceki paragrafa gönderme yapalım, ''Önce yenilmeyeceksin''.
Akılda kalanlar: 27. dakikada Hamza'nın koluna çarptığı gerekçesiyle VAR'ın incelediği pozisyonda Lucas Torreira'nın ''Penaltı değil'' diyerek hakeme sufle vermesi.. Ve aynı Torreira'nın 68. dakikada ters kafa vuruşunun 90'dan dönmesi maçın kırılıma anıydı. Maçın hakemi Atilla Karaoğlan maçın önüne geçecek büyük bir hata yapmasa da vücut diliyle artık istemediğimiz hakem tipini izlettirdi bize. Verdiği vermediği sarı kartlarla ''İdare'' etti! Torreira'ya ikinci sarı kart çıkabilir diyenler olabilir. Keny'ye sarı kart çıkmaz diyenler olabilir. Opoku'nun gördüğü sarı kartta ''Son adam'' değerlendirmesi yapanlar olabilir. Midemiz bulandı işte.