16 Ocak 2021

Serveti neden ve nasıl vergilendirmeliyiz? (3) | Eşitsizlikler artıyor, müdahale gerekiyor

Küresel servet dağılımı konusunda hazırlattığı raporlarıyla da bilinen bir finans kuruluşu olan Credit Suisse'ye göre, küresel servet 2019 yılı sonu itibariyle 399 trilyon doları aşıyor. Bu servetin dağılımı ise şöyle: Dünyanın en zengin yüzde 1'lik yetişkin nüfusu servetin yüzde 43,4'ünü elinde tutarken, en yoksul yüzde 54'lük yetişkin nüfusun payına sadece yüzde 1,4 düşüyor

Covid-19 salgını öncesinde (uzunca bir aradan sonra), dünyada servet vergisi konusunun yeniden gündeme gelmesinin asıl nedeni son 40 yılda gelir ve servet dağılımı eşitsizliklerinin daha önce hiç görülmemiş ölçüde artmış olması. Buna bağlı olarak yoksulluk, ekonomik istikrarsızlıklar ve sosyal huzursuzluklar arttı.

Sosyalist ideolojinin kendi krizinden çıkamadığı, kendini yenileyemediği, dolayısıyla da kitlelerle buluşarak henüz bir alternatif sunamadığı bir dönemde toplumlar hızla aşırı sağa, otoriter ve totaliter rejimlere yönelmeye başladılar.

Eşitsizlikler neden tehlikeli?

Gelir ve servet eşitsizliğinin artması çok önemli sonuçlar ortaya çıkartıyor. Öyle ki yapılan bilimsel araştırmalar; ekonomik durgunluk ve krizler, işsizlik, yoksulluk, kadın cinayetleri, ırkçılık, popülizm, otoriterleşme ve faşizme yönelim, savaşlar, göçler ve mültecilik, ciddi sağlık sorunları, ekolojik tahribat, uyuşturucu bağımlılığı, suç oranlarındaki artış, eğitim yetersizlikleri ve erken yaşta annelik gibi çok sayıda sorun ile gelir ve servet eşitsizlikleri arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu ortaya koyuyor.

Yani eşitsizlik, ekonomik olduğu kadar, sosyal ve siyasal sorunlara da neden oluyor, zayıf bireyi daha da zayıflatıyor, toplumu çökertiyor.

Eşitsizlik hiyerarşinin kaynağı

Kapitalist toplumlar yatay ve dikey olarak eşitsizlikler ürettiğinden eşitsizlik sosyal ilişkiler açısından adeta bir piramit şeklinde sosyal bir hiyerarşinin de oluşmasına neden oluyor.

Yatay eşitsizliklerden kasıt gelir, servet ve politik güç eşitsizlikleri gibi asıl olarak sınıfsal ayrışmadan kaynaklanan eşitsizlikler. Böyle bir eşitsizlik, farklı sınıflara mensup insanların maddi yaşam biçimlerinin farklılaşmasına (yoksul ya da zengin olarak) neden oluyor.

Dikey eşitsizliklerse; etnisite, toplumsal cinsiyet, engellilik, inanç, mezhep ve diğer kimliksel statü farklılıkları biçiminde bir farklılaşmaya neden oluyor. Yatay eşitsizlik çerçevesinde işçi sınıfı ve diğer halk sınıflarının içinde yer alarak ekonomik sömürüye uğrayanlar aynı zamanda dikey eşitsizliklerden, etnisite, kimlik, toplumsal cinsiyet farklılıklarına ve engelliliğe dayalı eşitsizliklerden ve sömürüden de paylarını alıyor.

Eşitsizlik sosyal mesafelenmenin nedeni

Sınıfsal ayrışma ve statü farklılığı insanlar arasında sosyal mesafelerin oluşmasıyla sonuçlanıyor. Farklı olanı aşağılayan önyargılar artıyor ve örneğin kadınlar, siyahlar, ezilen etnik ve diğer kimlikler ötekileştiriliyor, ayrımcılığa uğruyor.

Bir toplumda yatay eşitsizlikler (sınıfsal ayrışma) ne kadar büyükse dikey eşitsizlikler de o denli artıyor. Yani maddi yaşam gereçlerine (üretim araçları, parasal gelir ve diğer servet biçimleri gibi) sahip olma farklılaştıkça sınıfsal ayrışma ve statü farklılaşması o denli derinleşiyor. Böylece toplumsal statü ile ilgili sorunların çoğu gelir dağılımı adaletsizlikleriyle birlikte daha da artıyor, bu statü farklılığını daha da büyütüyor, emekçilerin ve diğer düşük statüde oldukları kabul edilenlerin karşılaştığı sorunları artırıyor. Bu kesimlerin sağlık sorunları daha fazla, çocuklarının eğitim performansları daha düşük, sosyal uyumsuzlukları, şiddete ve suça yönelimleri daha hızlı oluyor.(1) 

Tikel örneklerin varlığı sonucu değiştirmiyor

Dikey eşitsizlikle ötekileştirilen bazı kimlik mensuplarının egemen-yöneten sınıflar içinde yer alması ise sonucu değiştirmiyor. Örneğin, erkekler dünyasından oluşan büyük servet sahipleri arasında birkaç kadının bulunması kadınların dikey olarak eşitsizliğe uğradığı ya da servet sahibi müteahhitler arasında bir Kürt müteahhit dolar milyarderinin olması Kürtlerin Türkiye işçi sınıfının en ağır sömürüye uğrayan bileşenlerinden birisi olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Eşitsizlik demokrasiye zarar veriyor

Gelir ve servet eşitsizliği arttığında sosyal mobilite azalıyor. Bu da sosyal ve politik kutuplaşmaya, çok sert ve şiddet içeren sonuçlara neden oluyor. Oysa daha adil toplumların sosyal ve politik olarak daha uyum içinde olan toplumlar olduğu görülüyor.(2)

Gelir ve servetin belli ellerde yığılması ya da yoğunlaşması demokrasiye de zarar veriyor. Çünkü bu durum demokratik kurumlar ve demokratik karar alma mekanizmaları üzerinde ciddi tahribat yapıyor.

Eşitsizlik bilimin inkârıyla sonuçlanıyor

Eşitsizliğin arttığı toplumlarda bilime itibar edilmiyor. Melbourne Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmaya göre; bir toplumda eşitsizlik oranı yüzde 1 arttığında, bilime ve bilim insanlarına itibar etme oranı yüzde 1,5 oranında azalıyor. Örneğin ABD'de sağlık bilimcilerin sadece yüzde 18'i siyasal iktidarın Covid-19 ile ilgili olarak verilen bilimsel tavsiyeye uyduğunu düşünüyor. (3) Kısaca eşitsizlikler adeta bir aşındırıcı kimyasal çözücü işlevi görüyor.

O halde dikey eşitsizlikler (sınıfsal farklılaşmadan kaynaklanan gelir ve servet eşitsizliği) endişe verici bir noktada mıdır?

Bölüşüm adaletsizliği endişe verici düzeyde

Yapılan araştırmalar 500 yıllık geçmişi olan kapitalizmin neden olduğu bölüşüm eşitsizlikleri anlamında insanlığı (sadece doğayı değil) tam bir felakete doğru sürüklediğini gösteriyor.

Öyle ki bir araştırmaya göre, günümüzde dünyanın en zengin yüzde 1'lik nüfusu her yıl toplam küresel gelirden 19 trilyon dolar pay alıyor (küresel yıllık hasılanın beşte birinden fazla). Bu, aralarında Norveç, İsviçre, Arjantin, tüm Orta Doğu ülkeleri ve tüm Afrika Kıtası ülkelerinin bulunduğu toplam 169 ülkenin elde ettiği gelirden daha fazla bir gelir demek. Geriye kalan (69 trilyon dolarlık) küresel gelir de eşit dağıtılmıyor ve yıllık gelirleri 100 bin doların üzerinde olan en zengin yüzde 5'lik seçkin küresel gelirin yüzde 46'sına el koyuyor (40,4 trilyon dolar). (4) Küresel ekonomik büyüme de zenginlere yarıyor çünkü ekonomik büyüme arttığında bu seçkinlerin gelirleri artıyor.

Eşitsizlik azalmıyor, fil eğrisi bumeranga dönüşüyor

Küresel eşitsizliği anlatmada en yaygın olarak kullanılan eğrilerden biri Milanoviç ve Lakner tarafından geliştirilmiş olan Fil Eğrisi. Bu eğri en yoksul yüzde 1'den en zengin yüzde 1'e doğru gelir aktarımı biçiminde zaman içinde görülen gelir bölüşümü değişimini göstermek amacıyla geliştirilmiş, file benzeyen bir eğri.

Ancak Fil Eğrisi mutlak iyileşme ya da kazanımları değil, göreli kazanımları gösteriyor. Bu nedenle de dikkatli değerlendirilmesi gereken bir eğri. Öyle ki araştırmalara göre 1980 yılından bu yana dünyada en yoksul yüzde 10-20'lik kesimin gelirleri yüzde 82 oranında artmış görünüyor. (5) Ancak bu tespit yapılırken bu kesimin çok düşük bir gelirden başladığı gerçeği göz ardı ediliyor.

Bir başka anlatımla, bu süreçte zenginlerin gelirlerindeki artış daha yavaş olsa da, onlar çok yüksek bir gelir düzeyi ile başladıklarından mutlak kazançları (diğerlerine göre) çok daha fazla oldu. Bu nedenle de Fil Eğrisi yüzde 1'lik zengin kesiminin en fazla kazançlı çıktığı bir bumeranga dönüştü. Hatta bunu yüzde 1- yüzde 99 yerine yüzde 10'lu gruplara böldüğümüzde gerçek kazananların üst gelir grupları olduğu ortaya çıkıyor. Öyle ki alttaki yüzde 60'lık yoksul grubun 36 yılda gelirinin sadece 200 dolar artarken, en tepedeki yüzde 1'in gelirinin 100 kattan fazla arttığı, bu milyonerlerin gelirlerini en yoksul yüzde 60'ınkinden ortalama 14,000 kat daha fazla artırdığı görülüyor. (6)

Bu da yoksulların kırıntı ile yetinmek zorunda kaldığı, asıl kazananınsa süper zenginlerin olduğu bir sürecin yaşanmakta olduğunu ortaya koyuyor.

Servet dağılımı çok daha adaletsiz

Servet dağılımında da benzer, hatta daha kötü bir tablo söz konusu. Küresel servet dağılımı konusunda hazırlattığı raporlarıyla da bilinen bir finans kuruluşu olan Credit Suisse'ye göre, küresel servet 2019 yılı sonu itibariyle 399 trilyon doları aşıyor. Bu servetin dağılımı ise şöyle: Dünyanın en zengin yüzde 1'lik yetişkin nüfusu servetin yüzde 43,4'ünü elinde tutarken (173 trilyon dolar), en yoksul yüzde 54'lük yetişkin nüfusun payına sadece yüzde 1,4 (5,4 trilyon dolar) düşüyor. (7)

Dünyadaki en fazla dolar milyarderine sahip bulunan ülke olan ABD'de en zengin 50 milyarderin servetinin toplamı (yaklaşık 2 trilyon dolar) ülke nüfusunun yarısını oluşturan en yoksul 165 milyon insanının servetinin neredeyse toplamına (2,08 trilyon dolar) eşit. (8) Avrupa Birliği ülkelerinde en zengin yüzde 1'lik nüfus servetin yüzde 22,5'ine, en zengin binde 1 ise yüzde 10'una sahip. (9) Fransa, Almanya, İspanya ve İskandinav ülkelerinde en zengin yüzde 1 toplam servetin yüzde 20 - 25'ine sahip. (10)

Türkiye'de 2019 yılında; en zengin yüzde 1'lik nüfus toplam servetin yaklaşık yüzde 42,5'ine, en zengin yüzde 5 yüzde 60,6'sına ve en zengin yüzde 10 yüzde 70,3'üne el koymuş durumda. (11) 

Eşitsizlikler kapitalizmin doğasında var

Kısaca, kapitalizm eşitsizlikler üzerine kurulu bir düzen. Eşitsizlik; sosyal sınıflar arasında (emek-sermaye), bu sınıfların kendi iç katmanları arasında (güvenceli kamu emekçisi- taşeron işçi ya da güvencesi işçi/prekarya; büyük sermaye-küçük sermaye gibi) yaşandığı kadar, farklı ulusal kimlikler, cinsiyetler (erkek-kadın), inançlar ve mezhepler arasında da derin bir biçimde yaşanıyor.

Yani kapitalizm, bazılarının ileri sürdüğü gibi, aslında gerçekte hiçbir zaman eşitsizlikleri (ortadan kaldırmayı bir kenara bırakın) yumuşatmadı, sosyal bütünleşmeyi hiçbir zaman gerçekleştirmedi çünkü böyle bir hedef kapitalizmin doğasına aykırı.

Dahası kapitalizm bu eşitsizlikleri daha da derinleştirerek, büyüterek, sürekli olarak yeniden üretiyor. Bu yeniden üretim öznel niyetten, çabadan bağımsız bir biçimde, sistemin üzerine kurulduğu üretim ve bölüşüm ilişkileri ve ulus devletlerin bu ilişkileri koordine etmedeki aracılık rolü ile nesnel olarak gerçekleşiyor.

Üstelik tüm insanlığı derinden etkilediği ileri sürülen felaketler söz konusu olduğunda dahi kapitalizmin eşitsizlikleri derinleştirdiği görülüyor. Bunun en son örneği Covid-19 salgını.

Covid-19 ile birlikte eşitsizlikler daha da arttı

Bloomberg'in bir raporuna göre; dünyada yoksulluk hızla artarken, gezegenin en zengin 500 yetişkini 2020 yılında servetlerini 1,8 trilyon dolar daha artırdı (yüzde 31 artış). Böylece toplam servetleri 7,6 trilyon dolara erişti. Bu 500 yetişkinin bir yılda elde ettiği servet, en yoksul 165 milyon Amerikalının hayatları boyunca elde edebildiği servete eşit. (12)

Dünyanın bu zenginlerinden ilk 10'da yer alanların dokuzu Amerikalı. İlk sırada son bir yılda servetini 165 milyar dolar artırarak 194,5 milyar dolarlık bir servete erişen Tesla'nın kurucusu ve CEO'su E. Musk geliyor. İkinci sırada 185 milyar dolarlık serveti ile Amazon'un sahibi J. Bezos ve üçüncü sırada 129 milyar dolar ile B. Gates geliyor. (13)

Bir diğer araştırmaya göre, (14) dünyanın en eşitsiz, buna karşılık ekonomik olarak en gelişkin toplumlarının başında gelen ABD'deki milyarderlerin geçen yılın Mart ayından Aralık ayına, yaklaşık 9 ayda servetlerinde 1 trilyon dolardan fazla bir artış oldu (yüzde 36). Bunların içinde yer alan, ülkenin en zengin 14'ünün serveti ise 477 milyar dolar arttı (yüzde 56). Böylece bu en zengin 14 kişinin toplam serveti 1,322 trilyon dolara erişti. Böyle bir servet Türkiye'nin toplam servetine ve yaklaşık iki yıllık milli gelirine eşit.

…devam edecek.

Servet yeniden gündemde | Serveti neden ve nasıl vergilendirmeliyiz? (1)

Serveti neden ve nasıl vergilendirmeliyiz? (2) | Covid-19 ve kamu geliri ihtiyacı



Dipnotlar:

1) Kate Pickett and Richard Wilkinson, “ Greater equality: our guide through Covid-19 to sustainable wellbeing”, https://www.socialeurope.eu (25 November 2020).

2) https://www.project-syndicate.org/commentary/wealth-tax-benefits-and-advantages-by-michael-spence-2019-10.

3) Sam Pizzigati, “In 2021, Let's Ring a Global Alarm—on Inequality—That Everyone Can Hear”, https://inequality.org (1 January 2021).

4) Jason Hickel, “We can't have billionaires and stop climate change”, https://thecorrespondent.com (9 October 2020).

5) Jason Hickel, “How bad is global inequality, really?”, https://www.jasonhickel.org/blog (3 March 2019).

6) Agm. 

7) Credit Suisse Research Institute, Global wealth report 2020 (October 2020), https://www.credit-suisse.com (5 December 2020), s. 29.

8) https://www.bloomberg.com/news/articles/2020-10-08/top-50-richest-people-in-the-us-are-worth-as-much-as-poorest-165-million (8 October 2020).

9) Camille Landais, Emmanuel Saez, Gabriel Zucman, “ A progressive European wealth tax to fund the European COVID response”, https://voxeu.org/article/progressive-european-wealth-tax-fund-european-covid-response (3 April 2020).

10) Agm.

11) Credit Suisse, agr, s. 168.

12) https://www.commondreams.org/news/2021/01/02/amid-warnings-surging-worldwide-poverty-planets-500-richest-people-added-18-trillion.

13) https://www.bloombergquint.com/business/musk-close-to-surpassing-bezos-as-world-s-richest-person (6 January 2021).

14) https://americansfortaxfairness.org (8 Aralık 2020). 

Yazarın Diğer Yazıları

Erdemoğlu’nun önerdiği servet vergisi kimleri hedefliyor?

Süper zengin Erdemoğlu’nun önerileri, depremin ve krizin faturasının halka kesilmesidir, halka kemer sıktırmaktır

Yapay zekâ ve seçimler

Yapılan bir araştırmaya göre, yaygın bir hak mahrumiyeti yaşanmasa bile, hükümetler, yapay zekâyı daha büyük ölçekte kullanarak seçimlere olan güveni sarsıyorlar ve seçmenlerin seçimlere olan güvenini azaltarak demokrasiye zarar veriyorlar

Derin sahtecilik ve yapay zekâ

Derin sahtecilik olarak da bilinen sentetik medya alanındaki gelişmeler yüzünden medyadaki haber ve bilginin bir bilgisayar tarafından mı üretildiğini yoksa gerçekten yaşanmış bir olaya mı dayandığını bilmek giderek zorlaşıyor