31 Aralık 2022

2017'den bu yana Türkiye'nin dünya ekonomisi içindeki payı yüzde 20 geriledi

Bugünlerde siyasal iktidarın arkasına sığındığı tek gösterge olan GSYH ya da ekonomik büyüklük göstergesinin dahi tersine döndüğü bir gerçek

Bu yılı çok ciddi ekonomik sıkıntılarla geride bırakıyoruz. Bir avuç zengin ve politik elit dışında, yurttaşların geneli ve Türkiye ekonomisinin bütünü açısından durum parlak olmadı.

2022 emekçiler açısından kötü bir yıl oldu

Yüzde 100'ü aşan gıda enflasyonu, giderek artan yaşam maliyetleri, işsizlik ve artan yoksulluk gibi durumlar dikkate alındığında 2022'nin özellikle de dar ve sabit gelirliler, işsizler, emekliler, küçük üreticiler ve yoksul köylüler, kısaca emekçi sınıflar açısından çok kötü bir yıl olduğu açık.

Bu durumu 2020'den bu yana Covid-19 salgınına ve Rusya-Ukrayna savaşına bağlayanlar olabilir ama gerçek tam olarak bu değil. Her iki olgu da ülke ekonomisini etkiledi ama sadece Türkiye ekonomisi değil, dünyadaki tüm ekonomiler bunlardan (hatta bazıları çok daha kötü bir biçimde)  etkilendi.

OHAL ve 2017 sonrasında kurulan rejim asıl neden

Türkiye'deki asıl kötüleşme Temmuz 2016'da ilan edilen OHAL ve esas olarak da 2017 Nisan'ında yapılan anayasa değişikliği ile getirilen Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nden bu yana başladı. Aşağıda yer verdiğimiz veriler bunu açıkça ortaya koyuyor. (1)

Öyle ki 2017 yılında dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi olarak G20 içinde 17'nci sırada yer alan Türkiye ekonomisi 2022'de 20'nciliğe geriledi. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, AKP'nin ilk iktidar yılı 2003'te Türkiye'nin milli geliri 261 milyar dolardı. Türkiye o zaman da G20 üyesiydi zira G20'nin kurulduğu 1999 yılından bu yana bu yapının bir üyesi (o tarihte 16'ncı sıradaydı).

Türkiye uluslararası bir aktör değil

Bilindiği gibi G20 ülkelerinin toplam hasılaları toplam dünya gayri safi hasılasının yaklaşık yüzde 90'ını, küresel ticaretin yüzde 80'ini ve dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturuyor. Bu yüzden de dünya ekonomisini ve siyasetini bu ülkeler belirliyor denilebilir. Bu anlamda payı yüzde 1'in altında olan Türkiye'nin iktisadi bir güç olarak dünya ekonomisi ve siyaseti üzerinde etkili olduğunu ileri sürebilmek mümkün değil.

Çünkü bugün yaklaşık 854 milyar dolarlık bir büyüklüğü olan Türkiye ekonomisinin 101,6 trilyon dolar büyüklüğündeki dünya ekonomisinin içindeki payı binde 8. (G20'de yer almayan ve Türkiye ile aynı nüfusa sahip İran ise yaklaşık 2 trilyon dolarlık büyüklük ve yaklaşık yüzde 2'lik bir pay dünyanın en büyük 11'nci ekonomisine sahip).

Dünya ekonomisi reel olarak büyürken, Türkiye ekonomisi küçülüyor

2016 yılında Türkiye ekonomisinin büyüklüğü yaklaşık 898 milyar dolar, 2017 yılında ise yaklaşık 891 milyar dolardı. Dünya ekonomisinin büyüklüğü ise aynı yıllarda sırasıyla 76,5 trilyon dolar ve 81,4 trilyon dolardı. Yani Türkiye ekonominin büyüklüğü her iki yılda da dünya ekonomisinin yüzde 1'ini aşıyordu.

Oysa 2016'da ilan edilen OHAL ve 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği sonucunda yürürlüğe sokulan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nden bu yana dünya ekonomisi büyürken, Türkiye ekonomisi küçüldü ve 6 yıl önce dünya ekonomisi içindeki payı yüzde 1'i aşarken bugün binde 8'e geriledi. Yani mevcut rejim altında ülke ekonomisinin dünya ekonomisi içindeki payı beşte bir oranında azaldı.

Sonuç: Ekonomide başarı için demokrasi gerekli

Bugünlerde siyasal iktidarın arkasına sığındığı tek gösterge olan GSYH ya da ekonomik büyüklük göstergesinin dahi tersine döndüğü bir gerçek. İşte size uygulanmakta olan ve gücün tek bir elde, merkezde toplandığı otokratik politik bir rejim ile ekonomik başarı ya da performans arasındaki ters yönlü ilişki.

Kıssadan hisse: ekonomide başarı ancak sosyal barış ve demokrasi ile mümkün olabiliyor. O halde şimdi gerçek bir halk demokrasisini inşa etmek için kolları sıvamak gerekiyor.


Dipnotlar

(1)  https://www.visualcapitalist.com/countries-by-share-of-global-economy (29 December 2022).

Mustafa Durmuş kimdir?

Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989).

TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı.

Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var.

Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler (2): Silah satışları

Suriye’nin işgalinin bölgedeki jeopolitik ve Suriye’nin komşularının iç siyasetlerine etkileri açısından büyük etkileri ve sonuçları olacağı açık

Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? (1)

Son haftalarda Türkiye, Esad rejiminin Ankara ile ilişkileri normalleştirme çabalarını reddetmesinin ardından isyancı örgütlere yeşil ışık yaktı. Elde edilen sonuç dikkate alındığında, bundan böyle Türkiye muhtemelen ülkedeki en etkili dış aktör olarak ortaya çıkacaktır

Gıda patronları için Türkiye’de her gün “Şahane Cuma!”

“Kara Cuma” dünyada şirketlerin satışlarını patlatarak kậrlarını artırdıkları bir kapitalist oyunun adı. Aynı zamanda halk açısından bir aldatmaca zira halk daha öncesinde şişirilmiş fiyatlardan büyük çapta yapılan indirimlere kanarak daha fazla tüketmeye yönlendiriliyor

"
"