15 Temmuz 2013

Yerel seçimlerde CHP-BDP ittifakı mümkün olabilir...

Gelelim yeniden CHP-BDP ittifakı mümkün mü sorusuna? Çözüm sürecinde “çekinik duran”, ulusalcı kanadı hala güçlü CHP. Şu kadarını söyleyeyim bugün şu saatler dahil CHP içinde bir grup Kılıçdaroğlu\'na bu konudaki “olmalı çünkü..” notlarını iletiyor.

“İstanbul'da belediyeler, yerel yönetimler bölünerek kaybedildi. Birleştirerek kazanılır. Ortak program, ortak adaylar, güçlü birlik ve dayanışmayla çözülür.”

Bu tweet BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'a ait. (15 Temmuz günkü tweet'i) Yerel seçimlere 8 aydan biraz fazla bir zaman kala sadece aday isimleri değil olası ittifaklar üzerinden de hesaplar yapılıyor. Özellikle “sol” da bir ittifak arayışı bu. Henüz partilerin karar verici organlarına kadar yansımamış, ama partilerin kritik isimlerinin giderek daha yoğun konuştuğu bir hal almış durumda.

Gelin 2009 yılındaki son yerel seçimlerde İstanbul'da nasıl bir tablo vardı hatırlayalım:

Toplam seçmen sayısı: 8.805.040

Katılım: 7.173.310

Yüzde 1'in üzerinde oy alan partiler şöyle sıralandı:

AK Parti: 3.092.493 (yüzde 44.34)

CHP : 2.566.588 (yüzde 36.80)

MHP: 359.486 (yüzde 5.15)

DTP: 323.778 (yüzde 4.64)

DSP: 96.486 (yüzde 1.38)

BBP: 76.572 (yüzde 1.10)

O seçimlerde CHP'nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DTP'in adayı Akın Birdal idi. Şimdi neredeyse tamamen eriyen DSP'in adayı ise Ahmet Vefik Alp olmuştu. İttifaklara “topla partilerin oyunu ne çıkıyor” diye bakılmaz ama kabaca “sol”un yüzde 40'lar civarında bir oyu gözüküyor.

Bugün ittifak olabilir mi, olamaz mı tartışmalarına geçmeden, kısa bir süre önce CHP liderinin de katıldığı dar kapsamlı bir toplantıda akademisyen Ayşe Buğra'nın yaptığı konuşmayı hatırlatmakta yarar var: Benim önemsediğim kesimlerden birisi BDP. BDP birçok bakımdan sosyal demokrat özellikler gösteren bir parti. Böyle bakınca BDP le CHP arasında bir yakınlaşma olması gerekirdi. Ama olmadı. Bu niye olmuyor diye düşünmek lazım. İki tarafın da sorumluluğu var burada.

Buğra o konuşmayı yaptığında henüz Gezi yaşanmamıştı. Gezi farklı bir siyasi hava yaratmış durumda. Mart 2014 seçimlerinde “belediyelerin hizmetinin değerledirilmesinin dışında” bir refleksle oy verilmesi muhtemel. Zaten ana merkez “hizmet olursa” AK Partili belediyenin özellikle İstanbul'da yaptıklarını görmemek haksızlık olur. Ekim ortasında İstanbul Boğazı altından açılacak tünel, hem Asya hem Avrupa yakasındaki metrolar ile birlikte başta ulaşım olmak üzere pek çok konuda Kadir Topbaş'ın iyi bir yönetim anlayışı sergilediği söylenebilir.

Ama Gezi süreciyle birlikte keşfetmeye başladığımız yeni kuşak için daha önce çok altı çizilmeyen “çevre hassasiyeti' gibi kimi değerler ön plana çıkmakta. Bir yandan “temizlikten ulaşıma” yapılanları “olması gereken bu zaten” diye düşünen diğer yandan İstanbul'un susuz, çöplü-çamurlu yıllarını hatırlamayan bir genç kitleyle karşı karşıyayız.

Üstelik Gezi deneyimiyle “kısmen de olsa politize olmaya başlayan”, çoğu ilk kez oy kullanacak gençler bunlar.Önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak genç sayısı kaç diye merak ettim sordum: İstanbul'da 470 bin civarında olduğunu öğrendim. Yaklaşık yüzde 4.5'luk bir oya tekabül ediyor. Bu gençlerin oyunu alabilmek için farklı bir dil kullanmak gerekecek. Ben bütün partilerin sadece söylemde değil aday gösterirken bile değişen kitleye-beklentiye paralel farklı adaylar çıkarılabileceğini bile düşünüyorum. Bundan AK Partiyi'de ayrı tutmuyorum.

Gelelim yeniden CHP-BDP ittifakı mümkün mü sorusuna? Çözüm sürecinde “çekinik duran”, ulusalcı kanadı hala güçlü CHP. Şu kadarını söyleyeyim bugün şu saatler dahil CHP içinde bir grup Kılıçdaroğlu'na bu konudaki “olmalı çünkü..” notlarını iletiyor. İstanbul İl Örgütü'ndeki kimi isimlerin de bu konuda genel başkanlarına “olumlu görüşlerini aktardıklarını” biliyorum. Hem CHP içinde hem BDP'de bu tip bir “yerel ittifakın” başta barış süreci gibi daha kritik konularda da bir ittifakı getirebileceği de konuşuluyor.

Şimdiden gözüken o ki yerel seçimler anlamının üzerinde bir yarışa sahne olacak. 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"