11 Temmuz 2024

TÜSİAD yönetimi; kayyımdan AYM kararlarına uyulmamasına, "Maarif modeline" eleştirdi, Şimşek "İdeolojik saplantısı olmayan eleştirilere açığız" dedi

Mehmet Şimşek iktidar içinde sayılarla - verilerle konuşmaya çalışan "eleştirilere kulak verme çabasında" bir profil. Türkiye'nin bölüşüm şoku yaşadığı bu konjonktürde kendinden önceki dönemde ortaya çıkan krizi yönetme şekli doğal olarak yakından izleniyor. Memleketin yoksulları, emekçileri, emeklileri büyük bir zorluk içinde. Zor olan gerçekten geride kaldı mı?

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısı. Uzun süredir ilk kez bu kadar kalabalık görüyorum. Bu arada Güler Sabancı'dan Bülent Eczacıbaşı'na, Muharrem Yılmaz'dan Arzuhan Doğan Yalçındağ'a isimler de izleyenler arasında. Derneğin konuğu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. Programda konuşmasını 13.40'da yapacağı belirtiliyor. 13.00'ten itibaren TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ı dinleyecek mi yoksa konuşmasına yakın mı salona girecek? Şimşek ilk andan itibaren salonda. İktidar mensuplarının başkasını dinlemeden çok konuşup gitme alışkanlığı olduğu için bu tavır önemli diye düşünüyorum. Sonra her geçen gün çıtanın ne kadar aşağı düştüğü aklıma geliyor.

TÜSİAD'ın hem YİK Başkanı hem başkanı başta hukuk, adalet konusu son "maarif modeli"; iktidarı sert cümlelerle eleştiriyor. Örnek vereyim.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras

Önce Ömer Aras: 

"- Nitelikli emeğin öneminin son derece arttığı günümüzde pek çok ülke nitelikli göç programları oluşturarak yetenekli bireyleri kendine çekmeye çalışıyor. Türkiye ise yetiştirdiği nitelikli gençleri başka ülkelere kaptırıyor.

- Bundan 25 yıl önce yayımlamış olduğumuz bir raporda dikkat çekmiş olduğumuz demografik fırsat penceresi hızla kapanıyor. 1980'de 19 olan medyan yaş, bugün 34'e yükseldi. Çalışma çağındaki nüfus oranının ise 2030'dan sonra düşüşe geçmesi bekleniyor.

- Dünyada göçmen sayısı hızla artıyor. 2020 sonunda dünya nüfusunun yüzde 3,6'sı göçmen statüsünde (281 milyon). Nitelikli emeğin öneminin son derece arttığı günümüzde pek çok ülke nitelikli göç programları oluşturarak yetenekli bireyleri kendine çekmeye çalışıyor. Türkiye ise yetiştirdiği nitelikli gençleri başka ülkelere kaptırıyor.

- Nitelikli emek sadece iyi ücret istemiyor, aynı zamanda şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyle çevrelenen iyi bir yaşam istiyor. Bunu sağlayan ülkelere göç ediyor.

- 2022 yılında 140 bin vatandaşımız yurt dışına göç etti. Artış oranı bir önceki yıla göre yüzde 35. Büyük çoğunluğu da gençler.

- Demografik fırsat penceresi sorununu Avrupa'nın göçmen deposu olarak çözemeyiz. Dünyada en çok göç alan iki ülkeden biriyiz. Beyin göçünü tersine çevirmeli ve göçmen politikamızı lehimize geliştirmeliyiz.

- WJP (World Justice Project) Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ne göre Türkiye'nin dünyadaki yeri geriliyor. Bu gerileme rekabet gücümüzü zedeliyor.

TÜSİAD olarak hep söylediğimiz bir şey var: güçlü ve dayanıklı kurumlar inşa etmeli, kurumların bağımsızlığını güçlendirmeliyiz. Bunun için de öncelikle güvenilir bir hukuk devleti gerekiyor. Hukuk devletinde, kurallılık ve belirlilik egemendir.

- Hukukun üstünlüğü siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın her alanında öngörülebilirlik sağlar. Öngörülebilirliğin olmadığı, keyfi uygulamalara karşı etkili mekanizmaların işlemediği bir yerde anayasada ve yeminlerde yer alsa dahi, hukukun üstünlüğü kâğıt üzerinde kalır.

- Hukukun üstünlüğü, yasama, yürütme ve yargı erklerinin sahip oldukları güçleri kötüye kullanmayı önleyen fren ve denge mekanizmasının dayanağıdır. Şayet bu mekanizma işlemiyorsa güçler arasında anayasada öngörülen kuvvetler ayrılığı ilkesi hayata geçmiyor demektir. Hukuk devleti ilkesi, anayasalara iktidarların keyfi davranışlarını önlemek için konmuştur.

- Son zamanlarda Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmaların gündeme geldiğini üzülerek görüyoruz. Bütün kanunların üzerinde olan Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinden asla taviz vermemeliyiz. Tüm vatandaşlarımızın ve ülkemize yatırım yapmak isteyen yatırımcıların yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına güveni tam olmalıdır.

- Mayıs ayında açıklanan yeni Maarif Modelini maalesef ülkemizi geleceğe hazırlama kapasitesinde görmüyoruz. Yeni Maarif modeli, hazırlık süreci, ilgili kurumlardan geri bildirim alma ve alınan geri bildirimleri dikkate alma konularında sınıfta kalmıştır. Çok önemli bir nokta da liyakat esasının hayata geçirilmesi.

- Yüksek enflasyon halkın satın alma gücünü düşürdü, gelir adaletsizliğini artırdı ayrıca, piyasa ahlakını zedeledi. Hem enflasyonla kararlılıkla mücadele edilmesi hem de bu hasarların telafi edilmesi gerekiyor."

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ise şunları söyledi:

"- Biliyoruz ki geride bıraktığımız 10 yılı kaybetmemiş olsaydık, bugün çok farklı bir tabloyu konuşabilirdik. Düşük enflasyon, bütçe disiplini, hiç sorunsuz finanse edilebilen bir cari açık ve stabil TL, çok daha yüksek kişi başı gelir anlamına gelecekti. Ne gelir dağılımı böylesine bozulmuş olacaktı, ne emeklinin satın alma gücü bu kadar düşmüş, ne de gençler geleceklerini yurt dışında arar hale gelmiş olacaktı.

- Vakit kaybettik. Vakit kaybetmenin bedeli ağır oldu. Şimdi ise yeniden doğru adımlar atmaya başladık. Öte yandan, vakit kaybettiğimiz bu süreç, bize, sıkı sıkıya sarılmamız gerekenleri de tekrar hatırlattı:

    • Kurumlarımızın bağımsızlığını korumanın,
    • Hukukun üstünlüğüne gölge düşürmemenin,
    • Yönetişim kalitemizin gerilemesine rıza göstermemenin,
    • Özgürlüklerden, çoğulculuktan ödün vermemenin ve
    • Genel kabul görmüş, veriyle doğrulanmış politikalardan uzaklaşmamanın sonuçlarını gördük."

Orhan Turan bu noktada "kayyım" ve Can Atalay davasını da işaret etti:

"Yerel bilgi ve tecrübeyi harekete geçirmek Türkiye'yi bölmez. Aşırı merkezi ve hiyerarşik bir yönetim anlayışı, iyi ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkışını zorlaştırır. Milletin oyuyla seçilmesi gereken pozisyonlara atama yoluyla görevlendirme yapılması, ya da seçilmiş vekillerin Meclis'te yer almaması ile milli irade korunmaz. İfade özgürlüğü siyaseti kaosa sürüklemez. Farklı fikirler ayrılık değil, zenginlik getirir. Türkiye demokratik rüştünü ispat etmiş bir ülkedir. Özellikle son iki seçimin sonuçlarını düşündüğümüzde, halkın siyasi ferasetinden şüphe etmek yersizdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi 'Demokrasi asla ve asla sıfır toplamlı bir oyun değildir.' Demokrasinin kazandığı yerde kaybeden olmaz. Sivil siyaseti güçlendiren her sonuç Türk siyaseti açısından eşsiz bir başarıdır."

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Konuşmaların ardından Mehmet Şimşek kendi konuşmasını - sunumunu yaptı. O konuşurken TÜSİAD üyelerinin cep telefonlarıyla başta grafikler bol bol kayıt yaptığını, not aldığını söyleyeyim. Ekonomik anlamda "enflasyonla mücadelede en zorun geride kaldığını" söyledi. "Yükün herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılması gerektiğinde"' bahsetti. Rezerv artışı - risk primi düşüşü ile ilgili durumdan bahsetti. Konuşmasının sonuna doğru TÜSİAD üyelerinin PİSA verileriyle ilgili eleştirilerine "sayılarla sınıflaşma ve kişi başına düşen öğretmen" açısından bakıldığında ilerleme olduğundan bahisle itiraz etti. Başta hukuk konusu diğer eleştirilerle ilgili yanıt vermedi. Ancak şu cümleyi sarf etti:

"Eleştiriye açığız. Yapıcıysa rehber niteliğindedir, ufuk açıcıdır. Sadece İdeolojik saplantılarla yapılan eleştirilere açık değiliz."

Mehmet Şimşek iktidar içinde sayılarla - verilerle konuşmaya çalışan "eleştirilere kulak verme çabasında" bir profil. Türkiye'nin bölüşüm şoku yaşadığı bu konjonktürde kendinden önceki dönemde ortaya çıkan krizi yönetme şekli doğal olarak yakından izleniyor. Memleketin yoksulları, emekçileri, emeklileri büyük bir zorluk içinde. Zor olan gerçekten geride kaldı mı?

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Çocuklarını mutsuz, karınlarını aç bırakan ülkenin ‘konuşan kafaları…’

Sosyoekonomik durum endeksinde, yaşam memnuniyetinde sonuncu, kimi günler okula aç gelip, eve giden evlatları var bu ülkenin

Bir CHP dört portre | CHP, iktidarın toplumu korkutma ve siyasetsizleştirme hamlesine karşı en kritik kale; içeride birlik önemli 

CHP, önümüzdeki dönemde hukuktan ekonomiye buhran yaşayan memlekette en önemli umut-çıkış kapılarından biri olarak görünüyor. Kimseyi ayırmadan-ayrıştırmadan, adını aldığı ‘halk’ ile birlikte geleceğe dair çözümler üreterek, Türkiye’ye yeniden umut verebilir

Bir CHP dört portre | Kılıçdaroğlu’na ‘Joker Kemal’ diyorlar, kazanamasa da kazandırabilir

Bir yanda tabanı sokağa mesafeli tutan, seçim başarısızlığının ardından istifa etmeyen Kılıçdaroğlu… Öte yanda toplumu birleştirmek için önemli adımlar atan, parti içinden-dışından doğru adayları vitrine çıkartan, toplumun umutları arasına yerleştiren Kılıçdaroğlu…

"
"