14 Ekim 2022

Taksim'in üstü, Taksim'in altı, bir şehrin sokaklarının, meydanlarının yaşanamaz hale gelişi-getirilişi

"Benim değilsen kara toprağınsın" inadıyla tarumar edilen bir İstanbul...

Bir yarışma yapılsa… Bir meydan nasıl berbat hale getirilir diye… Taksim Meydanı ilk sıralarda yer alır…T24'ün ofisi burada olduğu için haftada en az üç kez buradan geçiyorum.

Ve her gün daha da büyük hüzünle seyrediyorum yapılanları… Son olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 'kültür yolu' adı altındaki meydandaki faaliyeti… Tam ortada büyük yapı. Üzerinde Frida Kahlo'nun fotoğrafı yanında bir karton üzerinde sadece Türkçe hikâyesi. Hemen önünde canlı çiçekler kullanılarak yapılmış 'Diken Kolyeli ve Sinek Kuşlu otoportresi'nden esinlenmiş yaşayan tablo. Boynunda bakanlık görevlisi olduğunu gösterir bir tanıtım kartı olan, takım elbiseli kişiye soruyorum. "Çok sevdiğim bir sanatçı acaba bu yıl özel bir yıl mı Frida için, neden bu tercih" diye. "Ben bilmem güvenlik için buradayım" diyor.

Meydandaki 'faaliyet' bununla sınırlı değil. Bu 'yaşayan tablo'nun her iki yanına başka faaliyetler de yerleştirilmiş. Solda 'adı saklı' bir ressamın önemli eserlerinin baskıları, sağda önemli bir fotoğrafçının, Mustafa Seven'in siyah beyaz, gerçekten müthiş fotoğrafları…

Ressam Devrim Erbil biraz meraklı olan hemen anlıyor ama, bakanlık onun eserlerinin ne üstüne ne etrafına bir bilgi notu koymamış. Hem Erbil'in baskıları hem Seven'in fotoğrafları dev çerçeveler içinde sergileniyor. 'Kahverengi' bu çerçevelerin dışında bir tane de numunelik kırmızı renkte çerçeve var ama neden belli değil. Bu arada iki çerçevenin yanında araya süpürge-faraş sıkıştırılmış. Kimi çerçevelerin arasında rastgele kimi boya parçaları var. İşin tüyü; Kahlo sergisinin parçası küçük kamyonetin içinde birisi yemek yiyordu.

Bir adım geri çekilip meydana bakıyorum… Sağ tarafta polis araçları, TOMA'ların yerleştiği alan. Her daim 'polis' yazan bariyerler dört bir yanda… Gününe göre bariyerler daraltılıp genişletiliyor. Çoğu zaman meydanda Kızılay'ın kan aracı duruyor. Her yer beton… İçi boş 'su havuzları'… Çoğu zaman içi çöp dolu…Kuşlara yem satan ve uçsunlar iyi fotoğraf çıksın diye kimi zaman bağıran, kimi zaman ayakkabı fırlatan, sık sık birbiriyle kavga eden yem satıcıları… En hafif tabirle 'kitsch' bir görüntü… Birbirleriyle, meydanla çelişen ortaya karışık bir durum.

Bu iktidarın 'kültürel vizyonu' ve makyajı ancak bu kadar. Ama iktidarın makyajının aktığı alanlar her geçen gün fazlalaşıyor hem Taksim'de hem İstanbul'un dört bir yanında. Üstelik yine iktidarın yarattığı ekonomik koşullar ve düzensiz göçmenler sebebiyle…

Detaylandırayım… Taksim meydanından 100 metre ilerideki, bir alt kattaki otobüs duraklarına inin… Sizi önce kesif bir idrar kokusu karşılayacak. Ardından kafanızı sola arkaya doğru çevirin. Günün her saati battaniyeler ya da kartonların üstünde yatan her milletten onlarca evsiz insanı göreceksiniz. Ya da metruk binalar içinde-önünde oturan pek muhtemel uyuşturucu kullanmış kişilere rastlayacaksınız… Hem de günün her saatinde…

Sadece Taksim'de mi? Meslek icabı olarak şehrin değişik yerlerine giden bir gazeteci olarak bu tip görüntülere çok sık rastlıyorum.

Bu görüntüleri yoksulluk açısından da, düzensiz göç açısından da güvenlik açısından da tartışabiliriz. Güvenlikle ilgili sadece kısa bir sürede İstanbul'da yaşanan birkaç hatırlatma ile bitireyim:

- Geçen cumartesi (8 Ekim günü) ailemle film izlemeye gittiğim İstinye Park'ın yemek bölümünde aynı saatlerde popüler bir lokantada silahlı çatışma çıkmıştı.

- Yaralıların olduğu başka bir çatışma Vadi İstanbul alışveriş merkezinde meydana geldi.

- Sokakta yabancı mafyanın çatışması neredeyse sıradan bir olay haline geldi. Sırp mafya lideri İstanbul'da sokakta öldürüldü.

- Rus mafyası ve diğer mafya gruplarının da çatışma-mevzi kazanma hamlelerini biliyoruz.

- T24 yazarı Tolga Şardan'ın haberine göre İstanbul-Türkiye sadece pahalı uyuşturucunun geçiş-geliş rotasında değil. Ucuz ve ne yazık ki çocuklara kadar ulaşan uyuşturucunun da hızla yayıldığı şehir-ülke…Şardan'ın Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine dayanan, rapordan aktardığı bölüm şöyle:

"Ülkemizde 2016 - 2021 döneminde, her geçen yıl metamfetamin yakalama miktarlarında artışlar yaşanmıştır. En keskin artış 2020 yılında yaşanmış ve metamfetamin yakalama miktarı bir önceki yıla göre dört kat artış göstererek 4 bin 168 kilograma ulaşmıştır."

Aynı rapordan devam:

"Türkiye'de aşırı doz ölümlerin tavan yaptığı yıl 2017 oldu. 2017'de uyuşturucu kullanımından kaynaklanan 941 ölümde metamfetamin görülme oranı yüzde 7.8'di. Ancak 2021'de aynı şekildeki 270 ölümün yüzde 46.3'ü metamfetamin kaynaklı oldu.

Ayrıca Türkiye'de 2016'da yüzde 3.5 olan yatarak metamfetamin tedavisine başvuru oranı, 2021'de yüzde 15.5'e yükseldi."

Sokakların, caddelerin üstü ayrı, altı ayrı bir durumda. Betona doyamayan, zevksizlikten, yaptım olducu zihniyetten ve sokaklardaki risklerden her geçen gün yaşam bunaltıcı, tehdit edici oluyor.

Dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbul'un sembol meydanı Taksim'e, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin dokundurulmadığı bir düzen bu. Taksim Meydanı'nın ayrılmaz parçası Gezi Parkı belediye tasarrufundan alındığı gibi, belediyenin Taksim Meydanı düzenleme projesi de aylardır onay bekliyor; ne ret var ne de kabul! "Benim değilsen kara toprağınsın" inadıyla tarumar edilen bir İstanbul...

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

2024 özetim, duvar mı eğri ben mi sallanmaktayım; 2025 öngörüm, Osmanlı havzası Erdoğan’ın yeni anlatısı

Türkiye 2025’e giderken geleceğiyle ilgili çok kritik adımları çok küçük bir grubun aklıyla alıyor, uyguluyor. Ekonomik sıkıntıların çerçevelediği hayatlar yarını değil, bugünü düşünüyor. Gelecek yılın barışın, adaletin, birlikte yaşamın büyüdüğü bir yıl olması geleneksel hale gelen ama sonuca ulaşmayan bir dilek haline geldi

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

"
"