27 Eylül 2024

Özgür Özel giderek Yeşilcam’ın ‘yumurcak’ karakterine dönüyor…

Özgür Özel'i Yeşilçam’daki en önemli çocuk karakterlerinden Yumurcak’a benzetiyorum. İyi kalpli, sevimli, afacan… Ancak siyaset hele Türkiye’de ‘çocuk oyuncağı’ değil…  

CHP Genel Başkanı Özgür Özel her geçen gün daha da yakından analiz edilmesi gereken bir figür haline dönüşüyor. Türkiye’nin iktidara gelme olasılığı yüksek ana muhalefet partisinin lideri kendisi. 100 yıllık ‘kurucu partinin…’ Kendi deyimiyle ‘cumhurbaşkanlığı adaylığında-yarışında şansı yüksek gözüken iki forvetin, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın teknik direktörü…’ Genel başkan seçilmesinin üzerinden sadece aylar geçmişken 31 Mart’ta CHP’nin birinci parti olması onu daha kritik bir pozisyona taşıdı. 37 yıl sonra gelen birincilik, 22 yıllık iktidara karşı alınan zafer. Elbette CHP’nin bir önceki genel başkanının partiyi daha geniş kitlelere açması, CHP’li belediyelerin başarılı sınav vermesi, ekonomik krizin etkisini artırması önemli faktörlerdi ama Özel’in liderliğini yok saymak da mümkün değil elbette.

 CHP Genel Başkanı Özgür Özel

En az seçim galibiyeti kadar iktidarla aradığı ‘normalleşme-yumuşama’ politikası da önemliydi. Anketlere göre onun bu çabası ‘iktidar seçmeninde de karşılık’ bulmuştu. Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile karşılıklı yapılan ziyaretlerin pek ötesine taşınamadı bu çaba. Başta hukuki konular tam tersi bir sürecin; ‘iktidardan olmayanın-düşünmeyenin’ daha sert bir ‘cezalandırmayla’ karşı karşıya kaldığı durumun sürmesi-sertleşmesi…’ Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının tanınmaması. Anayasa fiilen askıya alınmışken ‘değiştirilemez’lik üzerinden ilk dört maddenin gündemde oluşu.

Erdoğan’ın yeniden aday olması konusu geçen seçimde bile tartışma konusuyken bunun son derece doğalmış gibi dolaşıma sokulması. Diken’de Murat Sevinç bu konuda şöyle yazdı:

“Ola ki bir erken seçim olursa Erdoğan’ın adaylığını istediklerini özellikle vurguluyorlar. Son seçimde yaptıkları gibi. ‘Aday olamaz’ tartışması ise çoktan unutuldu. Bir seçimin ‘hukuka uygun’ yapılacağını düşünmelerinin gerekçesi ne? Başta YSK olmak üzere tüm kurumlar hidayete mi erecek bu süreçte? Anayasası askıya alınmış bir ülkede, anayasası askıya alınmamış bir ülkenin siyasetçisi gibi davranmaktan yorulmamalarının sade yurttaşı ne denli yorduğunun farkındalar mı?”

Bu yazıyı yazmaya motive eden ise NY Belediye Başkanı Eric Adams hakkındaki usulsüzlük/yolsuzluk iddialarının Türkiye ile ilgisinin olduğu yönündeki ithamlar ve bu konuda söyledikleri.

T24’ten Eray Özer’in iddianameyi okuyarak yazdığı yazıya göre ‘içinde Türk yetkiliden iş insanlarına uzanan bir usulsüzlük iddiası’ ortaya atılmışken ana muhalefet liderinin hiçbir araştırma yapmadan ayaküstü ‘Türkiye ABD’ye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değildir’ demesi ne kadar gerçekçidir? Ya da genel başkan bu tanımı yapınca hangi CHP’li isim bu davayı hakkıyla takip eder?

Diyeceksiniz ki ‘görüşmeleri Türkevi’nde yapması, burayı muhalefetin de kullanmasının doğallığı üzerine de birkaç şey söylenebilir.’ Ben bunun daha uzun bir tartışma konusu olduğunu düşünüyorum. Üzerinde daha çok durulması gerekenin Özel’in sık sık yenilediği ‘Türkiye’de ana muhalefet yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz’ cümlesi. İktidarın en sorunlu alanlarından biri olan dış politikada bu denli açık çekin sorunlu olduğunu fikrindeyim.

Özel’in ‘hem sert muhalefet hem normalleşmeyi aynı çizgide sürdürme’ politikası giderek nüanslarını-ağırlığını kaybeden bir ana muhalefet diline dönüşmeye başladı. Özel, aranan normalleşmeye ulaşamazken giderek lider ağırlığını kaybetmeye başladı. Bir gün partinin önemli isimlerinden birinin omzuna başını yaslayan, başka bir gün KKTC’de Erdoğan ile başını uzatıp gülerek konuşan, son olarak okumadığı bir yolsuzluk dosyası üzerinden sözde memleketi özde iktidarın zihniyetini savunan isim.

Özgür Özel CHP’nin 8. Genel Başkanı olarak saygıyı hak ediyor. Saygısızlık yapmadan bir benzetme yapmak istiyorum. Kendisini Yeşilçam’daki en önemli çocuk karakterlerinden Yumurcak’a benzetiyorum. İyi kalpli, sevimli, afacan… Ancak siyaset hele Türkiye’de ‘çocuk oyuncağı’ değil…  


NOT: CHP Genel Başkanı Özgür Özel “dikkatinizden kaçtığını -atladığınızı düşünüyorum” diye iddianame hakkında yaptığı konuşmadaki bir bölümü yolladı. Verdiği bilgiyi o konuşmayı burada aynen paylaşıyorum:

"Bugün başka bir gündem var. O binaya ruhsat verilmesiyle ilgili. Amerika’da yargı, hukuk çok güçlü. Kimse baskı altında hissetmiyor kendisini bu anlamda. Araştırılır, suç işleyenler varsa cezasını çeker. Ama 'Türkiye Cumhuriyeti devleti, öyle yok rüşvet vermiş' falan… Eğer böyle bir şeye yeltenen birileri varsa Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapmıştır. Onların da cezasını çekmesi gerekir..."

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"