21 Mart 2019

Newroz Meydanı bir gün barışa şahitlik edecek

Newroz alanındaki ümit azalmış da olsa insanlar bu umudu yeniden yeşertmek için kararlı bir duruşa sahip

Sabahın erken saatleri… Şehrin dört bir yanı rengarenk bir güne uyanıyor. Kadınlar, erkekler, gençler, çocuklar. Akın akın Newroz alanına gidiyorlar. Erken bir saatte Sülüklü Han’da, HDP’nin Diyarbakır büyükşehir belediye başkan adayı Selçuk Mızraklı ile konuşuyoruz, şöyle diyor: Dışarıdan baktığınızda sanki burada tepkisiz bir kitle varmış gibi ya… Seçim çalışması sırasında karşılaştığım yaşlı bir amca “Oğul, biz ölü balık taklidi yapıyoruz. Seçimlerde tepkimizi sandıkta göstereceğiz” dedi bana. Barışı ve baskının sona ermesini isteyen bu kitle yanıtını net bir şekilde verecek.

Alana giden otobüslerden birine biniyorum. Tam karşımda Lisa Çalan oturuyor. 7 Haziran seçimleri öncesinde, 5 Haziran günü Diyarbakır mitingine yapılan saldırı sonucu iki bacağını kaybeden genç kadın… Etrafında arkadaşları, dostları, yüzünde mutlu bir ifade, Newroz alanına gidiyor. Otobüslerden inip üç ayrı üst aramasından geçerek coşkulu kalabalığın arasından gazeteciler için ayrılan alana varıyorum. Gazetecilerin durduğu konuşmaların yapıldığı yer ile protokolün oturduğu alan arasında boş bir meydan var. Halay çekiyor pek çok insan. Bir ara Lisa Çalan’ı da orada görüyorum. Bu genç kadının gösterdiği direnç karşısında hem duygulanıyorum hem saygı duyuyorum. 

“Mutlaka kazanacağız, tecridi kıracağız” bu yılki Newroz’un ana teması. Doğal olarak 10 gün kalan seçimler katılımcıların da konuşmacıların da ana gündem maddesi. Akın Birdal “Barış ve özgürlük mücadelesinin kazanacağına olan umudun yansıması” olarak tarif ediyor meydandaki kalabalığı. HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Tayyip Erdoğan bu meydanı gör, barış isteğini gör” diyor konuşmasında. Barış ve demokrasiden vazgeçmeyeceklerini söylüyor. Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için açlık grevinde olan HDP’li vekiller, konuşma yapmak için protokol bölümüne girmek istediklerinde emniyet güçleri ‘listede isimleri olmadığı’ gerekçesiyle içeri almak istemeyince kısa süreli bir gerginlik yaşanıyor. Ardından bu vekiller “Leyla Güven onurumuzdur” diye sahneye çıkıyor. 134 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in mesajı okunuyor. “Newroz baharın başlangıcı, özgürlüğün dirilişidir. 2019 direnişin yılı olacak. Bu Newroz’un adı Zülküf Gezen’dir” diyor mektubunda.  

Kalabalıkların arasına karıştığınızda, konuştuklarınızda hüznü, umudu ve kızgınlığı bir arada görüyorsunuz. Açlık grevleri, taleplere duyarsızlık ve iktidarın şiddet dili hem hüzünlendiriyor hem öfkelendiriyor insanları. Ama umutlular. Barışın yeniden konuşulacağına dair umutları var. Barış süreci sırasında daha önce aynı alanda katıldığım Newrozlardan da kendi gözlemlerinden de hatırlıyorum. Alanda geleceğe dair büyük bir ümit vardı. Şimdi bu ümit azalmış da olsa buradaki insanlar bu umudu yeniden yeşertmek için kararlı bir duruşa sahipler. Pervin Buldan konuşmasında “Amed Meydanı milyonların şahitliğinde büyük barış projesine mutlaka bir gün tanıklık edecek” dediğinde büyük bir alkış alıyor. Alandan ayrılıp şehir merkezine dönüyorum. Güneş içimi ısıtıyor. Barışa inanıyorum, bütün kalbimle diliyorum. Memlekette omuz omuza koca bir barış halayı hayal ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"