08 Mart 2023

Millet İttifakı’nın önündeki yol, milletin önündeki yol…

Millet İttifakı’nın yolu ile milletin yolu kesiştiğinde sadece seçim değil, memleketin geleceği de kazanılacak.

Bir gün evvelden Taksim’de başladı faaliyet. Kamyonlarla üzerinde polis yazan bariyerler İstiklal Caddesi’ni de boydan boya kaplamak-kimi alanları kapatmak üzere hazırlandı. Peki neden? ‘8 Mart Dünya Kadın’lar gününde yapılacak barışçıl yürüyüşü engellemek için. 21 yıldır İstanbul’da Taksim’de Ankara’da Sakarya Caddesi’nde İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde ve memleketin değişik yerlerinde Feminist Gece Yürüyüşü adıyla düzenleniyor bu etkinlik. Özellikle son yıllarda iktidar ve polisi bu demokratik, barışçıl yürüyüşe sert şekilde müdahale etmekten geri durmuyor. Bu sene de pek muhtemel yine müdahale etmeye hazırlanıyorlar. Üstelik yürüyüş komitesi deprem sonrası kadın dayanışmasının altını çizmek istediklerini de açıkladı. Niye bu yasak? Çünkü kadınlardan, itirazlarından, bir arada olmalarından korkuyorlar… Bu yüzden önümüzdeki seçimler önemli. Aday ismi kadar hatta daha çok bir anlayışın değişmesi için önemli.

Bursaspor maçında taraftarından oyuncusuna Amedspor’a uygulanan şiddet. Sahaya mermi kovanı dahil atılanlar. Ve tabii asla tesadüf olmayacak, ‘bir aklın’ ellere tutuşturduğu iki pankart. Biri 90’lardaki faili meçhullerin simgesi ‘beyaz toroslar’ diğeri 'Jitem’ci yeşil’in fotoğrafları. Belki bir test. Belki bir provakasyon başlatma çalışması. Kim bilir 7 Haziran 1 Kasım arası gibi bir tezgah. İçişleri Bakanı diyor ki "Sorumlular hakkında soruşturma var". Hangi bakan bu? O ‘toros’lardan çıkıp gelen katillerin öldürdüğü evlatlarını yıllardır Galatasaray’da yaptıkları barışçıl eylemle arayan annelere, Cumartesi Anneleri’ne o alanı yasaklatan bakan. Niye bu yasak? Çünkü devletleştikçe AKP-iktidar sorgulatmak istemiyor yapılanları. Cumartesi Anneleri’nden, sormalarından, sorgulamalarından korkuyorlar. Ortakları da bu memlekette milyonlarca insanın dilinden korkuyor. Yerleşim yeri adı olarak bile Amed’i kabul edemiyor. Taşkınlık yapan taraftarı kutluyor. Haksızlığa ve zulme uğrayanların hakkını arayacağı bir düzenin kurulması, ‘dil’in özgürlüğü için değişmeli iktidar.

Ekonomik krizleri yaratan politikacılar, faturayı ödeyen çalışan, dar gelirli kesim. Hep böyle işledi düzen Türkiye’de. Üstelik krizlerin ardından otoriter rejimler kuruldu genelde. Acı reçeteyi rahat içirebilsinler diye. Barınmadan gerekli gıdaya ulaşıma en temel ihtiyaçlarını gideremeyen milyonlar bir yanda bir avuç iktidar yakını ya da düzenini sürdürmek için ‘miş’ gibi yapan iş insanları öte yanda. İyi ücret, sosyal devlet aynı zamanda bir insan hakları mücadelesi. Seçim sonrası ortaya çıkacak ağır ekonomik faturanın emek kesimine-emekliye doğrudan ya da dolaylı çıkarılmaması için değişmeli iktidar.

Türkiye’nin en parlak üniversitelerinden birinin yönetimine ‘kayyım atanmaması’, kapısına polis TOMA yığılmaması için… Akademisyenlerin özgürce fikirlerini ifade edebilmeleri için. Bilimin yeniden ülkede değer kazanması için değişmeli iktidar.

Haksızca, hukuksuzca cezaevinde yatanların özgürlüğe kavuşması, medyanın yeniden tüm aktörlerle eşit mesafelenmesi, gerçekleri vermesi, kimin ne giydiğinin, neye inandığının, hangi inanç ya da inançsızlığa sahip olduğunun sorgulanmaması, ülkeyi terk edenlerin dönmesi, gitmek isteyenlerin vazgeçmesi için değişmeli iktidar.

Ve yeni gelenin-gelenlerin kendi hırsını, gündemini, oy hesabını halkın gerçek taleplerinin üstünde görmemesi gerekiyor. Sadece iktidar sahibinin değil; tüm ezberlerin değişmesi için, toplumun tüm kesimleri; sistemin demokrasi, hukuk, gelir adaleti, eşit yurttaşlık temelinde yeniden organize edilmesinin sağlanmasını talep etmeli. Millet İttifakı’nın adayını açıklaması, bölünmeden devam etmesi, Emek ve Özgürlük İttifakı ile görüşme-ortak aday konusunda anlaşılabilme olasılığı, ülkede umutlu bir rüzgar estirdi. Bu rüzgarın seçmenin umudunu büyüttüğü görülüp ortak hikayenin oluşturulması ve toplumsal uzlaşma için sivil talep ve katılıma alan açılması, kulak verilmesi gerekli.

Millet İttifakı’nın yolu ile milletin yolu kesiştiğinde sadece seçim değil, memleketin geleceği de kazanılacak.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Murat Karayalçın: CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı ile görüşmesini doğru buluyorum

"Anayasa yapım süreci önemlidir. Bu konuda da karşılıklı birbirini dinleyerek, geniş toplum kesimlerinin de görüşü alınarak bir süreç işletilebilir. Burada partiler üstü ortak bir devlet aklı inşa edilebilir"

Kurtlar sofrasında bir ‘Özel CHP’si; Bahçeli’nin mesajı kime, yol ayrımı mı var?

Şu an karşılıklı satranç hamlelerini izliyoruz. Siyasette adeta bir ‘kurtlar sofrası’ kurulmuş

Yerli, milli, helal Rolex’li, ticarete gelince İsrail’e ‘eyvallah’lı iktidar

Her fırsatta ‘yerli ve milli’ olmayı öne çıkartıp, Gazze’de İsrail’in ortaya koyduğu zulmü ‘sözle’ kınayanların, gerçek hayatta kişisel lükslerinden ve ‘ticaretten’ vazgeçmediklerini görüyoruz