Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Moğolistan’dan dönerken uçakta gazetecilere söyledi:
“Kalktı Bahçeli meydan okudu. Kendi dönemleriyle ilgili araştırma komisyonu meselesi.
Dönünce inceleteceğim arkadaşlarıma.
Onların dönemini inceleteceğiz. Bu bankaların 111 katrilyon kaybı var.
Faiziyle beraber 246 katrilyonu buluyor.”
Erdoğan’ın bu açıklamaları “Bahçeli’ye komisyon, Bahçeli’yi inceleteceğiz” başlıklarıyla yer aldı manşetlerde..
AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik ise bu haberlerin yer aldığı gün şu açıklamayı yaptı:
“Batık bankalar ve özellikle bir gecede belli grupların hazineden aşırdıkları, Merkez Bankasından aldıkları kaynaklar var. Bunlar da üç aşağı beş yukarı biliniyor. Eskiden beri bunlar konuşuluyor.
Sayın Başbakan'ın sözünü ettiği sadece Sayın Bahçeli'nin şahsına karşı yapılacak bir araştırma değil bu dönemle, bu dönemdeki kayıplarımızla ilgili bir araştırmadır. Zaten araştırma komisyonu kurulması için önergeler verildiği zaman sizler de kamuoyu da bundan bilgi sahibi olacaksınız. İşin özü budur.”
Yani araştırılacak dönem DSP-MHP-ANAP koalisyonu zamanı…
Türkiye’nin en büyük ekonomik krizinin yaşadığı 2000 ile 2002 arasındaki yıllar.
Milliyet’in ekonomi sayfalarını yönettiğim günler.
Ekonomide yıllar içinde yapılan hataların, 30 yaşında emekli edilenlerin, onlar bir veriyorsa biz üç veriyoruz diyenlerin, kamu bankalarının siyasi partilerin kasası gibi kullanılmasının, özel bankalarda back to back’lerin, mevduatı kendi parası görüp kullanan patronların, sonucunda yaşananlar.
Batan bankalar, o bankalardaki maliyetlerin bedelinin en ağır şekilde halka ödetilmesi.
Faturayı sadece o zaman ki hükümete ya da özellikle Devlet Bahçeli’ye kesmek mümkün mü?
Bence değil.
Üstelik…
Bugün Türkiye’nin ekonomik krizden çıkışının temellerinde o gün aynı koalisyonun dışarıdan atadığı Kemal Derviş’in reformlarının payı var.
Derviş’in zaman zaman koalisyon hükümetine rağmen aldığı kararların o partilerin her birine oy kaybettirdiği de ortada.
O yılların araştırılması.
Hele kamu bankalarında eli olanların ortaya çıkartılması..
Ekonomide böyle bir yüzleşme önemli.
Ama bugün bu çıkışları okuduğumda aklıma başka bir soru geldi.
İktidar MHP’yi neden bugün bu şekilde hedefe koydu?
11 yıldır iktidarlar ve bu konuyu bu denli sıcak bugün dile getiriyorlar.
Aklıma doğal olarak seçimlere doğru giderken MHP’nin oylarındaki değişim geldi.
Kamuoyu araştırmalarının en önemli isimlerinden KONDA Genel Müdür Bekir Ağırdır ile konuştum.
Şunları söyledi:
“MHP her ay düzenli çeyrek ya da yarım puan oyunu artırıyor. Oylar AK Parti’den değil CHP’den geliyor. AK Parti’de fazla kayıp gözükmüyor. Oradaki kayıplar kararsızlarla AK Parti arasında gidip geliyor.”
Şu anda AK Parti açısından ciddi bir risk yok.
Ama…
Özellikle barış sürecinde MHP’nin durduğu nokta iktidarın canını sıkmış gözüküyor.
AK Parti kendi içinde sıkıntı yaşayan, yenilikçilerle ulusalcılar arasında sıkışan CHP’den çok.
Siyaseten hedefe MHP’yi almış gözüküyor.