01 Şubat 2023

Meclis’ten parti grup toplantısı notları: HDP, Millet İttifakı’nın ‘Kürtlere yer vermeyen’ metnini özel gündem yapmadı; CHP’de Kılıçdaroğlu rüzgârı vardı

HDP’nin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da desteği alınabilirse, onların istediği şekilde, Millet İttifakı’nca belirlenen aday şeffaf bir görüşme trafiği götürürse, seçimlere doğru, geçen senenin ikinci yarısından itibaren kaybolmaya yüz tutan destek daha da önemlisi heyecan geri gelir

Uzun zaman sonra Meclis koridorları. Her partinin ne çok grup toplantısını izledim. Kalabalığın sayısından niteliğine atılan sloganlardan neredeyse elle tutulacak şekle gelen heyecana değişik yıllara yayılan şahitliklerim var. Bu yüzden Millet İttifakı’nın ‘Ortak Politikalar Metni’ni açıklamasının ardından, nabız tutmak için partilerin grup toplantılarını izlemek istedim.

Önce 12.45’teki HDP’nin ardından 13.30’daki CHP’nin toplantısını izliyorum. İki toplantı da önemli. Birbirinden ideolojik olarak farklı altı partinin 9 başlık 2200 maddede anlaşması, Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından önemli. Ancak bu çalışmada Kürt Sorunu ile ilgili bir başlık olmaması eleştiri alıyor.

HDP’nin Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın konuşmasında bu konuda bir yorum olacak mı diye özellikle dinliyorum. Buldan ve anladığım kadarıyla HDP yönetimi serinkanlı. Siyaseten iktidarı hedef alan bir tavırda. Buldan iktidarı HDP’nin hamlesiyle ‘şah-mat’ edeceklerini söylüyor. Yüzde 10’luk kemik oyuyla HDP’nin anahtar olma-belirleme gücü var. Buldan seçime giderken iki beklentilerini söylüyor:

Mart ayında seçimin ilanıyla Suriye’ye askeri harekat. Anayasa Mahkemesi eliyle seçim sürecine müdahale. Parti kapatma… Ben bu satırları yazarken kıdemli yargı muhabiri Alican Uludağ, şubat ayı başında belirlenecek Anayasa Mahkemesi başkanlığı için iktidarın siyasi davalarında imzası olan, Yargıtay’da bir gün mesai yapmadan doğrudan bu kritik yargı kurumuna atanan İrfan Fidan’ın aday olduğunu açıkladı. Üstelik diğer üyelere iktidardan Fidan’ın adaylığını destekleyin telefonları gittiğini de… Anlaşılan Cumhur İttifakı işi şansa bırakmak istemiyor.

Tekrar Buldan’a dönersek. Tüm partilere şöyle bir çağrı yaptı:

"Seçimlerin ve sandıkların güvenliği için iktidarın kumpaslarına oyunlarına karşı demokratik güç birliğinin yapılması tarihi bir öneme sahiptir. Bu seçimleri iktidar blokunun değil demokrasi güçlerinin yönettiği bir zemine evriltmeliyiz."

Buldan ayrıca ‘başka bir ülke mümkün’ diyen milyonlara da işaret etti. Anayasa Mahkemesi'nin Hazine gelirini bloke etmesinin ardından başlayan kampanyaya da değindi. ‘Okul harçlığını partisine bağışlayanlarla mücadele edemeyeceksiniz’ dedi, bağışlardan örnek verdi:

Van’dan iki koyununu satarak parasını veren anne, Kocaeli’nden bir grup çocuğun karne harçlığı, Hakkari’de tüm il binasına keledoş yapan (yörede özellikle Van’da yenen bir yemek) bir anne. Bir de ‘yemin ederim son paramdı’ diyen bir genç.

Gelelim CHP’ye… Bir partinin iktidar alternatifi olup olmadığı, salonu dolduran kalabalık kadar, o kalabalığın sorunlarının çözüm adresi olarak o partiyi görüp görmediklerinden de anlarsınız. CHP grup toplantısı, af konusundan opera-bale emekçilerinin sorunlarına memur sınavlarında haksızlığa uğradığını düşünenden evladına iş arayana yüzlerce kişiyle doluydu. CHP’nin grup toplantı salonunda adım atacak yer yoktu. Ve heyecan vardı. Partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir rüzgâr yakalamış durumda. Konuşmasında ‘ben’ ile ‘millet ittifakı olarak’ arasında gidip gelse de ana nokta, kürsüde referans kaynağı olarak sık sık gösterdiği-bölümler okuduğu ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni idi.

Ancak Kılıçdaroğlu’nun altını çizdiği en önemli noktalardan biri kendisine ‘suikast’ tehditleri geldiğini söylemesiydi. Daha önce Meclis’te yumruklu saldırıya uğrayan, suikast girişiminden ve linç teşebbüsünden kıl payı kurtulan bir isim Kılıçdaroğlu. Ve kritik seçimlere 100 gün kala ana muhalefet lideri suikast tehditleri geldiğinden bahsetti. Sebebi olarak da partideki ekibinin ‘devletin hazinesinden 418 milyar dolar çalındı raporunun üzerine gitmesini’ gösterdi.

Burada bir noktanın daha altını çizeyim. Kılıçdaroğlu daha önce bürokrasinin değişik kademeleriyle ilgili ağır eleştirilerde bulunmuştu. Ancak dün grup toplantısında belki de en ağır ‘uyarı’yı Sayıştay’a yaptı:

"İktidara geldiğimizde yazdığınız raporlarda 418 milyar doları görmezsem görevinizi layıkıyla yerine getirmemişsiniz demektir, raporda görmezsem yakarım sizleri…"

Kılıçdaroğlu, Altılı Masa'yı bir araya getirmede, bir arada tutmada, ortak politikalar metni oluşurken oynadığı uzlaştırıcı rolle çok önemli bir misyon üstlendi. Şubat ortasında belli olması beklenen Millet İttifakı’nın adayı olur mu bilmiyorum. Bence büyük ihtimalle olacak. Ancak ister aday olsun ister adayı belirleyen önemli bir misyon üstlendi.

HDP’nin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da desteği alınabilirse, onların istediği şekilde, Millet İttifakı’nca belirlenen aday şeffaf bir görüşme trafiği götürürse, seçimlere doğru, geçen senenin ikinci yarısından itibaren kaybolmaya yüz tutan destek daha da önemlisi heyecan geri gelir. Tabii ittifaktaki diğer tüm partilerin de ‘geride kimsenin bırakılmadığı bir ortak hikaye için’ niyetli olmaları gerekiyor. Ben o niyetin de o partilerin değişik kademelerindeki isimlerle yaptığım konuşmalardan olabileceğini öngörüyorum.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

2024 özetim, duvar mı eğri ben mi sallanmaktayım; 2025 öngörüm, Osmanlı havzası Erdoğan’ın yeni anlatısı

Türkiye 2025’e giderken geleceğiyle ilgili çok kritik adımları çok küçük bir grubun aklıyla alıyor, uyguluyor. Ekonomik sıkıntıların çerçevelediği hayatlar yarını değil, bugünü düşünüyor. Gelecek yılın barışın, adaletin, birlikte yaşamın büyüdüğü bir yıl olması geleneksel hale gelen ama sonuca ulaşmayan bir dilek haline geldi

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

"
"