10 Kasım 2022

"İktidar, İmamoğlu'ndan korkuyor mu?" Benim yanıtım evet

Cuma günü hakkında ne karar çıkarsa çıksın İmamoğlu başta cumhurbaşkanlığı seçimleri alacağı pozisyonla hem önemli bir rolde olacak hem de Türkiye siyasetinin geleceğinde önemli bir figür

11 Kasım Cuma günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla görüşülecek davası var. Gazeteci Barış Terkoğlu bu dava öncesi Cumhuriyet Gazetesi'nde önemli bir habere imza attı. Ve davanın Samsun'a "sürülen" bir önceki hakiminin yakın çevresine "İmamoğlu'na siyasi yasak getirecek bir karar vermesi konusunda baskıya uğradığını anlattığını" yazdı. İmamoğlu önceki gün Halk TV'de aralarında benim de bulunduğum bir grup gazeteciye (İpek Özbey, İnan Demirel, İsmail Saymaz) aynı hakime "istenilen karar çıkarsa ağır ceza mahkemesi hakimliğine terfi" alabileceğinin de "fısıldandığını" anlattı.

Bütün bunlar şaşırtıcı geliyor mu hâlâ birilerine? 2010 referandumu ile yargıyı ele geçirme konusunda büyük adım atan Fetullahçılar'a yol veren-işbirliği yapan, pek çok hukuksuzluğa imza atan AKP iktidarı 2016 darbe girişimi sonrası "öğrendiklerinin üstüne" kendi birikimlerini de katarak muhalif avına çıktı, yargı kontrolünün limitlerini genişletti. Cumhuriyet, Sözcü, Demirtaş, Gezi davalarının savcı ve hakimlerinin ödül ve ceza süreçleri memleketin adaletinin geldiği yeri çok net resmediyor. Zaten sadece; "İstanbul Grubu"nun meşhur savcısı İrfan Fidan'ın bir gün mesai yapmadan Yargıtay'dan Anayasa Mahkemesi'ne atanması her şeyi açıklamıyor mu?

Cuma günü çıkacak karar öncesi canlı yayında ve yayın aralarında sohbet imkanı bulduğum Ekrem İmamoğlu'nu kararla ilgili son derece rahat buldum. Eminim okuduğu bir şiir yüzünden önce haksız yere hapse yollanan, sonra siyasi yasak getirilen Tayyip Erdoğan'ın geçtiği süreci düşünüyordur, ya da 2019 seçimlerinde kendine yapılan haksızlığın iktidara neye mâl olduğunu… Cuma günü İmamoğlu'na ilk derece mahkeme siyasi yasak da öngören bir karar verse, bu kararın iki durağı daha olacak. Biri İstinaf, diğeri Yargıtay. Yani karara son nokta koyulması nereden baksanız en az 1.5 yıl alacak bir süreç. Yani cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma ihtimali her koşulda olacak. Tabii olayın "siyaseten ve hukuken" ortaya koyduğu garabeti tartışmıyorum bile… Böyle bir karar İmamoğlu'nu büyütür. Ya da büyüme potansiyelini yükseltir. İktidar bunu hesaplamıyor olabilir mi? Zor ama olabilir…

Halk TV'nin canlı yayınında İmamoğlu'nun en dikkatimi çeken iki cümlesi şunlar oldu:

Yayının ortasında kullandığı "Ekrem İmamoğlu'ndan korkuyorlar" cümlesi. Ben bu cümle ile ilgili ilerleyen bölümde "Cumhurbaşkanı adayı olmanızdan mı korkuyorlar?" diye sordum.

Şu yanıtı verdi: "25 yıldır yönettikleri, kaybetmeyeceklerini düşündükleri, mülk edindikleri, İstanbul'u ellerinden aldık. İstanbul benim diyorlardı, hayır 16 milyonun dedik, bu dönüşümü, çalışmamızı istemiyorlar. Engellemeye çalışıyorlar."

Yayın bitiminde son cümle olarak da şunu söyledi:

"Her şey çok güzel olacak, istediğiniz yere yakıştırın…"

Bunların dışında…

Ekrem İmamoğlu "Altılı Masa'nın neferiyim" dedi. Sordum: "Peki Altılı Masa'nın çalışmaları, toplantıları öncesi-sonrası bilgi alışverişi yapıyor musunuz?" "Evet" diye yanıt verdi. "İstanbul'daki icraatlarıyla sürecin önemli bir parçası olduğunu" anlattı. Anket tuzağından bahsetti.

İstanbul çok önemli bir şehir. Ülkenin beşte biri burada yaşıyor. Ancak İmamoğlu seçildiği günden beri sadece yerel konularla ilgilenen bir profil olmadı. Ülkenin genel siyaseti konusunda da fikir üretti, söz söyledi. Hataları da oldu elbet. Ancak şurası bir gerçek. İmamoğlu popüler, her görüşten insanın dikkatle takip ettiği bir isim.

Kemal Kılıçdaroğlu Altılı Masa'nın adayı olursa İmamoğlu onun yanında yer alır. Bir ayrışma olmaz. Ancak İmamoğlu'nun adaylığı hâlâ tam olarak gündem dışı görülemez - görülmemeli. Cuma günü hakkında ne karar çıkarsa çıksın İmamoğlu başta cumhurbaşkanlığı seçimleri alacağı pozisyonla hem önemli bir rolde olacak hem de Türkiye siyasetinin geleceğinde önemli bir figür… İktidar korkmakta haklı…

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"