07 Temmuz 2014

Fidan: Konsolosluğu boşaltmalıyız Davutoğlu: Hayır doğru olmaz!

MİT Müsteşarı Hakan Fidan konsolosluk baskınından üç gün önce IŞİD’in riskli bir şekilde yaklaştığı uyarısını yaptı

29 Haziran’da Irak ve Suriye topraklarını kapsayan İslam Devleti kurduğunu açıklayan; Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul'da Türk Başkonsolosluğu'ndaki 49 çalışanı neredeyse bir aydır elinde tutuyor.

11 Haziran’dan bu yana rehin olan konsolosluk çalışanları ve aileleri için yoğun bir çalışma yapılıyor.

Çalışmada ağırlık ve koordinasyon MİT tarafından gerçekleştiriliyor.

3 Temmuz’da serbest bırakılan 32 kamyon şoförünün ardından “konsolosluk çalışanları için” bölgedeki Sünni aşiretlerle temas edilerek ülkeye döndürülmeleri için faaliyet yürütülüyor.

Bu bilgileri ve daha fazlasını bugün buluştuğum (7 Temmuz 2014) kritik konumdaki bir devlet yetkilisinden aldım.

Fazlasını “yayın yasağını da dikkate alarak” yazmayacağım.

Ancak yetkilinin verdiği bir bilgiyi burada paylaşacağım.

O da…

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın arasının açık olduğu konusu.

Nedenine gelince…

Musul’daki Konsolosluğu'nun IŞİD ilerlerken boşaltılmasıyla ilgili ikili arasında yaşanan tartışma.

Yetkili şöyle anlatıyor:

MİT Müsteşarı Hakan Fidan konsolosluk baskınından üç gün önce (kaynak böyle dediği için 3 gün yazdım 8 Haziran’a denk geliyor MS)  ve baskına kadar IŞİD’in riskli bir şekilde yaklaştığı uyarısını yaptı. Musul Konsolosluğu’nun boşaltılması gerektiğini savundu.

Ancak Davutoğlu "Bayrak dalgalanmalı” diyerek buna karşı çıktı. Şu an konsoloslukta ne bayrak var ne çalışanlar. Davutoğlu’nun bu ısrarı Türkiye ve oradakiler için çok olumsuz oldu.

Bugüne kadar MİT’in istihbarat zaafı neticesinde baskının olduğu söyleniyordu. Yetkili, “zaaf uyarıyı dinlemeyen Dışişleri Bakanı”nda diye bilgi veriyor.

Böyle zamanlar risklidir. Ancak bilgiyi veren kişi “kritik noktada” olduğu için bu yazıyı yazıyorum.

Davutoğlu’nun adı Erdoğan’dan sonra başbakanlık için geçiyordu.

Musul’daki yanlış hamlesi belki de onu bu görevden etti.

Tabii bu fotoğrafın bir yüzü.

Diğer yüzünü…

Yani MİT’in de süreçteki eksikliklerini anlatanları gözardı etmemek gerekir.

Ya da Davutoğlu’nun adı başbakanlık için geçerken bu yanlışının giderek daha çok seslendirilmesi…

Başka bir deyimle…

Türk dış politikasını Sünni eksene oturtup, başta Suriye yanlış hamlelerle ülkeyi zora sokan Davutoğlu’nu eleştirenleri ağır şekilde eleştirenler…

Erdoğan sonrası için adı anıldıkça ona yükleniyorsa…

Bir kez daha düşünülmeli…

Bitirirken…

Türkiye yasaklar ülkesi…

Başka bir yasak konu...

30 Mart seçimlerinden evvel Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'e ait olduğu öne sürülen dört sesin, Suriye'ye ilişkin konuşması…

Hani Başbakan’ın “ulusal güvenlikle ilgili” diye sık sık itiraz ettiği..

O ses kaydında ortak şekilde “gerekçe” arayanların ya da başka ülkelere atıflar yaparak konuşanların şimdi ayrışması…

Keşke yasaklar kalksa…

Her şey konuşulup yazılsa…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"