23 Mayıs 2021

Faili belli cinayetlere 'ekip'ten, Peker'den itiraf var, savcılar-iktidar artık susamaz

Önümüzdeki günler çok önemli sarsıntılara gebe olabilir…

Yıllardır bilineni ama takip edilmeyeni, üstü kapatılanı…

'Ekip'ten biri anlatmaya başlayınca şaşırıyorlar.

Kendilerine 'devlet' diyen 'organize' gruplar bazen bir gazeteciyi, bazen bir iş insanını, bazen bir akademisyeni 'kendilerini deşifre ettiği' için ya da 'parasal çıkar sağlamak için' hedefe koyuyorlar; iftira atıyorlar, tehdit ediyorlar, parasını alıyorlar ya da öldürüyorlar.

Tüm bunları yaparken ağızlarında aynı kelimeler: Vatan, bayrak, devlet, beka!..

Yaklaşık bir aydır organize suç örgütü lideri Sedat Peker videolar yayınlıyor. Bugün itibariyle (23 Mayıs 2021 Pazar) sayısı 7'yi bulan ifşa / iddia videoları, bu yazının yazıldığı saat itibarıyla toplam 61 milyon kez seyredildi. Benim bu yazıyı yazdığım pazar günü birkaç saatte sadece son videoyu seyredenlerin sayısı 5 milyonu geçmiş idi.

1990'lar, özellikle 1992-1993 faili meçhul cinayetlerin en yoğun işlendiği yıllar. Sırasıyla 316 ve 314 ölüm. TBMM'nin internet sitesinde ulaşılabilecek 1995 tarihli Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda da (DYP Güneş Müftüoğlu, ANAP Mustafa Kalemli, SHP Aydın Güven Gürkan, RP Şevket Kazan, CHP Uluç Gürkan) yaklaşık bin faili meçhul cinayetten bahsedilir.

Sedat Peker'in bir dönem aynı ekipten olduğunu anlattığı, 'marinaya çökmek'ten cinayet iddialarına kadar işaret ettiği Mehmet Ağar'ın 'kariyeri' ise şöyle şekillenmişti:

Mehmet Ağar 1988'de Ankara Emniyet Müdürü, 1990'da İstanbul Emniyet Müdürü, 1992'de Erzurum Valisi, 1993'te Emniyet Genel Müdürü olmuştu. İlerleyen yıllar İçişleri ve Adalet bakanlıkları da yaptı. Susurluk skandalı (3 Kasım 1996) sonrası istifa etti. Yargılandı, bir süre cezaevinde kaldı. Ağar Erzurum Valiliği sırasında, 7 TİP'li genci katleden ekipten olan Haluk Kırcı'nın nikâh şahitliğini de yapmıştı.

Kırcı'nın poliste ve DGM'de verdiği ifadeyi Uğur Dündar Hürriyet gazetesinde 17 Ocak 1995'te yayınlamıştı. Kırcı nikâh şahitliğini şöyle anlatmıştı:

"Şartlı Tahliye Yasası'ndan yararlanıp tahliye olduktan sonra Erzurum'a geldim. 1 Ağustos 1992'deki nikâh törenimden önce, MHP İl Başkanı ile birlikte, Vali Mehmet Ağar'ın makamına gittik. İl Başkanı, nikâh davetiyemizi verirken, beni Ağar'la tanıştırdı ve onu bilgilendirdi. Ağar korumasına, nikâh günü gideceği bir başka daveti iptal ettirmesini ve törenimize mutlaka katılacağını söyledi. Başlangıçta onu nikâh şahidi göstermeyi düşünmüyorduk. Ama kentin valisi davetimizi kabul edip gelince, şahit koltuğuna oturmasını rica ettik."

Kırcı, aynı ifadede Ağar'ın milletvekilliği ile ilgili çalıştığını da söylemişti:

"1995 yılında yapılan seçimler sırasında, ben kaçak olarak yaşıyordum. Mehmet Ağar'ın Elazığ'dan milletvekili adayı olduğunu öğrenince, kalkıp bu kente gittim. Orada üç gün süreyle kaldım ve ülkücü görüşteki seçmenlerin, Ağar'a oy vermelerini sağlamak amacıyla kampanya yürüttüm."

7. videosunda Peker'in "Biz o zaman Mehmet Ağar, Korkut Eken hep beraberiz... Genciz, vatanseveriz. Bana genelde iş adamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade" cümlesinde adı geçen Korkut Eken'e gelince. Kırcı'nın ifadesinden devam: 

"Tüm Türkiye'de aranırken 25 Ocak 1996'da, İstanbul-Küçükçekmece'de yakalandım. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara'dan mahkeme ilamı gelene kadar nezarette tutulmamı istediği için, Asayiş Şubesi'ne götürüldüm. Orada bulunduğum sırada, avukatımın cep telefonundan Abdullah Çatlı'yı arayarak, yakalandığımı haber verdim. Bir süre sonra Korkut Eken, Asayiş Şube Müdürü Sedat Demir'e telefon etti ve bırakılmamı istedi. Bu arada bana da 'Geçmiş olsun!..' demeyi ihmal etmedi. Sedat Demir'in yanıtı 'Aman ağabey, Kırcı'yı nasıl bırakabilirim?' olmuştu. Ancak gözetimin gevşediğini fark edince, memurların dalgınlığından yararlanıp elimi kolumu sallayarak kaçtım..." 

Bundan kısa bir süre evvel Mehmet Ağar, Peker'in "Yalıkavak Marina'ya çöktüler" diye itham ettiği yerde 'arkadaşlarıyla', Korkut Eken ve Alaattin Çakıcı ile fotoğraf vermişti. O karede daha önce Ağar ve Eken'e 'abi' diyen eski 'kardeş' yoktu artık. O yurtdışında bir otelde 'kendisini dışlayanlarla ilgili' konuşuyordu şimdi.

Alaattin Çakıcı, Mehmet Ağar, Engin Alan ve Korkut Eken

Peker'in videosunda, birisinde kendini de dahil ederek anlattığı iki gazeteci meslektaşın katledilmesiyle ilgili bilgilere gelince… Birincisi meslek büyüğümüz, örnek aldığımız, yazdığı gazetede bir dönem çalışmaktan onur duyduğumuz isim Uğur Mumcu. Ne diyor Peker:

"Görüşüne katılırsınız katılmazsınız bence şehittir. Namuslu adamdı, şerefli adamdı. Her şeyden önce dürüst adamdı. Neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. Hep terör bölgelerinde terör tarlaları olur, uyuşturucu satışları olur ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor olay yerine ilk gelen kim? Saldırıdan sonra olay yerine ilk giden Mehmet Ağar'dır."

'Duvardan tuğla çekilirse altında kalacaklar'dan bahsetmişti bir zamanlar Ağar. Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu şöyle bir tweet attı Peker'in videosundan sonra:

"Senelerdir Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun, dedik. Bu görüşümüzü korumaya devam ediyoruz. Çekin tuğlaları yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın." 

Peker'in kendisinin de içinde yer alarak bilgi sahibi olduğu Kıbrıs'ta gazeteci Kutlu Adalı'nın katledilmesine gelince. Şöyle anlatıyor onu da:

"Bana dedi ki, 'Kıbrıs'ta bir adam var, Kıbrıs'ı Rumlara satmak istiyor.' 'İki profesyonel' dedi... Dedim sana öz kardeşimi vereceğim, Atilla Peker'i. Uzmandır, sokaklarda yetişmiştir. Yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Adam namuslu adam, bugünleri görmüş, namuslu adam. Rumlara Kıbrıs'ı satacağı yok. Aradan zaman geçti, döndüler üç dört gün sonra. Denk gelinemedi. Korkut Abi'yle konuştuk. Dedi sonra gideceğiz. Onlara bağlı başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut Abi'yle, 'Halloldu o iş' dedi. Öldürsek 'öldürdük' derdim. Gidin kardeşime, Atilla Peker'e sorun, dürüst adam… Zaten zamanaşımına girdi." (Atilla Peker bu videodan sonra gözaltına alındı.)

Peker'in videosunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun akrabalarının imar işleri konusunda 'faal' olduklarından eski Başbakan, şu anda AKP Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım'ın oğlunun 'uyuşturucu trafiğinde yer aldığı' ile ilgili dehşet verici iddialar da var. Bunlar iddia ve tabii araştırılmalı.

Ancak Peker'in videolarında kendisinin de katıldığını itiraf ettiği işler bile yeterince büyük bir suçu tarif ediyor. Hatırlayalım:

- Hürriyet gazetesinin 2015 yılında sopalarla basılması (2 kez). Peker bunu kendisinden AKP'li bir milletvekilinin istediğini söyledi.

- Karakolda eski bir milletvekilinin, Peker'in avukatı tarafından AKP'li bir milletvekilinin isteğiyle dövdürülmesi. 

- Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayetinde Mehmet Ağar-Korkut Eken planlaması olduğu iddiası. Kendi kardeşini ilk olarak yollanmak istemesi, sonradan cinayeti 'ekip'ten başka bir grubun yapması.

- 1990'larda kimi iş insanlarının 'PKK'ya yardım ediyorlar' diye listelenerek yapılanlar. Katledilenler ya da 'parası alınanlar.'

Peker "Bana iş adamını arattırıyorlardı, 'Bu PKK'ya para veriyor' diye. Ortak dostumuz. Dedim, bu adam Çorumlu, nasıl PKK'lı olur" diye anlatıyor. Sonra ekliyor: "Mehmet Ağar'ın yaptığı bu organizasyonların hepsi kendi cebi içindi, gördüm, yaşadım. Adama küfür kâfir biz arayıp… Sonra adam bunun yanına gidiyor iki James Bond çanta parayla…"

'Somut konulara', İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun TRT'de yaptığı açıklamalardan iki konuyu da katmalı tabi.

- "Peker'den ayda 10 bin dolar alan siyasetçi." (İnternet sitelerinde halen AKP yönetiminde olan bir isim günlerdir yazılıyor, çıt yok.)

- "Peker'e korumayı benden önceki İçişleri Bakanı verdi." (Efkan Ala şu anda AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.)

Atılan tweet'e ya da demokratik hakkını kullanan üniversite gencine anında soruşturma başlatan, 'aslan kesilen', sabaha karşı evlerine polis yollayan savcılar… Sus pus olmuş seyrediyor.

Başta içinde bulunduğunu itiraf ettiği konular olmak üzere uyuşturucu trafiğinde yer aldığını iddia ettiği kişilere, bu açıklamalar için daha fazla yokmuş gibi davranmak mümkün mü? 'Saf olma, yargının halini bilmiyor musun, emir almadan harekete geçemezler' diyenlere de hak vererek daha fazla tepkisiz kalınamayacağını düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bu yaşananlarla ve adı geçen kişilerle ilgili 'bir yol haritası' hazırlığında olduğu iddiaları da dillendiriliyor. Kendi partisinin yönetim kadrosundan milletvekiline, bakanına pek çok ismin karıştığı bu dosyanın artık kapatılamaz olduğu ortada. Ancak atacağı her adım partisini, hatta koalisyonu sallayabilir.

Ben bu yazıyı bitirirken T24 Ankara Temsilcisi Gökçer Tahincioğlu önemli bir haber geçti. 5 Nisan'da alınan bir mahkeme kararı bugün avukatlara duyurulmuştu:

İstinaf mahkemesi, aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in olduğu 19 sanığın, 18 faili meçhul cinayetten yeniden yargılanmasına karar verdi. Ağar ve diğer sanıklar yeniden yargılanacak. 5 Nisan'da oybirliği ile alınan karar, bazı avukatlara bugün tebliğ edildi.

Önümüzdeki günler çok önemli sarsıntılara gebe olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"