Türkiye'de en tartışmalı kurumlar hangisi diye bir sıralama yapılsa TESEV hiç şüphesiz ilk sıralarda yer alır.
Nejat Eczacıbaşı tarafından 1961 yılında Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti adıyla kurulmuş, 1994 yılında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı adını alarak, heyetten vakfa dönüşmüştü.
Vakfın başkanlığını bir süre Bülent Eczacıbaşı yaptı, ancak kamuoyunda konuşulan rapor ve toplantılar Can Paker'in yönetimin sırasında gerçekleşti. Ancak Paker'in 2003 yılı başında aldığı bir karar Vakfı polemik konusu haline de getirmişti. TESEV bir mali krizdeydi ve Paker buradan kurtulmak için George Soros'un sahibi olduğu Açık Toplum'a TESEV'i fonlattı.
O günden sonra da demokratikleşmeden Kürt konusuna birbirinden önemli raporlar yayınlasa da bunlar hep “Soros” adının gölgesinde kaldı. Raporlar okunmadan yargılanır hale geldi. Hem solda hem muhafazakar kesimde pek çok isim, oradan hangi yayın çıkarsa çıksın hangi isim çalışırsa çalışsın “Soros'un yayını-Soros'çu” diye anmaya başladı. Son olarak CHP Genel Başkanı'nın TESEV kurucuları arasında olduğu öğrenilince partisinde ve muhafazakar medyada eleştirilmiş, Kemal Kılıçdaroğlu da “sadece kurucusu oldum toplantılarına katılmadım” demişti. O günlerde eleştirenleri ve Kılıçdaroğlu'nun “sanki kötü bir şey yapmış gibi” bu konudan sıyrılmaya çalışmasını yadırgamıştım.
Fatih Vural'ın Alfa'dan çıkacak Can Paker'in hayatını anlatan kitaptan öğreniyoruz ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan TESEV'in araştırmalarını önemsiyor, okuyor, hatta destekliyor.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın Harp Akademileri'nin açılış töreninde, TESEV'i hazırladığı Almanak 2005 Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim Raporu'nu sert dille eleştirdiği günler. Prof. Dr. Ümit Cizre'in hazırladığı çalışma o güne kadar fazla dokunulmamış MGK, Askeri Yargı, JİTEM gibi kuruluşları demokratik perspektiften inceliyor. Büyükanıt bu raporu da merkeze alarak TESEV'i ağır eleştiriyor. O günlerde bu eleştiriye AK Parti'den bir bakan da katılınca bakın neler oluyor: (sayfa 424)
“TESEV ve Genelkurmay arasında gerilimin tırmandığı günlerde TESEV Yönetim Kurulu üyesi olan Ethem Sancak almanakla ilgili Başbakan Erdoğan'ı bizzat kendisinin bilgilendirdiğini ve raporu beğendiğini açıklıyor: Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt kürsüye çıkıp “TESEV'in arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz deyince o devrin Adalet Bakanı Cemil Çiçek kalkıp “raporu okumadım ama Genelkurmay başkanımız söylediğine göre doğrudur” dedi.
Can buna çok kızdı. Beni aradı. “Kardeşim ne oluyor?” dedi. Daha önce de böyle bir araştırma yaptığımızı Tayyip Bey'e söylemiştik. “İyi bir çaba olur” demişti. Zaman zaman Can'la ziyarete gideriz Tayyip Bey'i..
Aradım Tayyip Bey'i “Sizin bakanınız böyle diyor” dedim. “Boşver, sürçü lisan etmiştir. Biz öyle düşümüyoruz. Rapor iyi bir rapor olmuş” dedi. Tayyip Bey TESEV'in bütün yayınlarını izler tek tek..Fikirlerini söyler.”
Kitaptan devam edersek..Belki de Erdoğan'ın TESEV'e bakış açısını gösteren en önemli örnek kızı Esra Erdoğan'ın 2003 yılında staj yapması. Kitapta o günler şöyle anlatılıyor: (sayfa 400-401)
“Esra Erdoğan Indiana Üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun olup California Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul edildiği dönemde üç-dört aylık bir süreç geçirdi TESEV'de. Can Paker Esra Erdoğan'ın TESEV sürecini şöyle anlatıyor:
Başbakan da gayet müspet bakıyor TESEV'in çalışmalarına. Kızı Esra da bizde çalıştı. “Kızım başörtülü” dedi. “Tabii ki başkan” dedim. Ben sonra TESEV'e geldim. “Bizde başörtülü bir kız çalışabilir mi?” dedim.
“Tabi biz liberal bir kurumuz” dediler.
“Peki bu kızın babası Recep Tayyip Erdoğan ise?” dedim.
Ben böyle deyince arkadaşlar “aa, durun bakalım, onu düşünelim” dediler. Siyasi bir sorumluluk diye baktılar. Durakladılar ama sonra gelmesini istediler. Sonra geldi Esra herkese kendini çok sevdirdi. “Türkiye'deki sivil tolum örgütleri üzerine” çalıştı. Başbakan'da iyi bakar TESEV'e. Ama biliyorum uzaktan uzaktan bu Soros bağlantısı onların da kimi zaman canını sıkıyordu.”
Kitapta Can Paker tarafındaTayyip Erdoğan'ın TESEV ile ilgisi bu şekilde anlatılıyor. O anlatımda beni üzen bir nokta var. Erdoğan'ın kendisini “kızım başörtülü” vurgusunu yapmak zorunda hissetmesi. Paker'in “bizde başörtülü bir kız çalışabilir mi?” demesi. Kızının eğitiminden, birikiminden önce “örtüsü'nün gündem olması.
Bu konuşmanın yapıldığı tarih 2003. Aradan 10 yıl geçmiş. Türkiye'de hala örtülü insanlar memurluk yapamıyor. Ya da yerel yönetimlere, Meclis'e aday gösterilmiyor.Ve son 10 yıldır Türkiye'de AK Parti iktidarda bulunuyor.