Seçimlere üç gün kaldı. Tüm liderler-partiler, son düzlükte çekirdek seçmenlerini koruyarak kendilerine oy verecek kitleyi ikna etmek için vaatlerini-karşı tarafa doğru hamlelerini yaptı-yapıyor. Bu yazıda veriler de kullanarak Tayyip Erdoğan-AKP açısından süreci anlamaya-anlamlandırmaya çalışacağım.
Önce Erdoğan’ın son 12 yılda oy veren kitlesi ve değişimine bakalım. 2011 yılında AKP’nin en güçlü olduğu yer gelir dağılımında en altta yer alan yüzde 20’lik iki dilim (yüzde 40) idi. Oy veren seçmenin yüzde 50’nin üzerinde kadın, oyların çoğunun geldiği yer metropollerden çok, şehirler, kırsal alanlardı.
Daha yakın tarihli bir araştırma sonucuna bakalım.
2018 tarihli KONDA seçmen kümeleri araştırmasına.
Buradaki verilere göre kadın-erkek dağılımda 2010- 2014’ arası kadınlar yüzde 51’ler iken, 2015-2017 arasında oran yüzde 49’a düşüyor. Ev kadınlarının kadın seçmen içindeki oy oranı yüzde 37. Aslında bu AKP’ye oy veren yüzde 5 öğrenci, yüzde 12 üst düzey çalışan, yüzde 14 emekli, yüzde 27 çiftçi-esnaf-işçi dağılımı dikkate alındığında ev kadınları Erdoğan’ın-AKP’nin en büyük destekçisiydi. Seçmenin çoğunluğu (yüzde 55’i kent kırsalda) yaşarken yüzde 45’i metropollerde…
Şimdi de günümüze bakalım. Saygın akademisyen Prof. Dr. Sencer Ayata’nın T24’te Kaan Kurtuluş’a verdiği mülakattaki AKP’nin toplumun en üst kesimlerine yakın parti haline geldiği analizine.
AKP’nin Meclis grubuna bakalım. AKP milletvekillerinin neredeyse tümü yüksekokul mezunlarından oluşmakta. İşçiler, köylüler, ev kadınları, işsizler, esnaf ve zanaatkârlar AKP’nin parlamento grubunda neredeyse hemen hiç temsil edilmemekte. Burada neden söz ediyoruz? Toplumun neredeyse üçte ikisinden. Kaldı ki AKP vekilleri arasında ‘kentli orta alt sınıf’ diye adlandırdığımız sekreter, küçük memur, satış elemanı, polis, öğretmen gibi grupların temsilcileri de birkaç kişi ile sınırlı. Yani halk, millet dedikleri kimseler birkaç istisna dışında AKP parlamento grubunda temsil edilmiyor. Peki kimler var? Çoğunluk işverenlerden, profesyonellerden ve bürokratlardan oluşuyor. Üstelik AKP milletvekilleri arasında zengin iş insanı oranı diğer partilere kıyasla daha fazla. AKP’nin Meclis’te doğrudan temsil ettiği gruplar orta-üst ve üst gelir grupları. Kısacası AKP sosyal sınıf profili itibarıyla toplumun en üst kesimlerine yakın ve öncelikle onların çıkarlarını temsil eden bir parti. Dolaylı da olsa bunun iyi bir kanıtı da var. AKP iktidarı döneminde emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde kırklardan yüzde 23’e kadar düştü.
Sencer Ayata’nın bu analizinden sonra yine kadınlara özellikle ev kadınlarına yönelik iki çalışmanın detaylarını paylaşacağım. Ev kadını çoğu yerde hala evin geçiminden çocuğun beslenmesine kadar merkezdeki isim olarak görülüyor. Bir partiye bağlanması da ayrılması da kolay değildir. Mevcudu korumak bile bazen önemlidir. Ancak mevcut korunamamakta.
Gelelim çalışmalara. SODEV’in araştırma sonuçlarındaki kadın ve sınıfsal veriler üzerinden ekonomik durum ile ilgili detaylara. Kendinizi hangi gelir grubunda hissediyorsunuz sorusuna verilen yanıtlara:
Kadınların yüzde 32.3’ü kendini düşük gelir, yüzde 26.9’u orta düşük gelirde görüyor. Kadınların yüzde 26.2’si ‘şu anki geliriniz size ayda kaç hafta yetiyor sorusuna ‘hemen bitiyor’ yanıtı vermiş. 3-4 hafta yetiyor diyenlerin oranının toplamı yüzde 37’de. Erkekler aynı soruya sırasıyla yüzde 20.6 ve yüzde 47.2 demiş. Yani kadınlar gelir konusunda erkeklerden daha büyük sıkıntı yaşıyor-ifade ediyor. Kadınların gıdadan kiraya harcamada zorlanma derecesi de erkeklerden daha yüksek sıkıntı belirtmeleriyle farklılaşıyor. Doğrudan ev kadınları kategorisini belirleyen nokta. Mutfak harcama değişimi. Kadınların yüzde 38.9’u kırmızı et ürünlerini, yüzde 27.4’ü beyaz et ürünlerini, yüzde 21.2’si kahvaltılık ürünleri çok azalttım diyor. ‘Tüketmeyi bıraktım’ ve ‘azalttım’ları da katarsak ortaya yüzde 50 ile 70 arasında bir oran çıkıyor. Tek kelimeyle ürkütücü. ‘Çocuğunuzun temel ihtiyaçlarını karşılamada ne derece zorlanıyorsunuz’a zorlanıyorum ve çok zorlanıyorum yanıtı verenlerin oranı yüzde 68.2. Eğitimin karşılanmasında yüzde 70.4’e çıkıyor zorlanma.
Diğer araştırma Kürt Çalışmaları Merkezi’nin ‘Kürt kadınlar araştırması’… Burada da siyasetçilerden kadınların taleplerinde öne çıkan konuların başında ‘ekonomik iyileşme-talepler’ geliyor. (İlk üç sıra yüzde 26 istihdam, yüzde 24 özgürlük, yüzde 22 şiddet ve cinayetlerin önlenmesi.)
AKP’nin önemli destekçisi kadınlardan, özellikle ev kadınlarından alacağı oylarda bir düşüş olacağı kesin. Ancak burada alanda çalışırken değişik illerde konuştuğum kadınlardan duyduğum bir Erdoğan vaadinin altını çizmek istiyorum: Aile ve Gençlik Bankası. Siyaseti-vaatleri yakından izleyenler projenin CHP tarafından uzun süredir savunulan-önerilen ‘Aile Destekleri Sigortası’nın hemen hemen aynısı olduğunu hatırlayacaklar. Anladığım AKP bu vaadi daha iyi seslendiriyor ki ‘kitle farkında’. Bu banka ile ilgili vaatler neler? Ev kadınlarının sigorta primlerinin üçte birinin ödenerek emekli edilmeleri, yeni evlenen gençlere 2 yılı geri ödemesiz 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi ve gelir tamamlayıcı aile destek sistemiyle hiçbir ailenin gelirinin belli bir seviye altına düşmemesi. Özellikle son madde tamamen CHP’nin uzun süredir önerdiği. Ancak AKP’nin anlattığı en azından benim gördüğüm-konuştuğum kitlede daha çok biliniyor. Yine de yüzde 37 ile en önemli destekçileri olan ev kadınlarını ‘mutfak masrafından çocuklarının eğitimine kadar’ çaresiz bıraktığı için oylarında erime var.
Genç kadınlardan devam edelim. Erdoğan’ın partiyi birlikte kurduğu arkadaşlarıyla beraber muhafazakar kitle için attığı en önemli adım, başörtüsünün eğitimden iş dünyasına her alanda hayatın içine katılmasıydı. Uzun süre bu konuda haksızlığa uğrayanlar için bu kazanım önemliydi. Ancak son süreçte ‘kadın hakları konusunda’ radikal çizgi ve söylemdeki HÜDA PAR’ın ve Yeniden Refah Partisi’nin ‘ittifaka dahil olması’, kadınların en temel kazanımları konusunda bile geri adım atma yolundaki demeçleri özellikle genç kadın muhafazakarları endişelendirdi.
Kadınlar için kullanılan ‘dil de’ kabul edilemez. ‘Çürük’, ‘sürtük’ kelimeleri hafızalarda. Ya da AKP’nin İstanbul mitinginde açılan ‘karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider’ pankartı. Cinsiyetçi, çirkin bu dile Meral Akşener dün ‘kadına kötülük yapanın yanına kar kaldı, sizi doğuran kim’ diye yanıt verdi.
AKP’nin özellikle ilk kez oy kullanacak 5.3 milyon genç seçmen konusunda sıkıntısı var. Buna 35 yaş altı oy kullanacak 20 milyon kişi olarak da baktığınız zaman ortak kaygılar var: İşsizlik, baskı ortamı, gelir eşitsizliği, sosyal medyadaki ‘AKP’li zenginlerin çocuklarının’ yaşadıkları hayatlar…Tüm bunlar eksiler. Erdoğan gençlere rol model olarak aynı zamanda damadı olan Selçuk Bayraktar’ı gösteriyor, ‘teknofest gençliği' tanımını kullanıyor. Son hafta Bayraktar iktidara yakın kimi kanallara çıktı. Katkısı olabilir, ama yeterli değil.
Erdoğan’ın bu seçimlerde ‘pozitif kampanyaya ağırlık’ vereceği söylenmişti. EYT’nin halledilmesinden asgari ücrete kamu işçilerine zamdan bedava doğalgaza bir dizi ‘atak’ yaptı da. Ancak kiradan gıdaya öyle ağır bir ekonomik fatura var ki ne kadar artış yapılırsa yapılsın vatandaş-seçmen sürekli bir bunalım içinde. Burada yeterli desteği göremeyince kutuplaştıran siyasete ağırlık vermeye başladı. Üstelik; Sultanahmet Camii’nin restore edilmesinin ardından avluya toplanan kitleye yaptığı konuşmayı saymazsak ‘korku ögesi ağırlıklı negatif kampanyada’ ana yörünge milliyetçilik oldu. Kendisi ve ittifak ortakları ‘yerli-milli’, karşısındakiler ‘terörist-terör işbirlikçisi-emperyalistlerin Truva atı.’ Güvenlik-beka-terör propagandasının karşılığını da aldı. Oylarını biraz olsun yükseltti, çekirdek kitleyi tahkim etti, ama ne yazık ki başta Erzurum kimi yerlerde ‘seçim için kullanışlı, memleketin geleceği için tehlikeli’ bu dilin yarattığı risklerle yüzleşilmeye başlandı. Erzurum’da yaşananlar sonrası sandığa gitmekte kararsız kitlenin de muhalefet lehine oy vermeye gitme eğiliminden bahsediliyor. Bu arada CHP lideri, cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘altı ok’un milliyetçiliğini, sınırı korumayan ülkeye yabancıları sokan iktidar söylemiyle birleştirerek hem partisinin pozisyonunu anlatıyor hem karşı atakla iktidarın milliyetçiliğini tartışmaya açıyor. İttifakta özellikle iki isim İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ‘milliyetçilik’ üzerine kitlelere konuşuyor. Yavaş son mitingde ’40 yıllık Türk milliyetçisiyim terörün benle işi ne’ diye konuştu.
Erdoğan’ın seçim galibiyetlerinde her zaman Kürt seçmenin önemli payı oldu. Çözüm sürecinin bitimi MHP ile ortaklık, HÜDA PAR’ın ittifaka dahil olması Erdoğan’ın Kürt seçmenden alacağı oyları da minimuma indirdi.
Bitirirken…
Ekonomik buhrandan deprem felaketine zamanında müdahale edilememesine bu kadar sorun içinde Erdoğan hala nasıl yüzde 43 ile 49 arasında oy alıyor sorusu önemli ve meşru bir sorudur. Ancak; kadınların en temel haklarını bile tartışma konusu yapan ittifak ortaklarıyla, en yüksek oy aldığı ev kadınlarının mutfaktaki yangınının her geçen gün büyümesi-çocuklarının eğitimini bile karşılayamaz hale gelmeleriyle, gençlere geleceğe dair umut verememesi, özgürlüklerin kısıtlanması nedeniyle, Kürt seçmeni tamamen silmesiyle, nefret dili artık tüm ülkeyi yorduğu için Erdoğan ilk turda kaybedecek.
Elbette muhalefetin, Millet İttifakı’nın da Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da çalışmaları, sözleri, anlattıkları önemli. Özellikle seçim kampanyalarındaki pozitif mesajlar. Ancak Erdoğan yönetimde olduğu gibi kampanyada da ‘tek adam’ ve umut veren değil, korku üzerinden siyaset yapan bir lider. Kimse unutmasın umutlar korkuyu yener.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|