10 Şubat 2024

Demirtaş Kürt seçmeni ‘görünür’ kıldı, AKP ile de CHP ile de mesafeyi eşitledi

Kürt siyasetçi ve seçmen, muhalefet partilerinin kendini görmezden gelen, seçimden seçime hatırlayan, desteğini isteyen ama yan yana gelmeyen haline karşı bir tavır koyuyor

Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş

Selahattin Demirtaş önemli bir siyasi figür. Kendisi Türkiye siyasetinde özgürken de seçimler üzerinde etkili oldu, 2016 Kasım ayından beri hapiste olduğu süreçte de etkisini gösterdi. 2015 Haziran’ında AKP’nin ilk kez koalisyona mecbur kaldığı seçimlerde, HDP’nin aldığı oyların kritik bir değeri vardı. 2019 yerel seçimlerinde muhalefetin, başta İstanbul, kritik kazanımlarında da seçmeni yönlendirme gücüyle öne çıktı. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken ortak aday çıkarılması noktasında da en önemli isimlerden biri idi. Kürt sorununu-Kürt seçmeni, seçimden seçime hatırlayan, ‘oy olarak gören’ tüm partiler de genel kamuoyu da arada verilen mücadeleyi tam kavrayamadı. Başta CHP, muhalefet, kendi oy kazancından memnundu. Ama adı konmamış bir talepleri vardı: Yanımızda olun ama görünmez olun.

Yerel seçim mi ‘Aday çıkarmayın, kazanalım ama fotoğrafta yer almayın’. Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi ‘Aday çıkarmayın, tam yanımızda da durmayın, başka bir ittifakta olun, tek bir kare fotoğraf vermeden desteğinizi açıklayın...’ Demokrasi mücadelesi adına bu talepler kabul edildi. Oysa Demirtaş ve pek çok Kürt siyasetçi, CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki yanlış tutumu nedeniyle’ yıllardır hapiste idi. Seçimlerde Kürt seçmenin desteğini yanına alan Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs sonrası, seçimler ikinci tura giderken imzaladığı sonradan ortaya çıkan bir protokolde ‘seçimleri kazanırsa kayyum konusunda iktidardan farklı bir noktada olmayacağının sözünü’ verdiği görülecekti.  

Kılıçdaroğlu gitti, ‘değişimciler’ geldi ama ‘görünmez olma talebi’ bitmedi. Partinin yeni lideri Ekrem İmamoğlu da yeni genel başkanı Özgür Özel de gerektiği kadar şeffaf olamadı ya da karşılıklı görüşmelerle paylaşımcı bir tutum alamadı. 

Şimdi DEM Parti ve Selahattin Demirtaş farklı bir yola gidiyor. Bu yolun ‘iktidarın yakınına gitmek’ olarak okunması, son derece kolaycı bir bakış olur. Kendisinin ve pek çok siyasetçinin yargılandığı Kobani davasını izleyenler, orada getirdiği eleştirileri okuyanlar için bu bakışın pek tutarlılığı olmaz. Demirtaş, bir bölümünü benim de izlediğim savunmasında davayı ‘siyasi intikam davası’ olarak da yorumladı, ‘tek adam rejiminin memleketi sürüklediği noktaya dair’ eleştirilerini de yaptı. Ama esas öne çıkan kısım, Kürt sorununun çözümüne dair söyledikleri idi. Demirtaş, 2019 ile 2023 yılları arasında gerek yazdığı yazılar gerek verdiği söyleşilerle bir barış ikliminin yaratılması için önerilerini kamuoyu ile paylaştı. Savunmasında bunların da olduğu bir hat çizdi. Daha önce ‘Çanakkale Şehitliğini ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim’ demişti. Savunmasını yaparken gelen haber üzerine ‘Dün toprağa verilen 12 asker de benim kardeşimdir, Kürt evlatları da benim kardeşimdir’ dedi.

Demirtaş, süreçte de savunmasında da iki kritik atıfta bulundu.

-Kürt sorununun nihai çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bu yönüyle de tüm siyasi partiler çözümün tarafıdır. Esas hedef yeni, özgürlükçü, sivil bir Anayasa ile sadece Kürt sorununun değil tüm toplumsal sorunların çözümü olmalıdır.

-Muhataplarıyla müzakere edilerek silahlı mücadeleye son verilmesi sağlanmalıdır. Bu konuda yasal düzenleme yapılarak hızlı, etkili ve kalıcı sonuç alınmalıdır.

Selahattin Demirtaş ve Başak Demirtaş

Demirtaş ve DEM Parti aslında ‘barış sürecinin başlatılması, herkes için adil yargılama, kayyum politikasından vazgeçilmesi’ gibi temel demokratik taleplerde bulunuyor. Bu talepleri sadece muhalefetten değil, iktidar da dahil tüm partilerle görüşebilme noktasında olduğunu belirtiyor. Başak Demirtaş’ın İstanbul için aday olma ihtimalini söylemesinin ardından başlayan ‘Pazarlık yapılıyor’ cümlelerine uzun süre sonra ilk kez yazılı olarak yanıt veren Demirtaş’ın altını çizdiğim cümleleri şunlar:   

"DEM Parti ile AKP arasında bir görüşme trafiği var mı bilmiyorum. Ama eğer yoksa bu, iki parti için de büyük bir eksikliktir. Tüm partiler ülkenin, toplumun sorunlarının çözümü için görüşebilmelidir, konuşabilmelidir. Bu son derece meşrudur, hatta geldiğimiz süreç itibarıyla bir görev, bir sorumluluktur."

Bir diğeri:

"31 Mart seçimlerini aşırı derecede önemseyenler de bizim demokrasi, adalet, barış arayışımıza ciddiyetle yaklaşmalıdırlar. CHP meseleyi sırf 31 Mart’tan ibaret görmemeli, uzun soluklu bir demokrasi mücadelesi ittifakını önemsemelidir. AKP ise seçimsiz geçecek bir dört yılı demokrasiye dönüşün fırsatı olarak ele almalıdır. DEM Parti de her iki parti dahil tüm partilerle görüşebilmeli, kim bu ilkelere bağlı kalacaksa onunla uzlaşma aramalıdır."

Demirtaş’ın seçimsiz geçecek dört yılda AKP’ye hitaben ‘Demokrasiye dönüşün fırsatı olarak ele almalıdır’ı yeni bir sayfa olarak okumak mümkün mü? Mesela yeni bir çözüm süreci başlangıcı? Henüz bunu bilmiyoruz. ‘AKP ile görüşme trafiği yoksa eksiklik olarak görmesi’ de başka bir kritik cümle.   

Şimdi bu cümlelerden hareketle muhalefet cephesinde yer alıp eleştirenlerin şöyle bir yüzleşme yapması lazım:

2019 ve 2023’te, Kürt seçmeni ‘Görünmez kılarak seçim kazanırken her şey iyi idi.’ Seçim yokken Kürt sorunu yokmuş, kayyum sorun değilmiş gibi davranmak da… Demirtaş'ın ‘Dışarıda olsam eşim Başak ile birlikte bir sabah kapıyı çalar, biz geldik derdik’ diye milliyetçi lider Meral Akşener’e seslenişinin karşılıksız kalması da…

Demirtaş, eşinin adaylığını şöyle açıklıyor:

"Başak Demirtaş'ın adaylık iradesi kamplaştırmayı, kutuplaştırmayı, düşmanlaştırmayı bitirip herkesin herkesle konuşabileceği bir siyasi atmosferi yaratmaya katkı sunma amacıyla yapılmıştı. Halen dağlardan şehirlere gencecik evlatlarımızın cenazeleri gelmeye devam ederken 'terörü kınama' korosunun timsah gözyaşları dökmesi dışında, birilerinin elini taşın altına koyması tüm belediye koltuklarından daha değerli değil mi? 'Değil' diyenler bundan sonra -inşallah olmaz- asker cenazelerinde tesbih boncuğu gibi dizilip boy göstermesinler. Başak Demirtaş'ın adaylık iradesi, DEM Parti’nin ısrarla kurmaya çalıştığı üçüncü yol siyasetini görünür kılmak içindi."

Bitirirken…

Kürt siyasetçi ve seçmen, muhalefet partilerinin kendini görmezden gelen, seçimden seçime hatırlayan, desteğini isteyen ama yan yana gelmeyen haline karşı bir tavır koyuyor. AKP ile CHP’ye eşit mesafeleniyor. Siyaset kapısını herkese eşit derecede açıyor. Riskleri yok mu? Bence var. Giderek otoriterleşen rejim, ‘üçüncü yol’u kendi sürdürülebilirliği için ‘yeni bir yol’ olarak düşünebilir-davranabilir mi? Bence mümkün. Ancak burada hem siyasal hem toplumsal muhalefet farklı bir tavırla Kürt sorununun çözümü yolunda yeni-şeffaf bir tutum alırsa bu yol Türkiye’yi daha özgür bir yöne götürebilir. 31 Mart sonrası önemli siyasi gelişmelere gebe…

Şu an itibariyle yaşananların özeti, ‘Demirtaş Kürt seçmeni ‘görünür’ kıldı, AKP ile de CHP ile de mesafeyi eşitledi…’

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ahmet Türk: Kobani Davası kararları, Türkiye'nin kardeşliğine, ortak demokratik değerlere darbe vuran bir karardır

"Generallerin serbest bırakılmasına karşı değiliz, aynı güne denk gelmesi düşündürücü"

Selahattin Demirtaş: Bana ceza verildi diye “Benden sonrası tufan” demem, yeter ki demokratik bir çözüm ve barış sağlansın, desteklemekte tereddüt etmeyiz

“Şu anda dışarıda siyaset yapan arkadaşlarımız gibi hepimizin temel hedefi silahsız, şiddetsiz çözümü sağlamaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin demokratik siyasette mücadele etmelerini ve bu yolla güçlenmelerini, dağa çıkıp silah almalarından daha tehlikeli görüyor…”

"İtibardan tasarruf olmaz" ama memurun ulaşım, gencin iş, halkın hizmet hakkından olur

2021’den 2024’e baktığımda ilk sorum şu; üzerinden iki seçimin geçtiği bu sürede başta lüks araç alımları ya da seçim dönemlerine özel devlette açılan kadrolar dahil genelgenin hangi noktasına uyuldu?