11 Mayıs 2022

Demirtaş’ın ‘ortak devletimiz’ çıkışı ne anlama geliyor?

Selahattin Demirtaş’ın bu çıkışı önümüzdeki günlerde, özellikle seçim sürecinde çok konuşulacak

Selahattin Demirtaş T24’te yayınlanan son yazısında çok kritik-önemli bir cümle kullandı. Dedi ki:

"Büyük değişime hazır olun. Kimseyi dışlamayın. Herkesin el ele, yan yana durması için uğraşın. Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye’dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir"

Cümlenin başını-sonunu da kattım ama altını çizmek istediğim nokta "ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyet Devleti’dir" kısmı.

Bu kısmın önemli ve tartışılması gerekli olduğunu düşündüğüm için bu yazıyı kaleme alıyorum. Önce yaptığı araştırmalarla Kürtlerin nabzını en iyi tutan kuruluşlardan Rawest’in, Kürt gençleri arasında yaptığı araştırmaya göre Demirtaş’ı nasıl tarif ettiklerini buraya kaydedeyim:  

Kürt siyasetinde uzun zaman sonra öne çıkan önemli bir aktör olarak Demirtaş açık ara en beğenilen siyasi lider. Diğer partilere oy veren Kürt gençlerinin de başka bir siyasi partiye mensup siyasetçiler içinde en yüksek oy verdiği isim.

Araştırma gençler üzerine ama Demirtaş’a Kürtler arasında her yaştan grubun destek olduğu da biliniyor. Bu araştırmaya vurgumun başka önemli bir yanı daha var. Türkiye’de siyasetin ve barış çabalarının en önemli isimlerinden Ahmet Türk’ün  yaklaşık on yıl önce yaptığı bir tespit. Şöyle demişti:

"Eğer bizim kuşakta giderse genç kuşakla oturup diyalog kuramazsınız. Biz diyalog kurulacak son kuşağız."

Ahmet Türk’ün o dönemin koşullarında söylediği uyarı gerçekçi ve önemliydi. Ama Rawest’in Kürt gençleri araştırmasına göre farklı bir durum var. Aynen aktarıyorum: 

- 2015-16 yılına kadar özellikle Rojava’da YPG’nin güçlenmesinin etkisiyle yükselen radikalleşme eğilimi hem geçtiğimiz on yıl içerisinde Kürt gençliğinin yaşadığı ekonomik ve sosyal dönüşüm hem de 2015 ve sonrasındaki büyük şiddet dalgasının ortaya çıkardığı yıkım sonrasında büyük ölçüde azalma eğiliminde görünüyor. Bu esnada özellikle Demirtaş’ın yükselen popülaritesi ve Demirtaş üzerinden sivil siyaset alanının genişlemesi de bu eğilimi besleyen faktörlerden biri. Politik Kürt gençlerinde daha önce var olan karizmatik lider anlayışının silahlı figürlerden ziyade şu an legal Kürt siyaset aktörlerinin üzerinde yoğunlaşması da bu miti bugün için yanlışlayan bir anlam taşıyor.

- Öte yandan radikalleşmenin azalmasının genç kuşağın çözüm süreci gibi süreçleri görmesi ve HDP’nin barajı aşma başarısı göstermesi gibi sebepler haricinde bugün Türkiye’de silahlı mücadelenin alanının daralması ve PKK eylemlerinin görünürlüğünün önceki yıllara oranla azalmasına da bağlanabilir.

- Buradaki radikalleşmenin daha çok legal olmayan/silahlı mücadele biçimleri olarak algılandığını, şiddetin bir araç olarak kullanılıp kullanılmayacağı çerçevesinde ele alındığını belirtmekte fayda var. Zira bahsedildiği üzere politik taleplerde düşüş pek görülmüyor. Politik taleplerin yükselmesi ve belirginleşmesi ile şiddet arasında doğrudan bir bağ kurulmadığı görülüyor.

Tekrar Demirtaş’ın ‘ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir’ cümlesine döneyim. Bu cümleyle bana göre birkaç yere mesaj verdi:

- Sevr Sendromu yaşayanlara: 1920’de imzalanan Sevr Anlaşması’nın (bölünme) endişesini yaşayanlara, taşıyanlara mesaj: "Farklı bir arayışımız yok"

- Kürt siyasetinin bir bölümüne: Farklı bir arayışı olanlara…

- Muhalefete: Demokratik siyaset içinde konuşulabilir bir lider-siyaset aktörüyüm.

Pek muhtemel ‘devletin’ bir kesimine… Selahattin Demirtaş’ın bu çıkışı önümüzdeki günlerde, özellikle seçim sürecinde çok konuşulacak.

Yazının bütününde madde madde önerilerini sayarken her seferinde seçime işaret ediyor, aday konusu yerine somut-güçlü bir program ile  uygulayacak ekibin öneminin altını çiziyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir toplumun ‘ayarlarıyla’ oynamak: Bugün sırada kim var?

İktidar ‘korkut-belirsizlik yarat-yönet’ sisteminin artık iflas ettiğini er ya da geç görecek. Muhalefetteki ayrılıkları genişletip iktidarda kalacağını düşünmek, bunun sürdürebileceği fikrine yatırım yapmak, kendi sürelerini uzatma hesabı yaparken yoksulluğu-adaletsizliği derinleştirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"