15 Eylül 2020

CHP ile Gelecek arasında demokrasi ittifakı için "istikşafi" görüşme mi?

Görüşme sonrası Kılıçdaroğlu - Davutoğlu basın toplantısı da düzenleyecekmiş. Salonda olsaydım onlara şu soruları sormak isterdim

Zaman ne çabuk akıyor. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından AKP’nin o günkü genel başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun (önce ekiplerinin) yaptıkları koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının üzerinden 5 yıl geçmiş. O günlerde en çok duyduğumuz kelimelerden biri idi "istikşafi". Arapça kökenli, "ön görüşme-tanıma görüşmesi" anlamına gelen bu kelime, toplamı 5 ayrı oturumda 35 saat süren "ortak hükümet kurma" çalışmalarının tarifi gibiydi aynı zamanda. 10 Ağustos’ta iki lider bir araya gelmiş "koalisyonun ol(a)mayacağını" açıklamıştı. CHP’nin 4 yıllık yüksek profilli koalisyon istediği AKP’nin ise 3 aylık seçim hükümeti talebi olduğunu öğrenmiştik. Davutoğlu o gün yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

"Kökeni yüz yılı aşkın siyasi akımlardan gelen iki parti olarak derin görüş ayrılıklarımızın olduğu bir vakıadır. Üzerinde mutabık kaldığımız ilkeler olduğu da aşikardır. Bazı alanlarda çok derin görüş ayrılığı olduğu, reform ve restorasyon hükümeti arasındaki farktan da kaynaklanan ayrılıklar olduğu aşikâr. Tek tek dosyaları gözden geçirdik. CHP ile başta dış politika ve eğitim olmak üzere bazı alanlarda çok derin görüş ayrılıkları var."

O günlerde özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın böyle bir koalisyona sıcak bakmadığı için sürecin nihayete ermediği de konuşulmuştu. Aradan geçen sürede Davutoğlu önce başbakanlık görevinden alındı, sonra partisinden ayrıldı, Gelecek Partisi’ni kurdu. Kılıçdaroğlu son yerel seçimlerde İyi Parti ile doğrudan HDP ile dolaylı ittifak yaptı, AKP-MHP ittifakının elinden büyükşehirleri alan, İstanbul’un iki kere kazanılmasını sağlayan genel başkan oldu. Şimdi önümüzdeki seçimlerde, son kurultayda (parti içi kimi çevrelerden tepki çeken) "dostlarla iktidara yürüme" kavramının altını dolduracak hamleler yapmaya başlıyor. Parti içi kaynakların verdiği bilgiye göre, "değerlerden taviz vermeden demokrasi ittifakı" anlayışıyla bir süredir daha alt düzeyde süren çalışmalar daha görünür olacak. Bu noktada 37. Olağan Kurultay’da Kılıçdaroğlu’nun Parti Meclisi Faaliyet Raporu’nda kaleme aldığı yazı hatırlatılıyor: İktidara yürüyoruz ancak iktidara yürüyen sadece partimiz CHP değildir. Övünçle "bu yürüyüşün öncüsü CHP’dir" diyebiliriz ancak bizle CHP’li olmayan milyonlarla da birlikte iktidara yürüyoruz.

Yine CHP içinden bir yönetici "dostlarla birlikte söylemine" 1974 yılından Bülent Ecevit'li CHP’den bir hatırlatma yapıyor.

CHP-MSP Koalisyonu 3. Madde:

"CHP-MSP koalisyon hükümeti kırgınlık ve acıları gidererek bütün geçmişin bir yana bırakılmasını, karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev sayar."

Bugün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu saat 13’te Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na "hayırlı olsun" ziyaretinde bulunacak. Bu ziyaretin seçimlere doğru ve seçimler sırasında "demokrasi ittifakı için istikşafi görüşmelerin fiilen başladığının bir göstergesi" olduğuna dair bilgiler var. Burada HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın geçtiğimiz günlerde Ruşen Çakır’a verdiği söyleşideki Davutoğlu ile ilgili bölümü de hatırlatmakta yarar var:

"Sayın Davutoğlu ile siyasi duruşumuz, birçok meseleye bakış açımız elbette ki farklıdır. Hiçbir zaman da aynı olmayacağından eminim. Fakat şu yaşadığımız derin trajediden çıkmak için demokrasi ilkeleri etrafında yan yana gelinip konuşulması, halkın özgür yarınları için, huzuru ve refahı için kesinlikle katkı sağlayıcı olacaktır."

Bugünkü görüşme sonrası Kılıçdaroğlu - Davutoğlu basın toplantısı da düzenleyecekmiş. Salonda olsaydım onlara şu soruları sormak isterdim:

- Sayın Davutoğlu 2015 yılında yaptığınız koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dahli oldu mu?

- 2015 yılının, 7 Haziran ile 1 Kasım tarihleri arası Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri. Partinizi kurmadan önce Sakarya’da yaptığınız bir konuşmada terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok kişi insan içine çıkamaz demiştiniz. Bu döneme ilişkin kısmen yanıt vermiş de olsanız, ölen yüzlerce kişinin, aydınlatılamayan kimi saldırıların daha net anlaşılması için ne oldu o günlerde?

- Koalisyon kurulsaydı daha farklı bir Türkiye olur muydu?

- Sayın Kılıçdaroğlu 5 yıl önceki koalisyon görüşmeleri sırasında "dış politika ve eğitim alanlarında çok derin" görüş farklılıkları olduğu söylenmişti. Aradan geçen yıllar başta bu iki derin ayrılık konusu dahil Sayın Davutoğlu’nu ve sizi nasıl bir yere taşıdı?

- Bugün yaptığınız ziyaret olası bir demokrasi ittifakının istikşafi görüşmesi mi?

- Sayın Kılıçdaroğlu, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ittifak ortağınız Meral Akşener’e "eşimi alıp kahvaltıya giderdim" diyerek gönderdiği insani - siyasi bir mesaj var. Siz Demirtaş’ın AİHM kararlarına rağmen hâlâ cezaevinde tutulmasını sık gündeme getiren bir lidersiniz. Akşener ile demokratik Kürt siyasi hareketini, yeni kurulan partileri kurultayda dile getirdiğiniz iktidara beraber yürüme çizgisine getirebilecek misiniz?

Soru çok. Yanıtlanması da gerekiyor. Ancak Kılıçdaroğlu tüm eleştirilere rağmen risk alıp Cumhur İttifakı karşısındaki bloğu kurmaya - güçlendirmeye - dağıtmamaya çalışıyor. Üstelik kendisi için bir şey istemeden. Başarırsa Türkiye’de yeni bir sayfa açılır.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"