22 Ocak 2014

Babacan'a, Şimşek'e, Topçu'ya BDDK ve TMSF soruları

Bu kurumlar bir süredir daha önce olmadığı kadar tartışılıyor, tartışmalı kararlara imza atıyor. Babacan devlet ciddiyetine sahip güvenilir bir kişidir o yüzden kafalar karışıyor.

Ekonominin dümenindeki isim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan.

Sorumluluğundaki iki kritik kurum Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK) ile Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu (TMSF)...

Bu kurumlar bir süredir daha önce olmadığı kadar tartışılıyor, tartışmalı kararlara imza atıyor. Babacan devlet ciddiyetine sahip güvenilir bir kişidir o yüzden kafalar karışıyor.

Bu kurumların aldığı kararlarla ilgili kafalardaki soru işaretleri her geçen gün artıyor.

İki konuda Babacan' a dolaylı olarak THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'ya ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e sorularım var.

İlk olarak Bank Asya konusu.

Bu banka hakkında çıkan dedikoduların üstüne gidilmemesi ve banka ile ilgili dedikoduları yayanların ( doğru ya da yanlış) BDDK içinden olup olmadığı.
Bu soruyu yanıtlarken belki Hükümet'ten iyi bilgi alan Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin de yazısına bakmak gerekir. (21 Ocak 2014 yazısı.)

Yazının başlığı ‘Cemaatin bankasına ne oldu?’

Yazıda iki kritik nokta var.

Birincisi kamu kurumlarının 17 Aralık sonrası bankadan parasını çekme konusuyla ilgili. THY'nin, Takasbank'ın kamunun sözünün geçtiği Turkcell'in vadesini bile beklemeden paralarını çektiği biliniyor. Buradaki iddialar 'ya yüksek yerden gelen bir emirle paranın çekildiği ya da devlet içinden bankanın zorda olduğuna dair birilerinin kamuya istihbarat verdiği' şeklinde. İkisi de sorunlu konular.

Selvi bu konuda şunları yazmış:

'Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ses kaydından, THY'nin, cemaat bankasında yüklü bir miktarda parasının olduğunu öğreniyoruz.Kamu kuruluşlarının parasının ancak kamu bankalarına yatırılacağı yönündeki 5234 sayılı yasaya rağmen, THY'nin parasının cemaat bankasında ne işinin olduğunu sorgulamıyoruz.Tabii dini bir cemaatin bankası olur mu sorusunu sormadığımız gibi.'

Selvi'nin sorusunun muhatabı kimler? Yazısında yok ama biz ortaya koyup soralım:

17Aralık'tan sonra bankadan parasını hızla çeken THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu. Kendisi Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gözde bürokratlarından. THY özelleştirme kapsamında olduğundan ilgili bakanlığı Maliye Bakanlığı.

Yani Selvi'nin iddia ettiği gibi THY usulsüz bir şekilde parasını kamu dışında bir bankaya yatırdıysa;,
Topçu'nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bu usulsüzlükle ilgili kamuoyuna bilgi vermesi gerekir. THY halka açık bir şirket olduğu için de bu para yatırma-çekme işleminden bir zarar edip etmediği konusunda da kamuoyu bilgilendirilmelidir.

Selvi 'cemaatin bankası olur mu?' Sorusunun da sorulmadığını da söylüyor. Ne ilginç 1994 yılından beri sanki bu bilinmiyormuş gibi davranmak. Eğer bunun sakıncalı bir durum olduğu iması ise bu, 'Babacan ve BDDK' açıklama yapmalı. Açıklamalarının başına da 20 yıl süresince bankacılık sektöründe bu durumdan kaynaklanan bir kayıp olup olmadığını da söylenmelidir.

Gelelim Selvi'nin yazısındaki 'Bank Asya batıyordu devlet kurtardı' kısmına...

Önce yazısı:

'Zor durumda kalan banka, elindeki devlet tahvillerini verdi, karşılığında Merkez Bankası işlem yaptı. Bu ne anlama geliyor? 2011 krizinde Demirbank, sıkıntıya girince elindeki yüksek devlet tahvillerini satmak istemişti. O gün siyasi irade istese Demirbank'ın elindeki devlet tahvilleri satın alınır ve banka batmazdı.

Ancak siyasi irade buna engel oldu Türkiye'nin güçlü bankalarından biri olan Demirbank, elindeki yüksek miktarda devlet tahvili olmasına rağmen battı.

O gün Demirbank'a yapılan, bugün cemaatin bankasına yapılmadı. Ellerindeki devlet tahvili alındı. Banka kurtarıldı."

Önce Selvi'ye bir düzeltme. Devlet tahvili faiz içerir. Banka Asya katılım bankasıdır. Dolayısıyla elinde tahvil yoktur. Olsa olsa Hazine'nin bu tip bankalar için çıkardığı sukuk vardır. Merkez Bankası gecelik ve haftalık sukukları var. Bank Asya bundan yararlanmış olabilir ama bu bankanın batmak üzere olduğu kurtarıldığı anlamına gelmez. Ama bu kadar ima, haber, yazıdan sonra Babacan, BDDK gerçekleri kamuoyuna açıklamak zorundadır. Onlar sessiz kaldıkça sadece adı geçen banka değil sistem de güven anlamında risk altında kalmaktadır.

Babacan'a bağlı bir diğer kurum; TMSF.

CHP'nin İstanbul adayı Mustafa Sarıgül'ün mallarına hafta sonu tedbir koydu.

Devlete kimin borcu varsa kim olursa olsun üzerine gidilmeli.

Ama malvarlığına tedbir işlemini doğuran olay 16 yıl öncesine dayanıyor ve tedbir seçime 70 gün kala geliyorsa düşündürür.

AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik CNN Türk'ten Hande Fırat'ın programında durumu Babacan'a ve TMSF Başkanı'na sorduğunu, durumla ilgili ihbarın Kasım'da geldiği bilgisini aldığını ve kendisine 'en ufak bir yönlendirme, telkin, emir, talimat yok' dendiğini aktardı.

TMSF olunca biraz geriye gidelim ve neden 'yukarıdaki savunmanın tartışılır olduğuna' bakalım.

TMSF;

Çukurova Grubu'ndan alacaklarına karşılık 17 Mayıs 2013 tarihinde Show TV”ye, 24 Mayıs 2013 tarihinde Akşam gazetesi, Skytürk360, Alem FM ve Digitürk'e el koydu.

Bu kurumların mülkiyetlerine değil, yönetimlerine el koydu.

Çukurova'nın “yönetiminin de bilgisi ile satış süreçlerine” başlandı.

TMSF'nin  452 milyon dolar alacağı vardı.

Show TV, el konulduktan 14 gün sonra, 31 Mayıs'ta 402 milyon dolara Ciner Grubu'na satıldı.

Cuma gecesine gelen satıştan 2 gün sonra, 2 Haziran günü saat 17:00'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Show TV-Habertürk ortak yayınında Fatih Altaylı ile canlı yayındaydı.

Rekabet Kurulu'nun satışı onayladığı gün 26 Haziran'dı.

Show Tv'nin satış fiyatı ile ilgili tartışma hiç bitmedi, neden ihale yapılmadığı kafa karıştırdı.

24 Mayıs'ta el koyulan Skytürk360 ve Akşam gazetesinin aralarında bulunduğu televizyon, gazete ve dergilerden oluşan gruba TMSF medya grup başkanı atadı.
O başkan kendini 'başbakan hapisten çıkarken cezaevi önündeki bir kaç kişiden biri bendim' diye tanıtaak başladığı görevinde önce 'temizlik' yaptı.

Pek çok gazeteci işten çıkarıldı, işten ayrılmak zorunda kaldı.

Bu kişilerin çoğu hala işsiz ve tazminatlarını alamadı.

Çıkartılan gazetecilerin yerine alınan gazetecilerin çoğu  'kendini hükümete yakın hisseden-ilan eden' kişilerden oluştu.

İşadamı ve AK Parti ombudsmanı Ethem Sancak kanalı ve gazeteyi alana kadar yapılan programların hemen tamamına; bakanlar, AK Partili vekiller, belediye başkanları, il başkanları çıkarıldı.
Muhalefete hemen hiç söz hakkı tanınmadı.

Halkın hakkını parasını savunmak için oluşturulan Devletin bir kurumu; TMSF elindeki kanalın, gazetenin sadece iktidarın sesi olmasına göz yumdu.

Şimdi 'talimatsız, emirsiz gereğini yaptık' dediğinde gerçek mi diye düşünmek gayet doğal.
2001 bankacılık krizi günlerinin öncesini...

28 şubat darbecilerinin bu ülkenin Anadolu kökenli pek çok işadamını 'yeşil sermaye' diye nasıl ayrımlara tabi tuttuğunu...

Gören, içinde yaşayan, o günlerde itiraz eden bir gazeteci olarak...
Bugün de; BDDK ve TMSF'nin başrolünde olduğu haksızlıklar serisinin sorgulayıcısı olmak ve 'yanlış yapıyorsunuz' demek görevim.

Maliye memurları denetime gittiğinde kamuoyunda 'şu kişiden, şirketten iktidar rahatsız mı oldu?'sorusunun sorulduğu, kesilen cezalarda 'hakkaniyet ölçüsü tartışmalarının yapıldığı", dün yan yana olunan bankaların, şirketlerin, işadamlarının bizden ya da bizden değil diye 'hedef haline getirilebildiği sistem...
Bitirirken...

Ali Babacan hemen her konuşmasında bir konunun altını çizer. Hukukun. Haklıdır da . adalet hukuk herkese lazımdır. Son söz tırnak içinde kendisinden:
'Hukuk ve eğitim ekonomimizi bundan sonraki dönemde ya daha da yükseltecek aksi takdirde ekonomi üzerine büyük set çekecek"

Yazarın Diğer Yazıları

Teröre rağmen barışın peşini bırakmama mesajı veren üç farklı isim: Bahçeli, Demirtaş, Özel…

24 saatte bir şehrin insanlarının umudu, şaşkınlığı, üzüntüyü, hayal kırıklığını nasıl yoğun bir şekilde yaşadığına şahitlik ettim. Sanki elini uzatsan tutacağın bir duygu durumu idi gördüğüm

Diyarbakır’da Bahçeli konuşurken açılan televizyonlar ve altı çizilen yorum: ‘Devlet’ Öcalan ile belli bir noktaya ulaşmasaydı hareket etmezdi

Sur’dan bindiğim taksinin sürücüsü "Barış söyleyen dert görmesin" diyor, Hasanpaşa Hanı’nda buluştuğum bir sivil toplumcu "İki haftadır Bahçeli’nin konuşma saatlerinde canlı yayını açıyoruz" diye gülümsüyordu...

Barışın yolu Edirne’den de geçiyor: Özgür Özel’in Demirtaş ve Meclis vurgusu, ‘ilk 100 yıldaki hatalar’ kritiği önemli

Yıllardır çözülmemiş sorunlar için farklı düşünceler ortaya konulması zor. Bunun için mücadele önemlidir. Özgür Özel’in Kürt sorunu, barış konusunda aldığı inisiyatif değerlidir. 2023 mayıs ayında aktif siyasetten çekildiğini açıklayan Demirtaş yeniden siyasete dönmüş oldu

"
"