22 Mayıs 2019

AKP’yi iktidara taşıyan 3Y İmamoğlu’na rüzgâr olacak

Yasaklardan yoksulluğa AKP’yi iktidara taşıyan ne varsa şimdi hepsi memlekette fazlasıyla var

Toplantının yapılacağı otele giden yol tıkanmış. Araçlar adım adım ilerliyor. İçinde bulunduğum taksinin sürücüsü “Hep boş olurdu yol, ne oldu ki?” diye soruyor. “Ekrem İmamoğlu 23 Haziran seçimleri ile ilgili hedeflerini anlatacak burada. Belki o yüzdendir” diyorum. İlk tepkisi şöyle oluyor: Her şey güzel olacak… Ardından ekliyor: Arabama binen pek çok kişi benim gibi milliyetçi olanlar bile İmamoğlu’na oy verecek. Haksızlık yaptılar…

Arabadan inip yürüyorum. Otelin girişi de toplantının yapılacağı salon da kalabalık. Durağan değil, heyecanlı bir kalabalık. İmamoğlu’nu beklerken de konuşurken de salondaki enerjiyi, karşılıklı iletişimi hissediyorsunuz. Yer bulamadığım için kürsünün kurulduğu platformun yakınında, ayakta izliyorum konuşmasını. Arkasındaki barkovizyonda giriş yapacağı konu başlıkları, fotoğraflarla desteklenerek anlaşılabilir kısa mesajlarla, konuşmasıyla bütünlük sağlayacak şekilde akıyor. İki yanında Erdoğan’ın kullandığı gibi prompterlar yer alıyor. (İlk kez canlı izlediğim için daha önce var mıydı bilmiyorum.) Ancak zaman zaman metnin dışına çıktığını da hissettiriyor. Konuşmasından sonra dağıtılan metinde bu farkları görüyorsunuz. 

İmamoğlu’nun yaklaşık 1 saate varan konuşmasını dinlerken aklıma AKP’yi iktidara taşıyan 3Y propagandası geldi. 2002 yılındaki seçimlere doğru AKP ‘yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar’ı ortadan kaldıracağı sözünü veriyordu. 28 Şubat’ın yasakçı zihniyetinden, 2001 ekonomik krizinden yılmış milyonlarda bu üç yara ile mücadele edileceği sözü karşılık bulmuştu. Aradan geçen 17 yılda her üç konuda da AKP’nin iktidara geldiği zamanın gerisine düşülmüş durumda. İmamoğlu konuşmasında bu konularda mesaj verdi. “Bu İstanbul belediye başkanlığı seçimi, bu konularla ne ilgisi var?” diyenlere İmamoğlu’nun konuşma metnine sadık kalarak tane tane anlatayım:

Yolsuzluklar konusu. Şöyle diyor İmamoğlu: 

YSK kararıyla herkes gördü ki İstanbul’daki israf düzeninden yararlananlar hak hukuk tanımıyor. Bu düzen sadece bir avuç insan için var. Sadece o küçük mutlu azınlığın çıkarına tüm İstanbul Belediye’sini kullanıyor. İstanbul’un ekonomik ve çevresel tüm kaynaklarını talan ediyor. Bu bozuk düzen gün geliyor ananızın ak sütü gibi helal mazbatanızı elinizden alıyor. Gün geliyor rant hırsıyla şehrin kaynaklarını talan ederek karşımıza çıkıyor. Gün geliyor ihale yolsuzlukları olarak karşımıza çıkıyor.  

İmamoğlu belediyeyi yönettiği 18 gün boyunca ‘içeride neler olduğunu’ anlamaya çalışmış, mahkeme kararıyla kimi ‘detayları’ öğrenmesi engellenmişti. İmamoğlu’nun pek çok yerde ‘israf’ diye tanımladığı örneklerden sadece birini burada yazayım:  

Belediyede hayata geçirilmemiş projeler için 226 milyon TL harcanmış. 

Gelelim yoksulluk konusuna. İmamoğlu başta gençler, işsizler, İstanbul’da yaşayanların ekonomik sorunlarını çözmeye aday. Öğrenci ulaşımı ve suda indirim konusunu gündeme taşıdı, mazbatası elinden alındıktan sonra onun projesini iktidar sonuçlandırdı. İmamoğlu’nun tespiti şu:  

Seçim öncesi vaat ettiğimiz su indiriminin Belediye Meclisi’nden geçmesini sağladık. Böylece evlerde aileler yılda 540 TL tasarruf edilecek. Öğrenci Akbil’inde indirim sağladık. İki öğrenci okutan ailelerde yıllık 1080 TL tasarruf demek bu. 

Bir diğer nokta. Fakir ailelere maddi destek verilecek. Hedefini şöyle anlatıyor:  

İhtiyacı olan ailelere 6-13 bin TL yardım edeceğiz. Açlık sınırının altında olan aileler var. Hiç geliri olmayan her aileye ekmek ve süt, ayrıca içme suyunu ücretsiz vereceğiz. 

 İmamoğlu, İstanbul’un ilçeleri arasındaki ‘eşitsiz maddi koşulları da’ değiştireceği sözünü veriyor. 5 yılda 1 milyon gencin ekonomik koşullar nedeniyle okulu bıraktığını hatırlatıyor. İstanbul’un yeni yol haritasında önceliği kent yoksulluğuna vereceğini anlatıyor. Kaynak sorusuna yanıtı şöyle: Belediyede tasarruf yapıp, hayata geçirilememiş projeler gibi konulara son verip, rahatlıkla yoksullukla mücadele edebiliriz. 

Bu arada İstanbul’un yoksullarına belediye bütçesinden yapılacak yardımın İstanbul’un genel bütçesinin sadece yüzde 1.9’una denk geldiğinin de altını çiziyor.  

Gelelim yasaklara. Türkiye hemen her alanda hakkın, hukukun yerle bir edildiği Anayasa Mahkemesi’nden Yüksek Seçim Kurulu’na, yargıçların siyasallaştığı bir süreçten geçiyor. Pek çok kişi korkudan konuşamıyor, tepkisini dile getiremiyor. İşte İmamoğlu burada da çağrı yapıyor: 

Yalanlara, kışkırtmalara kapılmayın. Gülün geçin. Bu şehrin bu ülkenin gerçek sahipleri sizlersiniz. Sakın korkmayın, sakın endişelenmeyin, sakın susmayın. Kavgadan yıldık, bıktık. Güler yüzlü siyaset yapmalıyız. Demokrasi seferberliğini de başlatmış durumdayız.

Bu satırları yazarken televizyonda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Hâkim ve Savcı kura töreninde konuşuyordu. Bir cümlesini acı bir tebessümle buraya not edeyim:

 Adalet konusundaki hassasiyetimizi kaybettiğimiz dönemlerde felaketler ardı ardına gelmiştir.

 YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal gerekçesi büyük ihtimalle bugün açıklanacak. Erdoğan’ın bahsettiği ‘hassasiyet kaybıyla yaşanan insani - sistemik felaketler’ toplumu her geçen gün daha çok sarsıyor. Böyle bir süreçte İmamoğlu’nun uzlaşmacı-umut veren tavrı puan topluyor. 23 Haziran’da İstanbul’a sadece belediye başkanı seçilmeyecek. Nasıl bir memleket hayal edildiğinin de oylandığı bir seçim olacak. Yasaklardan yoksulluğa AKP’yi iktidara taşıyan ne varsa şimdi hepsi memlekette fazlasıyla var. Ama bu kez beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve bunlarla mücadele sözü (şimdilik sadece İstanbul için) veren bir politikacı da var: Ekrem İmamoğlu.  

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"