28 Aralık 2020

2020'de Türkiye’de siyasetin öne çıkan ismi Meral Akşener oldu

2021 yılı "demokrasiden yana olanların, parlementer sistemi talep eden partilerin, liderlerin sayısının arttığı yıl" olacak

2019 yılı muhalefetin; "bir araya gelerek kazanabileceğini gördüğü yıl" oldu. Yerel seçimlerde; başta 25 yıl sonra İstanbul (hem de iki kez) olmak üzere pek çok yerde kazanan Millet ittifakı'nın iki ortağı CHP ve İyi Parti idi. HDP'nin önemli desteğini yok saymak tabi ki haksızlık olur. İttifakın temellerini sağlam atan, çıkardığı adaylarla geniş kesimlerin desteğini alarak (üstelik başta Ekrem İmamoğlu bu isimler ilk açıklandığında kazanılamayacağı tahminleri yoğun idi) başarılı olan isim Kemal Kılıçdaroğlu idi. 2019'da Türkiye'de yılın siyasetçisi Kılıçdaroğlu'ydu bana göre.

2020 yılı muhalefetin; "tüm güçlüklere rağmen bir arada kalabilmeyi başardığı yıl" oldu. Burada özellikle Tayyip Erdoğan'dan Devlet Bahçeli'ye "aramıza katıl" çağrılarına olumlu yanıt vermeyen isim Meral Akşener'in durduğu yerin altını çizmek gerekir. Kurulma ve büyüme aşamasında İyi Parti'yi sürekli "FETÖ'cülükle' itham eden iktidar ortaklarının yaptığı "yanımıza gel" çağrılarına doğal olarak karşılık veremezdi diye düşünenlerin "AKP ve MHP liderlerinin koalisyon kurmadan önce birbirleri hakkında söylediklerini" hatırlamalarında yarar var.

MHP lideri Bahçeli; İyi Parti'yi hep "İP" diye andı ve mesela şöyle bir cümle kurdu: İP zaman kaybıdır, arızalıdır, sakıncalıdır, Pensilvanya'nın ileri karakoludur.

Ya da Akşener'in sorunların çözümü için değişik görüşteki partilerin bir araya geleceği "memleket masası" önerisi:

Şayet "memleket masası" diye tutturan partiler samimi ve sahici duruş sergiliyorlarsa derhal ve gecikmeksizin terörist başı Fethullah Gülen'in ABD tarafından iadesini müşterek bir açıklamayla istemek mecburiyetindedir. Bu olmadığı sürece memleket masası bir FETÖ masası olarak kalacak, imalat merkezi de Pensilvanya olarak anılacaktır.

Akşener'in bu konuda ilk baştan beri durduğu nokta çok net, en ufak bir nokta varsa araştırın diyor:

Bu devletin elinde benle ilgili bilgi, belge, karine varsa lütfen gereğini yapın. Tutuklayacak mısınız, gözaltına mı alacaksınız, hapis mi edeceksiniz gereği neyse onu yapın. Ben 7 göbek sülalemi toplayacağım size ne görevden atılan var, ne o var ne bu var. Sonra da damatları toplayacağız. Meydan okuyorum. Sülalem ve damatlar. 

Akşener ile ilgili bir şey tabi ki yoktu ama ellerinde tek ses haline getirilmiş bir medya olduğu için "istedikleri zaman bu iddiayı ısıttılar itham ettiler", oylarında düşüşü gördüler "eve dön" çağrısı yaptılar. Akşener'den bir noktaya ulaşamayınca bu kez parti içinden kişilerle ilgili tartışmalar gündeme geldi. İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile ilgili partide önemli ve siyasette kıdemli bir ismin, Ümit Özdağ'ın "FETÖ'cü" ithamı yeni bir dalgalanma yarattı. Akşener'in "bu iddiayı daha evvel bana ilettiğinde MİT ve Genelkurmay'a sordum öyle bir kayıt ellerinde yok" demesine rağmen günlerce bu konu tartışıldı. Özdağ partiden ihraç edildi Akşener bununla ilgili "beni, partimizi ve Başkanlık Divanı'nın yarısını ilzam eden, iftira boyutundaki söylemi nedeniyle disiplin kurulu ihraç etme kararı vermiştir" dedi. Özdağ'ın yine aynı süreçte "2018 yılında HDP'nin de olduğu partilerle anayasa çalışması yapıldığı" iddiaları da özellikle iktidara yakın medyada geniş yer buldu.

Bu tartışmaların ikisi de İyi Parti'nin eylül ayında yaptığı 2. Olağan Kurultay sürecinden sonra yaşandı. Bu kurultayda da "üstü çizilecekler listesi" dağıtıldığı partiden kimilerine göre "merkezdeki isimlerin" uzaklaştırıldığı yorumları yapıldı. Kısaca Akşener parti kurulduğundan beri belki de en çalkantılı yılı geçirdi.

Peki sonuç ne oldu? Yapılan anketlere göre oy oranı yüzde 11 ile 13 arasında değişiyor. 2020 yılını oylarındaki artış ile kapattı. İktidarın zaman zaman yükselttiği kimi negatif ithamlara rağmen aynı zamanda "evine dön çağrılarına da" muhatap oldu. Pandemi döneminde illere, ilçelere ziyaretlerini hiç kesmedi, karşılık da buldu. Kurultayda yaptığı konuşmada kullandığı cümlelerden biri "İyi Parti'yi iki yumruk arasında sıkıştırılan bu vatanın has evladı Kürt'ler kurdu Zaza'lar kurdu" şeklinde idi. HDP'nin tutuklu eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın "dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım'ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim" sözlerine "Güneydoğu'da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız" şeklindeki yanıtı ilk bakışta "dışlayıcı" olarak görülse de tamamen ret olmamasıyla da konuşuldu.

Konda'dan Bekir Ağırdır'ın İyi Parti hakkındaki görüşü şöyle:

"MHP ile İyi Parti arasında siyaseten kaygıları, korkuları ortak olsa bile aralarında sosyolojik bir fark var. İyi Parti seçmeni seküler dünyayla iç içe ve metropollerde yaşayanlar… MHP seçmeniyse muhafazakâr dünyayla iç içe ve geleneksel kentlerde yaşayanlar… İyi Parti o yüzden birden bire yüzde 11 ile vücut bulabildi. Ve hayat metropolleşmeye devam ettiği için MHP'den İyi Parti'ye kayma sürüyor." (Kaynak: İpek Özbey söyleşisi).

Meral Akşener; Millet İttifakı'na bağlılığını iktidardan gelen tekliflere tercih etmesiyle, pandemi sürecine rağmen alan çalışmasını sürdürüp bunu oy artışına da çevirmesiyle, kutuplaşan Türkiye'de her sese kulak vermeye çalışıp farklılıkları anlamlandırmaya çalışmasıyla… Üstelik bunu partisinin içinde "yaratılan/var olan" sorunları idare ederek yapmasıyla… Türkiye'de 2020'de en başarılı siyasetçi oldu.

2019 yılı muhalefetin; "bir araya gelerek kazanabileceğini gördüğü yıl" oldu.

2020 yılı muhalefetin; "tüm güçlüklere rağmen bir arada kalabilmeyi başardığı yıl" oldu.

2021 yılı "demokrasiden yana olanların, parlementer sistemi talep eden partilerin, liderlerin sayısının arttığı yıl" olacak.

Örnek arayanlar Macaristan'a; Viktor Orban'a karşı kurulan farklı siyasi görüşlerden partilerin bir araya geldiği "Gökkuşağı Koalisyonu"na bakabilirler. Türkçe kaynak arayanlara bu konuda Işın Eliçin'in Karar Gazetesi için yazdığı yazıyı öneriyorum. Ve oradan bir küçük alıntıyla bitiriyorum:

Siyasi yelpazede farklı yerler tutan partilerden oluştuğu için "gökkuşağı koalisyonu" olarak da adlandırılan geniş tabanlı "demokrasi ittifakı", ilk provasını geçen 2019 Ekim ayındaki yerel seçimlerde yapmış ve iktidara büyük yenilgi tattırmıştı.

Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, seçim bugün yapılsa birleşik bir muhalefet ülkenin güçlü başbakanını pekala yenebilir (İktidar partisinin oyları yaz aylarında gerilerken Kasım'daki bir ankette altılı muhalefet koalisyonu iktidardaki Fidesz'in 4 puan önünde görünüyordu) ama yol uzun ve meşakkatli. Koalisyonu oluşturan parti liderlerinin imzasını taşıyan ve kamuoyuyla paylaşılan ortak deklarasyonda, seçmenlere toplumsal barışın korunacağı, refahın adil bölüştürüleceği, hukukun üstünlüğüne dayalı "bağımsız, haysiyetli ve yaşanabilir" bir yeni Macaristan vaat ediliyor. 

Deklarasyonda, 106 seçim bölgesinin tamamında ortak aday çıkarılacağı belirtilirken, bunun söz konusu altı partinin birleşmesi anlamına gelmediği, çünkü her bir partinin "net bir değerler kümesine ve bağımsız bir kimliğe" sahip olduğu özellikle vurgulanmış. 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"