08 Ocak 2019

Pink Floyd'dan sonra Roger Waters

"Bir rock konseri değildi sadece izlediğimiz. Devasa bir prodüksiyon ile beraber rock mitingindeydik sanki"

The Pros and Cons of Hitch Hiking ( 1984 ), Radio Kaos ( 1987 ) Amused to Death ( 1992 ), In the Flesh ( 2000 ),  Ça Ira ( 2005 ), Is This the Life We Really Want ( 2017 ) Pink Floyd grubunun kurucu üyesi, bas gitaristi, şarkı sözü yazarı ve solisti Waters’in solo kariyeri bu retrospektif ile severlerine ulaştı.60'larda, mimarlık öğrencisi iken müziği tercih etti. Hâlâ müziğe, turnelere ve yeni albüm çıkarmaya devam ediyor.

Kibirli ve ısırgan dilli olduğunu düşündüğüm için itici bulduğum ama solo çalışmalarına kayıtsız kalamadığım Waters hakkındaki bu düşüncelerim 2013 yılında o unutulmaz konserini izleyince tamamen değişti. Belgesellerden, hakkında yazılanlardan, mülakatlarından öğrendim ki, kalbi neyse ağzındaki de oymuş. Ama grup arkadaşlarına karşı kullandığı kırıcı ve değersizleştirici üslubuydu beni olumsuz düşüncelere sevk eden. Halbuki arkasında koca bir Pink Floyd tarihinin liderliği yatıyordu.

Konser sırasında da seyirci ile iletişimi beklediğimin çok ötesindeydi. Şarkılarına 40.000 kişinin eşlik etmesinden duyduğu memnuniyet vücut diline de yansıyordu ve bazı anlarda sıkılı yumruğunu havaya kaldırarak seyirciyle iletişim kuruyordu, müteşekkir jest ve hareketleriyle. Konser muhteşem başladı öyle de bitti. Pink Floyd dağıldığı zaman daha doğmamış binlerce genç insanın neredeyse bütün şarkılarına dev bir koro halinde vokal yapması şaşırtıcıydı. Neoliberalizmin hegemonyasında ve kıskacında büyümüş bu genç insanlar Floyd ve Waters ile nasıl ve nerede buluşuyorlardı? Bir rock konseri değildi sadece izlediğimiz. Devasa bir prodüksiyon ile beraber rock mitingindeydik sanki. Dünyanın giderek artan boğucu gidişatı karşısında umut tuğlaları döşenmekteydi, görenler için.

Pink Floyd'un kurucusu Syd Barret sonrasında Waters, söz ve bestelerde itici güç olunca Pink Floyd'un depresif çizgisi, tamamen değilse de kısmen boyut değiştirdi ve otoriteryanizm muhalifi, savaş karşıtı yan öne çıktı. İnsanları itaatkâr sürüler haline getirmeyi hedefleyen totaliteryanizme ve her türden otoriter baskıya karşı bir tepki geliştirdi. Hem müziğiyle hem de sakınmadığı sözleriyle. İsrail'e karşı Filistin'e her zaman destek verdi. İsrail’in Filistin’i işgal ve şiddet ile sindirerek imha edici politikalarını ve ABD’ nin İsrail yanlısı tutumunu en sert dille eleştirmeye devam ediyor. Dünyayı da harekete geçmeye yönelik çağrılar yapıyor. Cesur bir sanatçı Waters; güçlü Yahudi lobisini ve İsrail’ in hedefi haline gelmesine aldırmıyor, konserlerinin engellenmesi girişimleri karşısında pes etmiyor, tavrını yumuşatmıyor, gerektiğinde İsrail’de konser vermeyi reddediyor. Susmuyor, İsrail’ de konser veren Radiohead adlı yeniyetme rock grubunu da o sivri dili ile İsrail’ in politikalarına meşruiyet kazandırmaya katkı verdiğinden tenkid ediyor. Brezilya Sao Paulo konserinde izleyenleri uyarıyor: "Neo faşizm artıyor."

Bunun karşısında bir etik direniş çağrısı yapıyor.

Tabii tüm bunların da bedeli batılı ana akım medya tarafından ısrarla görmezden gelinme oluyor ama Waters için umursanacak bir şey değil karşılaştıkları. Asla geri adım atmıyor. Kırk bin kişi de salt eğlence olsun diye gelmiyor konserine. Rakamlar bazen önemli işaretlerdir. Pink Floyd sonrasında Roger Waters’ ın konserlerine 80'lerde 1500-2000 kişi gelirken şimdilerde 40-50.000 kişi katılıyor.

Dünya turnesindeki teatral sahne prdüksiyonunda, 12 eylül döneminde daha 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren’in fotoğrafını dev ekrana yansıtma dirayetini gösteriyor.

Roger Waters’ın sanat yaşamına ve gündelik hayatına baktığımızda şunu görebiliyoruz. Neoliberalizmi, dünyayı sömüren savaşların müsebbibi olan güçlerin tahakkümünü politik aygıtlardan çok daha etkili mecralarda sorgulamayı yapabiliyor. Partilerden/ siyasetçilerden daha büyük etki yaratabiliyor. Solo albümleri birer kapitalizm ve neoliberalizm karşıtı deklarasyondur adeta. Şarkı sözlerinde, savaş, ölüm, otoriteryanizm, iletişimsizlik, adaletsizlik ve gücün diktatörlüğü temalarını işliyor. İnsanlığın bilinmeyen ama karanlık bir geleceğe doğru gidişine karşı hasara uğramış beyinlere uyarılarını her ortamda dile getiriyor.

Tutarlılığının süreğenliğinde hala yaşamakta olduğu travmanın etkisi olduğunu düşünüyorum. Babasını ikinci dünya savaşında kaybetmiş olmanın yarattığı bir travma bu. Baba sevgisi boşluğunu ne rock müziğinin zirvesinde bulunması ne de parlak kariyeri dolduramamış.

Pink Floyd sonrası albümleri çizdiğim çerçevenin ana koordinatları gibi. Bu çalışmalar aynı zamanda birer rock albümüdür; bir opera ve klasik müzik çalışması olan Ça Ira hariç.

Roger Waters’ ın eserleri kalitesiyle sadece müzikal beğeniyle de olsa kendisini dinletebiliyor. Albümlerinin hiçbiri için kendini tekrar ya da listelere oynayan favori bir iki şarkı ile çıkmış piyasa işi denilemez. İçine sinmeyen bir iş yapmıyor hiç. Bu erdem şunun için mühim: Mesela Rolling Stones’un The satanic majesties request albümü için grubun kurucu üyesi ve gitaristi Keith Richard, ‘’bomboş bir albümdü’’ diyor.

İlginç olan şu ki, Pink Floyd’un artık yaşlanmış dinleyicileri grup dağıldıktan sonra eski ilgilerini kaybettiler ve grup üyelerinin solo albümleriyle pek ilgilenmiyorlar; buna mukabil Roger Waters’ ın dünyada hatırı sayılır bir genç hayran kitlesi oluştu ve nitelikli bir kitle bu. Waters’ da bu gelişmeden hoşnut, genç hayranları da Waters ile buluşmaktan.

Birşeyi yapacaksan en iyi şekilde yap, Waters’a uygun düşen bir motto. O da işini en iyi şekilde yapmaya devam ediyor ve şu soruyu soruyor:

Gerçekten istediğimiz hayat bu mu ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

100 Sene 100 Nesne: Cumhuriyete Nesnelerin Gözünden Bakmak

100 Sene 100 Nesne mamulü ve Kültür Hane mütekabiliyeti denklik bağlamında birbirine yakışmış

Yapay zekâ ile sanat ve müzik

Yapay zekânın egemenliği, romantizmin sonu olacak ya da başka bir tür romantizm yaratacak. Fakat bu yeni romantizmin duygulanımı, organik zekânın yerini alabilecek mi?

Anımsanan hatıralar ve siyasi belleğin tahkimatı

Yazar Recep Tatar, gönüllerde cürmünden fazla yer kaplayacak bu kitabıyla şimdi bir kapı araladı...