İspanya İç Savaşı 1936-39 yılları arasında yaşandı. Faşizmin savaşı kazanmasıyla Franko'nun diktatörlüğü, öldüğü 1975 yılına kadar devam etti. İspanya'da özellikle iç savaş ve sonrasındaki Franko'nun cinayet, toplu katliam ve terör politikalarının yarattığı travma, toplumsal belleğin unutuluş vadisinden aşağı itildi. Yüzleşme, o korkunç yılları irdeleme, olayın vehametinin devasalığına denk düşecek cesaret ve kararlılıktan, iradeden yoksun cılız adımlar halinde süregeldi. İspanya'da bile hâlâ ortaya çıkarılan toplu mezarlar, Madrid otoyollarının altında gömülü olan sayıları meçhul onca insan kuşku yok ki, anarşist, komünist, cumhuriyetçi ve Franko muhaliflerinden müteşekkil. Uluslararası Af Örgütü'ne göre İspanya, Kamboçya'dan sonra dünya da en çok toplu mezara sahip olan ülkedir. Toplu mezarlarda kaybolan 114 bin sivilin isimleri var.
Bunların biliniyor olması, sükutu bozmaya yetmiyor. Peki İspanya'da bile bu perde açılmazken ya da azıcık aralanmışken, neredeyse 90 yıl sonra biz T24'te İspanya İç Savaşı'nı neden konuşacağız? Bugüne ve yarına dair ne verebilir ki bu çaba ? Cevapların izleri bu ve sonraki bölümlerde aranacak.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanıyla başlanan bu yazılarda kaçınılmaz olarak bu tarihsel olaya girmek gerekti. Ama salt bundan ötürü de değil. Roman, konusu İspanya İç Savaşı'nın gerçekleştiği o üç meşum yılda cereyan eden olaylar, süreçler ve zafere yaklaşılan ilk evrenin akabinde alınan ağır yenilgiye şimdi bakıldığında, adeta bir siyasi laboratuvar olduğu görülebiliyor.
Ayrıca; neoliberalizmin, demokrasi-piyasa dogmasının faşizan- otoriter popülizme evrildiği yaşadığımız dünyada -ilkin yüz yıl önce Çarlık Rusya'sında roman yazarı Çernişevski ve Vladimir İliç Ulyanov tarafından sorulmuş ve yanıtı bulunmuş- Ne Yapmalı? sorusuna aranan cevaplara güçlü karineler barındırdığından, girme lüzumu vardır.
Yanısıra, dünyada 20 bin esere konu olan bu olayın önemi ve anlamını düşününce memleketin siyasi - entelektüel deposundaki bilginin, yazılmış makale, kitap, konferans vs'nin ancak plajda bir avuç kum metaforunu hak etme sınırlılığında kalmışlığıdır. Halbuki konuyla çok alakasız ve girmeye de hiç niyetlenilmediği halde, mesela Flamenko müziği dinlerken, biraz bilgi sahibi olmaya kalkışıldığında İspanya'yla, oradan bu türün geçirdiği evreleri öğrenmek isterken iç savaşla ve Franko diktatörlüğü dönemiyle karşı karşıya geliniyor. Tıpkı blues dinlerken zencilerin yaşadıklarıyla yüz yüze kalınması gibi.
Aşağıdaki resim hemen bilineceği gibi Picasso tarafından yapıldı. Ressam Fransa'da yaşıyordu ama savaşı yakından takip ediyordu. Alman nazi pilotlarının uçaklarıyla bomba yağdırılarak yerle bir ettiği Guernica kasabasının imgeleminde oluştuğu halini resmetti ve adını Guernica olarak belirledi. Bu resim dünyada savaşın yıkımını ve neden olduğu tahribatı en iyi ifade eden bir eser olarak anılmaya devam ediyor.
Katıldığı bir sergide Alman bir general Picasso'ya yaklaşır ve sorar:
''Bu tabloyu siz mi yaptınız?''
Picasso da;
''Hayır, siz yaptınız.'' der.
Türkçeye de çevrilmiş dört roman, İspanya İç Savaşı dünya literatürünün de baş yapıtları arasındadır:
Andre Malraux – Umut
George Orwell – Katalonya'ya Selam
Ernest Hemingway - Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Arthur Koestler – İspanya'da Ölüm Güncesi
Romanlar dışında büyük şair Pablo Neruda, İspanya'nın en büyük şairlerinden F. Garcia Lorca'nın, faşist milislerce evinden sürüklenerek dışarayı çıkarılıp kurşuna dizilmesinden duyduğu acı ve öfkenin de etkisiyle Kalbimdeki İspanya adlı şiir kitabını yazmıştır.
Bu dört romanın yazarları ve şair İspanya'ya gitmiş ve fiilen Cumhuriyetçi bloku desteklemişlerdir. George Orwell cephede vurulduğu için ülkesine dönmek zorunda kalmıştır.
Ünlü Sovyet yazar İlya Ehrenburg, İzvestiya gazetesinin savaş muhabiri olarak İspanya İç Savaşı'na katılmıştır.
İngiliz Marksist yazar Cristopher Caudwel, Uluslararası Tugaylara katılarak cephede savaşmış, 12 Şubat 1937'de Jarama nehri çarpışmasında faşistlerce öldürülmüştür. "Ölen bir Kültür Üzerine İncelemeler" adlı kitabı Metis yayınlarından çıkmıştı. Ayrıca Murat Belge, Marksist Estetik isimli kitabında Caudwel'in estetik konusunda görüşlerini merkez alarak Marksist estetikle ilgili görüşlerini tartışmıştır.
Elbette, İspanya ve başka ülkelerde bir çok edebiyat eserinde, iç savaş ve Franko dönemi işlenmiştir. Kitaplarının bir kısmı Türkçeye de çevrilmiş olan roman yazarı Javier Cercas'ı, bu türden eser verdiği için anmak gerekir. İç savaş ve sonrasıyla ilgili daha geniş okuma yapmak isteyenler için Cercas'ın "Salamina Askerleri" ile "Sınırın Yasaları'' adlı romanları önerilir.
Pablo Neruda, Picasso'nun Guernica'sı gibi Falanjistlerin Fas'tan getirilen ölüm makinesi katiller sürüsünün ve Nazi pilotların yaptıkları yıkımı – katliamı, yansıtan mükemmellikte şu şiiri yazar:
En asi
Bir mahallesinde yaşardım / Madrid'in, çanlar, / saatler, ağaçlarla./ Meşin bir okyanus gibi / görünürdü oradan / kuru yüzü İspanya'nın./ Ve alevler sardı her şeyi bir sabah / ve bir sabah ateşler / fışkırıp topraktan / yutuverdi yaşamları, / ondan sonra ateşti, / baruttu, kandı / ondan sonra her şey./ Haydutlar, uçaklar, Faslılarla, / haydutlar, yüzükler ve düşeslerle,/ haydutlar, kara cüppeli papazlarla kutsayan, / geldiler gökten öldürmeye çocukları,/ ve sokaklar boyunca kanı çocukların / aktı yalnızca, çocuk kanı gibi./ Hain / generaller: / seyredin ölü evimi, / seyredin kırık İspanya'yı:/ ama yanan bir metal gelir her ölü evden / çiçekler yerine,/ İspanya çıkıp gelir / her oyuğundanİspanya'nın /, her ölü çocuktan bir tüfek gelir, gözleri olan, her suçtan mermiler doğar ama / bir gün sizi bulacak, can evinde yüreğin./ Gel de gör, sokaklar kan, / gel de gör / sokaklar kan, / gel de gör kanı / sokaklarda akan!
|
Türkiye' de ise sadece Nazım Hikmet henüz iç savaş sürerken aşağıdaki şiiri yazmıştır:
Karanlıkta kar yağıyor
Ne maveradan ses duymak, ne satırların nescine koymak o «anlaşılmayan şeyi», ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi, ne güzel laf, ne derin kelam . . . Çok şükür hepsinin hepsinin üstündeyim bu akşam.
Bu akşam bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var; sana, senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.
Karanlıkta kar yağıyor, sen Madrid kapısındasın. Karşında en güzel şeylerimizi ümidi, hasreti, hürriyeti ve çocukları öldüren bir ordu.
Kar yağıyor. Ve belki bu akşam ıslak ayakların üşüyordur. Kar yağıyor ve ben şimdi düşünürken seni şurana bir kurşun saplanabilir ve artık bir daha ne kar, ne rüzgar, ne gece . . .
Kar yağıyor ve sen böyle «No pasaran» deyip Madrid kapısına dikilmeden önce herhalde vardın. Kimdin, nerden geldin, ne yapardın? Ne bileyim, mesela: Astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin. Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır. Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin «Yunkers» motorları yakarken Bilbao'yu. Veyahut herhangi bir Konte Fernando Valaskeros de Kortoba'nın çiftliğinde ırgatlık etmişindir. Belki «Plasa da Sol»da küçük bir dükkanın vardı, renkli İspanyol yemişleri satardın. Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin. Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin ve parçalandı üniversite mahallesinde bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların. Belki dinsizsin, belki boynunda bir sicim, bir küçük haç. Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç? Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim. Bilmiyorum belki yüzün hatırlatır Sibirya'da Kolçak'ı yenenleri ; belki yüzünün bir tarafı biraz bizim Dumlupınar'da yatana benziyordur ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyer'i. Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim, adımı duymadın ve hiç duymayacaksın. Aramızda denizler, dağlar, benim kahrolası aczim ve «Ademi Müdahale Komitesi» var. Ben ne senin yanına gelebilir, ne sana bir kasa kurşun, bir sandık taze yumurta, bir çift yün çorap gönderebilirim. Halbuki biliyorum, bu soğuk karlı havalarda iki çıplak çocuk gibi üşümektedir Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların. Biliyorum, ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa, insanoğulları daha ne kadar büyük ne kadar güzel şey yaratacaklarsa, yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin güzel gözlerindedir, Madrid kapısındaki nöbetçimin. Ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam onu sevmekten başka bir şey yapamam.
Nâzım Hikmet, 1937
|
Bu şiirde dikkat çekici bir dize var, izahı gerekiyor: "Ve sen böyle No Passaran deyip"
No Passaran, "Geçit yok", "Geçemeyecekler" anlamını taşır. Bu söz, efsanevi İspanyol Anarşist önder Durruti'nin kitleye yaptığı bir ajitasyonun bitiş cümlesidir. Daha sonra anti-faşist mücadelenin sloganı olmuştur. Anarşist Durruti'nin bu sözü komünist şair Nazım Hikmet'in şiirinde yer almıştır.
Sinema filmlerinden bir seçki olarak şu filmler öne çıkar:
Carlos Saura - La Caza (Av) ve Ay Carmela Ken Loach – Land and Freedom (Ülke Ve Özgürlük) Jon Garaño, Aitor Arregi ve Jose Mari Goenaga – The Endless Trench (Sonsuz Siper) Peter Sehr, Marie Noelle – The Anarchist's Wife (Anarşistin Karısı) Vicente Aranda - Libertarias (Özgürlük) İspanya İç Savaşı'nda kadın savaşçılar Guillermo del Toro – Pan's Labyrinth (Pan' ın Labirenti) Sam Wood - For Whom The Bell Tolls (Çanlar Kimin İçin Çalıyor) Koldo Serra – Guernica Alejandro Amenabar – While At War (Savaşın Gölgesinde) Alanis Resnais – War is Ovar (Savaş Bitti) Nick Hamm - Talk Of Angels (Meleklerin Ayak Sesleri) Jose Luis Cuerda - La Lengua De Las Mariposas (Kelebeklerin Dili) Aitor Arregi, Jon Garano, Jose Mari Goenaga – Endless Trench (Sonsuz Siper)
|
Buraya aldıklarım dışında da İspanya İç Savaşı'nı işlemiş filmler var. Her seçki öznel / kişisel beğeni ve tercihlere göre yapılır ama ben ulaşılması kolay olmalarına da dikkat ettim, tabii en önce kalitelerine.
Edebiyat dışı çeviri ve telif kitaplar:
Pierre Vilar – İspanya İç Savaşı Julian Casanova – İspanya Savaşının Kısa Tarihi E. H. Carr – Komintern ve İspanya İç Savaşı Juan Ambau – İspanya İç Savaşında Komünistler Miguel Romero – Bask Ülkesi ve Katalonya'da İspanya İç Savaş Pierre Broue, Emime Temime – İspanya'da Devrim Ve İç Savaş Colins, Rapierre - Yasımı Tutacaksın Chapsal , Rossif – Madrid'de Ölmek Abel Paz – Halk Silahlanınca Hans Magnus Enzensberger – Anarşinin Kısa Yazı Antonia Altarriba - Uçma Sanatı Bir İspanya İç Savaşı Hikâyesi Saint Exupery Antoine de – Kanayan İspanya Ronald Fraser - İspanya' nın Kanı İç Savaş Deneyimi (1936 - 1939)
|
Bu kitapların dışında Tony Clif'in "Troçki" kitap dizisinin dördüncü cildi, Murray Bookchin'in "Spartakist'lerden İspanya İç Savaşı", Neil Faulkner'in'' Marksist Dünya Tarihi" kitaplarında yetkin değerlendirmeler ve bilgiler bulunuyor.
Türkçe telif kitaplar ise aşağıdadır:
A. Raşit Kaya – İspanya Faşizmden Demokrasiye
Ferit Burak Aydar – İspanya İç Savaşı'nın İzinde (Yazarın ayrıca "İspanya İç Savaşı'na Doğru" ve "Son Büyük Dava": İspanya İç Savaşı ve İspanya Devrimi" başlıklı makaleleri Birikim web sitesinde 22 - 25 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanmıştır.)
Peki, Türk basınında vaka nasıl değerlendirildi, solun tutumu neydi? Yazının sonraki bölümünde bakacağız.