16 Kasım 2020

Savulun, reform geliyor!

Yıllardır seyrettiğim manzara bana "şişedeki cin" hikâyesini hatırlatıyor. Hani derler ya, her nasılsa bir şişeye girmiş ve orada hapsolmuş cin bir kere oradan çıkmayı başarırsa kimse onu yeniden şişeye sokamaz. Tayyip Erdoğan'ın cini de şişeden çıktı, çıkmayı başardı sanıyorum

Bugünlerde Tayyip Erdoğan sık sık "müjde" veriyor ki iktidar "reform" hazırlığındaymış. Reform, hem ekonomik, hem de demokratik olacakmış. Bu ikincisi, tabii adli alanı da içerecekmiş. Tayyip Erdoğan bunları söylüyor, partisinin üyeleri de tekrarlıyor. En güzeli de Adalet Bakanı'nın "adalet" mekanizmasının işleyişinden bazı şikayetleri oması.

Bu "yeni" sayfa Berat Albayrak'ın bazı yol yordam bilmezlerin "istifa" diye adlandırdığı "af isteme" eylemiyle başladı. Ya da belki onun af istemesine yol açan Merkez Bankası tayiniyle... Berat Albayrak'ın performansını beğenmeyen birçok kişi memnuniyet bildiren yazılar yazdı. Berat Albayrak'ın performansını beğenmek için bir neden yoktu, ama gidişinden bu kadar mutlu olmak için de neden yoktu bence. Çünkü zaten Berat Albayrak kendi vukufu, otantik planları, teorisi olan biri değildi. Tayyip Erdoğan'ın damadıydı ve onun dediğini yapıyordu. Bunu zaten Tayyip Erdoğan kendisi söylemiş, "Burada ben varım" diyerek hepimizi uyarmıştı. Damadının mutlu olmama ihtimalinin yüksek olduğu birini Merkez Bankası'nın başına getirirken aslında damadın değil, kendi ekonomik politikasının eleştirisini yapmış oluyordu.

Toplumun bu politikadan ne kadar mutlu olduğu da dolar hikâyesi ile belli oldu. Eşi benzeri görülmüş bir şey değil: Bakan istifasını bildiriyor; epey uzun bir süre bunun kabul edilip edilmediği bile belli değil; yerini kimin alacağı belli değil, uygulanmakta olan politikanın değişip değişmeyeceği, değişirse ne yönde değişeceği belli değil. Ama dolar düşüyor! Demek ki Bakan'ın istifa etmiş olması yetiyor. Hani insanın aklına şarap tadıcısı fıkrasını getiriyor. Adama birinci şişeden bir kadeh şarap vermişler, içmiş, "Öbürü iyi" demiş. "Yahu, öbürünü daha içmedin," demişler. "Bundan kötüsü olamaz," demiş. Türkiye toplumu Erdoğan-Albayrak ekonomi politikasının değerlendirmesini yaptı. Açık ve net bir değerlendirmeydi.

Eh, şimdi "reform" geliyor. Her şey yoluna girecektir. 

Beni asıl korkutan "demokrasi reformu". Tayyip Erdoğan'ın sözlüğündeki karşılığı ile yeni demokratik reformların neler getireceğini düşünmek ürkütücü. Örneğin, kitlelerin kalpten gelen taleplerine cevaben idam cezasını geri getirmek midir "demokratik reform"? Ya da Tayyip Erdoğan'ın canını sıkan işler yapanları mahkemesiz içeri tıkmak mıdır?

Şu anda içeride ve dışarıda ("dışarı" derken Trump'ın yerine Biden'ın gelmesine karşı hazırlığı kastediyorum) esen havaya uyum göstermek babında birkaç demokratik görünümlü iş yapılabilir -"yapılmaz" demiyorum. Ama böyle birkaç şey yapılırsa bundan uzun vadeli olumlu sonuçlar çıkarmanın yanlış olacağı kanısındayım.

Tayyip Erdoğan'ın yaptığı işi bir yana bırakıp onun tamamen tersi bir başka iş yapmaya başlaması şaşırtıcı olmaz. Zaten bunun kaç tane örneğini gördük şimdiye kadar. Dolayısıyla birkaç günlük bir "demokrat reformatör Tayyip Erdoğan" filmi seyretmemiz imkansız bir şey değildir. Ama bu kısa süreli bir temsil olacaktır.

Yıllardır seyrettiğim manzara bana "şişedeki cin" hikâyesini hatırlatıyor. Hani derler ya, her nasılsa bir şişeye girmiş ve orada hapsolmuş cin bir kere oradan çıkmayı başarırsa kimse onu yeniden şişeye sokamaz. Tayyip Erdoğan'ın cini de şişeden çıktı, çıkmayı başardı sanıyorum.

AKP 2002'de seçimi kazandı. Bundan sonra epey bir süre Tayyip Erdoğan'ın doğrudan doğruya demokrasinin ümüğünü sıkmak üzere bir girişimde bulunduğunu görmedik. Tramvay mı, otobüs mü, inip binmek konusunda bazı irkiltici sözler söyledi ama bir eyleme geçmedi. Tam tersine, İslam'la bir "medeniyet savaşı"na girileceği üstüne Huntington teorilerinin olduğu bir ortamda Türkiye'nin bir örnek olması ciddi ciddi düşünüldü; Obama'nın ilk ziyaretini buraya yapması bunun bir parçasıydı. Sosyalist Enternasyonal'in AKP iktidarına bayağı olumlu gözle baktığını biliyorum. Başka örnekler de bulunur.

Böyle böyle giderken Gezi Direnişi başladı ve Tayyip Erdoğan değişmeye karar verdi. "Değişmeye" demek aslında yanıltıcı olur. Cinin şişeden çıktığı an buydu: Tayyip Erdoğan gerçek dünyasına, gerçekten benimsediği değerlere döndü. O olaydan bu yana yıllar geçti ve Erdoğan hiç yalpalamadan, adımını şaşırmadan bu yeni yolunda ilerledi.

İktidar, Erdoğan için mutlaka elde tutulması gerekli olan şey. Çevresinde bulunanların da bu konuya farklı gözle baktıklarını -bakabileceklerini- sanmıyorum. Böyle olunca, "Şimdi bu türlüsü gerekiyor" diye tarzlarına uymayan birkaç şey yapabilirler (yapmalarının işlerine yarayacağına kanaat getirirlerse), ama bunlar zaten göz çıkaran uygulamalarda birkaç ufak tefek düzeltme yapmanın ötesine geçmeyecektir. Çünkü cin şişeden çıkmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı