18 Mart 2017

Muhalefet?

Bu saatten sonra CHP'ye şaşana şaşmalı...

Türkiye'nin bir "iktidar sorunu" olduğu belli. Nitekim onun sonucu olarak bu gergin (ve kasıtlı olarak gerilen) havada referanduma gidiyoruz. "İktidar sorunu" mu, demeli, "fart-ı  aşk-ı iktidar sorunu" mu demeli, her neyse, şimdiye kadar üç "erk" tespit edilebildiği için "üç erk"i birden isteyen bir merci söz konusu.

Türkiye'de iktidarı kendisi için isteyen "namert"tir, onun için bu ülkenin siyaset adamları iktidarı kendileri için istemezler; milletin iyiliği için isterler. Şimdiki talep şu: "Demokrasiyi filan boş verin. Bunlar "fan-fin-fon," gavur icadı fanteziler. Size sağlam bir önder gerek. O da benim. Biliyorsunuz. Bana yetkilerin hepsini verin, aklımdan geçirdiğim Türkiye'yi kurayım."

Bu zihniyet şüphesiz bir sorun. Şimdiye kadar Türkiye için çok ciddi açmazlar yarattı. Yenilerini de yaratacağı açıkça görünüyor.

Yeterince ciddi bir durum. Ama Türkiye'nin talihsizliği yalnız bu "iktidar sorunu" ile sınırlı değil. Türkiye'nin bir de "muhalefet sorunu" var. "Muhalefetin yokluğu sorunu" da diyebilirsiniz buna. Toplumda yaşayan çeşitli eğilimlerde insanları çeşitli biçimlerde etkileyen, ama sonuçta, var olan iktidar karşısında yer alan kişilerin seçenekler yelpazesini daraltan bir durum bu. Birkaç seçimdir AKP'ye o vermiş insanlar içinde, "Bu referandumda 'hayır' diyeyim" diye düşünenlerin sayısının az olmadığı kanısındayım. Yarın öbür gün olacak, aynı insanlar "kime vereyim" diye düşünecek. Ama bu insanların çoğu, iktidarın marifetleri ne olursa olsun, CHP tipi muhalefetin yanında yer almak istemeyecektir.

Referandum öncesinde iktidarın diline doladığı "gaf" mı demeli, ne demeli bilmediğim Kılıçdaroğlu "beyanatı" var- malûm "Cumhurbaşkanı" ile "Başbakan" arasındaki "anlaşmazlık ihtimali" üstüne!..

Bu gerçekten akıllara seza bir "beyanat"tı ya, sallapati, nereye varacağı belirsiz sözlerin sonu yok. Örneğin bu iktidar ırza geçmeyi içeren gene "akıllara seza" bir yasa hazırlığına girdi. Irzına geçileni ırza geçenle evererek sorun çözmeyi tasarlayan bir yasa. CHP itiraz etti, eyvallah! "Bu, insanlığa aykırı" dedi, amenna! Derken Kılıçdaroğlu, "Ya birden fazla kişi tecavüz ettiyse ne olacak?" diye bir soru sordu. Haydaa! Bu sözün (sorunun) hemen akla getireceği şeyleri Kılıçdaroğlu aklından geçirmemiş olabilir (yani "suçlu" tek kişiyse çözümün makûl olduğu düşüncesini); ama söylenen söz bu ihtimali içeriyor ve dolayısıyla "ana muhalefet partisi genel başkanı"nın ağzından çıkmaması gereken bir söz.

Bunlar yeterince önemli konular ve bu davranışlar ana muhalefet partisinin yurttaştaki zaten var olan güvensizlik duygusuna katkıda bulunması doğal. Ama teorik düzeyde ve pratik düzeyde yapılan başka şeyler var ki, bunların varlığında CHP'yi "muhalefet" olarak görmek de güçleşiyor.

Bu söylemek istediklerimin başında HDP ve milletvekili dokunulmazlığı konusunda CHP'nin davranışı geliyor. Ben, şimdiye kadar başlatılmış davalarda, yazılmış iddianamelerde, tutuklanan, hakkında dava açılan HDP'lilerin suç işlemiş olduklarına dair inandırıcı bir kanıt göremiyorum. Onlar için söylenenler de, Altan kardeşlerin "subliminal" propaganda yapmasından daha ele avuca gelir temellere dayanmıyor. Ama şu dönemde zaten yargı herhangi bir AKP dalı, şubesi gibi davranmakta. Bu ortamda dokunulmazlıkların kaldırılması işlemine el vererek bu insanların hapse tıkılmasını, uzun vadede de HDP'nin kapatılmasını ("gelecek seçimlere az kala" diye bir zamanla düşünüldüğünü tahmin ediyorum) kolaylaştırmakla, CHP ne yapmış oluyor?

Bir yandan "demokrasi" diye bir türlü içini dolduramadığı ("tek-parti rejimi"nin faziletlerini övdüğü sürece dolduramayacaktır) vaveylalar koparıp bir yandan demokrasiyi boğazlamak yolunda en belli başlı girişimlerden birini gözü kapalı desteklemek ne demek?

İki taraf var: "Demokrasi" diye bağırarak birbirlerine saldırıyorlar, birbirinin gözünü oymaya çalışıyorlar. Ama ikisinin de torbasında, deposunda, cephaneliğinde demokrasi yok. Türkiye'nin kaderine biçilen trajikomedi bu.

Ve son Hollanda kepazeliği. Bu olayın referandum için bir şovenizm kabarması yaratmak üzere planlanıp icra edildiğinden uzun boylu şüphem yok. Halk Partisi'nin "refleksleri" ne? Hollanda ile diplomatik ilişkileri askıya almak! Yani AKP'yi ve Tayyip Erdoğan'ı, "Ben olsam senden daha ölçüsüz şovence davranırdım" diyerek eleştirmek ve bundan puan toplamayı ummak; bunu bir "politika" olarak benimsemek.

HDP ile ilgili olarak o tavrı alan partinin bu konuya ilişkin bu tavrı almasına şaşmamak gerek. Bu saatten sonra CHP'ye şaşana şaşmalı. 

Ve Türkiye'nin iktidar sorunun yanı sıra "muhalefet sorunu da devam ediyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Nazar

Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Bugünlerin siyasi bulmacası

Devlet Bahçeli “Öcalan” çıkışıyla ne demek istedi? Erdoğan ile bir plan hazırlamışlarsa bu plan ne olabilir? Hareket aşamasına gelince ne olabilir?

Dış ilişkiler

Tayyip Erdoğan Türkiye’nin dış politikasını “monşerler”in elinden kurtardı. O elinden geleni yaptı, “kurtardı” ama bu kurtuluş bizim için iyi mi oldu, kötü mü hiç emin değilim

"
"