16 Eylül 2024

Mesajları çözmek

AKP seçimi kazanıp hükümeti kurduğu sık sık yapılan mitinglerde “Ordu göreve!” sloganının nasıl kullanıldığını hatırlıyoruz; demek ki bu “görev”in yerine getirilmesini sabırsızlıkla bekleyen azımsanmayacak sayıda kişi var

Bir süreden beri “hararetli” siyasi konu, teğmenlerin yemini. Henüz “hareketli” değil ama yeterince “hararetli.” Harp okulları bu yılın mezunlarını verdi ve böylece bu genç teğmenler yeminlerini edip Silahlı Kuvvetler’e katıldılar. Buraya kadar bir sorun yok! Ama yemin edildikten sonra ikinci bir yemin yerine geçmek diye yorumlanabilecek “kılıçlı” kısım öyle değil. Bu “kılıçlı” kısımda teğmenler “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırdılar. Bu beklenmedik bir davranıştı ve toplumun belirli kesimlerinde “kabul edilemez” bir davranıştı. Tartışması devam ediyor ve ciddi, ciddiye alınması kaçınılmaz bir meraka yol açıyor. “Ne olacak?”

“Toplumun belirli kesimlerinde ‘kabul edilemez davranış” demiştim. Ancak, öyle düşünenler kabaca toplumun bir yarısıysa öbür yarısı da bunu hiç yadırgamadı. Hatta, bir yoruma yer verirsek, olay, toplumun bu yarısının nicedir beklediği olaydı. “Kabul edilemezci” kesim “Bu ne rezalet!” yaklaşımına indirgeyeceğimiz bir gürültü çıkarırken, ikinci kesim “Ne var bunda yadırgayacak? Her şey gayet normal” demeyi seçti.

Evet, bu “slogan”, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Türk ordusunun subay kısmının “amentü”südür, bu bakımdan şaşıracak bir şey yoktur. Ama bu kadar “düz” bir durumda değiliz, çünkü iktidar bu “amentü”yü benimsemiyor. Tersine, bunu toplumdan kazıyıp atmak istiyor ve bu isteğini saklama gereğini de gittikçe daha az duyuyor. Dolayısıyla iktidar teğmenlerin davranışını kendine karşı bir “başkaldırı jesti” olarak yorumluyor.

Ama, “her şey normal” diyenlerin önemli bir kısmının da bu yorumu doğru bulacağından, bulduğundan fazla şüphem yok. “Bekliyorlardı” derken bunu düşünüyordum.

AKP iktidarda ve bu konuya yaklaşımı da ortada, elindeki imkanlar da. Açılan soruşturma sonucunda iktidar bu teğmenleri tasfiye etmeye karar verebilir. Dolayısıyla teğmenleri destekleyenlerin “Sizin şüpheleriniz doğru değil” diyerek onları desteklemesi de normal.

“Şüpheleri” ne? Türkiye siyasi hayatının en sık kullanılan kelimesi olmasını kanıksadığımız, “darbe!” Peki, bu “yersiz” bir şüphe mi? Bence teğmenler “Biz Atatürk’e bağlıyız ve toplumu ondan soğutma politikalarınızdan hoşnut değiliz” demek istediler ve dediler. Bu davranışların devamında “darbe” gelir mi? Bu şüphesiz bir ihtimaldir; AKP seçimi kazanıp hükümeti kurduğu sık sık yapılan mitinglerde “Ordu göreve!” sloganının nasıl kullanıldığını hatırlıyoruz; demek ki bu “görev”in yerine getirilmesini sabırsızlıkla bekleyen azımsanmayacak sayıda kişi var.

Öte yandan Türkiye’de bu “darbe” pratiğinin artık bitmesi gerektiğini düşünen çok kişi olduğunu, bu yaklaşımın birçok subayca da benimsendiğini biliyoruz.

Teğmenlerin Atatürk’e sahip çıkarken ille de “darbe” rüyası görmediklerini tahmin edebiliriz. Dolayısıyla onların jestini onların koyduğu sınırlar içinde kalacak bir uyarı olarak kabul edebiliriz (ve bence öyle kabul etmeliyiz.) Yani coşkuyla Atatürk’e bağlılıklarını haykıran teğmenleri “suçlu” çıkarma gayretine girmekten kaçınmalıyız—bunu AKP içinde aklı başında (ve önemli konumda) bireyler de dile getirdiler.

Osmanlı döneminden başlayarak bu toplumda “Batılılaşma” yolunda girilen çabalar ve bunun kızdırdığı kesimler üstüne dünya kadar söylem, metin ürettik.

“Düşman kardeşler” olarak da adlandırabileceğimiz bu iki kesim “öteki”ni yok etmek üzere elinden geleni yapmıştır. Bu kavganın bir kazananı olmadığını görmemiz gerekir. Hele bu tarihte, bu aşamada! Her türlü entelektüel çabamızı bulunduğumuz kamp adına ötekini nasıl “yok edeceğimizi” düşünerek geçirdik. Bundan böyle birbirimizle nasıl geçinebileceğimize, nerelerde uzlaşabileceğimize, ne gibi alanlarda kendi tavrımızı yumuşatabileceğimize kafa yorarak geçirmemiz gerekir—yararlı olur. Ama böyle düşünenlerin hala azınlıkta kaldığını görmekteyiz.

Murat Belge kimdir?

16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu.

Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor.

Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli.

Kitapları

- Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997)

- Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989)

- Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997)

- The Blue Cruise (Boyut, 1991)

- Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992)

- 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992)

- İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007)

- Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995)

- Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997)

- Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998)

- Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001),

- Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002)

- Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003)

- Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006)

- Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007)

- Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009)

- Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009)

- Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010)

- Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011)

- Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013)

- Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014)

- Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014)

- Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi)

- Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016)

- Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018)

- "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019)

Çevirileri

- Hegel Üstüne: W.T. Stace

- Martin Chuzlewitt: Charles Dickens

- Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner

- Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce

- Arabadakiler, Patrick White

- 1844 Elyazmaları: Karl Marx

- Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger

- Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman

- Yazıcı Bartleby: Herman Melville

- Kayıp Kız: David Herbert Lawrence

- Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie

- Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte)

- Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer

Yazarın Diğer Yazıları

Kutuplaşmadan yaşamak

İktidar Bloku’nun karşısındaki gittikçe büyüyen muhalefetin en kalabalık, dolayısıyla en faal ve etkili ögesi CHP. Orada yaratılacak bir çatlak her şeyden önce iktidarın ömrünü uzatmaya yarar

Nazar

Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Bugünlerin siyasi bulmacası

Devlet Bahçeli “Öcalan” çıkışıyla ne demek istedi? Erdoğan ile bir plan hazırlamışlarsa bu plan ne olabilir? Hareket aşamasına gelince ne olabilir?

"
"