Angela Merkel "İslâmcı terör" diyerek gene kızdırdı Tayyip Erdoğan'ı. Gördüğüm kadar adamların kendilerinin, kendilerine "ISIS" denmesinden uzun boylu bir şikâyetleri yok. Bu "ISIS"in Türkçe'ye çevrilmişi de "IŞİD", yani "Irak ve Şam İslâm Devleti." Adamlar bu "İslâm"ı bastıra bastıra söylüyorlar ama Tayyip Erdoğan bunu doğru bulmuyor. Doğru bulmadığı için de "DAEŞ" diye başka bir formül bulundu. Bunun Türkiye'den başka kullanıldığı bir yer var mı, bilmiyorum; ama bize böyle diyoruz ve ISIS ya da IŞİD diyenlere de kızıyoruz.
"İslâm," "salâm," "selâmet," "salim," "selim" Arapça "s-l-m" konsonlarından gelir. Erdoğan'ın dediği gibi, "barış"la tam eşanlamlı olmasa da, ona komşu anlam olan bir köktür bu. Erdoğan'ın "argüman"ı (ki bunu Angela Merkel'a da anlattı) "terör" kavramı ile "barış" anlamına gelen "İslâm"ın yan yana gelemeyeceği.
Aynı "s-l-m" konsolarıyla yapılan bir başka kelime ("fiil" hali), "teslim." "Müslüman" da bir düzeyde "teslim olmuş" anlamına geliyor. Bu aslında Tayyip Erdoğan'ın "barış"tan anladığı şeyi oldukça iyi anlatıyor. Onunla "barışmak" için ona"teslim" olmanız gerekiyor.
Batılıların aklı ermiyor bu inceliklere. Merkel gibi "İslâmcı terör" deyip geçiyorlar. Erdoğan'dan başka düzelten de yok. İşin kötüsü, terörün bu çeşidini yapanlar da kendilerine ya da eylemlerine "İslâm" sıfatını takmakta bir sakınca görmüyorlar.
Ama onlar da kendileri ya da eylemleri hakkında "terör" kelimesinin kullanılmasından hoşnut değiller. "Biz İslâmcı teröristleriz; İslâmi terör yaparak dünyayı İslâm yapacağız" (yani "teslim alacağız") demiyorlar.
"Siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?" diye sorsak, "Biz cihad yapıyoruz, 'mücahid'iz," diye cevap verirlerdi herhalde.
Bir olaya o cephenin bu cephenin nasıl baktığı çok farklı olabiliyor; ama, tuhaf, olay aynı olay. Biri "terör" diyor, öbürü "cihad" diyor; ama bıçak aynı bıçak, kesilen gırtlak aynı kesilen gırtlak, cellât aynı cellât.
Merkel, Tayyip Erdoğan'ın müdahalesine rağmen, yanlışında, yani gafletinde ısrar etti: "İslâmla İslâmcı arasında bir farklılık var," dedi.
Tayyip Erdoğan bir şey için "yanlış" demişse o şey "yanlış"tır; bunu biliyoruz. Gene de Angela Hanım'ın söylediği sözün ikna edici bir yanı var. Birtakım adamlar bir araya gelmiş, "Biz bu dünyayı Müslüman yapmak için bir araya geldik, onun için buradayız," diyorlar. "Bunun da yolu budur." Bu adamlarla nereye kadar tartışabilirsiniz? Onlar kararlarını çoktan vermişler, verdikleri kararın gereklerini yerine getirmekle meşguller.
Merkel'a, Trump'a, filancaya falancaya, "İslâmcı terör" demenin yanlışlığını anlatıp onlara bunu ikna etmeye çalışmaktansa, IŞİD'DE, El Kaide'de, El Nusra'da ve bunların benzeri birçok örgütte İslâm adına bu işleri yapan kişilere, yaptıkları işin İslâma aykırı olduğunu anlatmaya çalışsalar, daha parlak sonuç alabilirler mi, orasını bilemeyeceğim, ama hiç değilse, sonuç alması daha hayırlı bir iş yapmış olurlar.
Bu zor iş, bu mucize başarılsa, Angela Merkel da sanırım bir daha "İslâmcı terör" demez. Şu koşullarda diyelim Erdoğan onu ikna etti, bunu demez oldu, Taliban durmuyor ki, Boko Haram, IŞİD durmuyorlar ki! Birileri onların yaptıklarına ne ad verileceğini tartışırken onlar o işi yapmaya devam ediyor.
Merkel "İslâm ile İslâmcı arasında bir farklılık var," diyor.
Yani ne demiş oluyor? "Her Müslüman terörist değildir" demiş oluyor. Demin Trump'ın adını andım. Bakın böyle şeyleri ona kabul ettirmek daha güç bir iş gibi gözüküyor, çünkü adamın toptancılığa yatkın bir muhakeme tarzı var. "Suriyeli giremez" diyor, Suriyeli giremiyor. Demek ki Suriyelinin terörist olanı, olmayanı diye bir ayrım yok ya da bir ayrım varsa bile önemli değil.
Herhalde Trump'la Erdoğan arasında da "muhavere" geçecektir günün birinde. O "muhavere"de acaba Trump "İslâmist terror" diye bir laf eder mi? Ederse Erdoğan ona bunun ne kadar rencide edici bir söz olduğunu anlatır mı? Anlatırsa Donald Trump yanlışını anlayıp bunu bir daha söylememeye karar verir mi?
Bakalım, herhalde göreceğiz.