24 Nisan 2022

"A"nın uzunu ve kısası

Bunun bir listesini mi tutmalı, ne yapmalı bilmiyorum. Ama gerçekten bu "kısa a", "uzun a" konusu; doğrusunu bilenlerin sayısı da sanki habire azalıyor. Habire: "a" kısa.

"A" konusuna geleceğim de, önce bir başka tuhaflığa değineceğim. İletişim Yayınları son Nobel'i kazanan Abdulrazak Gurnah'tan yeni bir roman yayımlamaya hazırlanıyormuş, bunun önsözünü benim yazmamı istediklerini söylediler. Gurnah'ı bu Nobel ödülünden epey önce okuyup tavsiye etmemin hikâyesini anlatmıştım, yeniden o konuya girmeme gerek yok; zaten anlatmak istediğim şeyin de onunla ilgisi yok.

Daha önce okumadığım bir romanı... "Google'a bir baksam" diye düşündüm. İnsan kendi gözünden kaçan şeyleri okuyarak fark ediyor; Gurnah çok tanınan bir yazar değil, ama Nobel kazanalı hakkındaki "literatür" çoğalmıştır" dedim. Evet, çoğalmış, ama şaşırtıcı bir şekilde, Google'da karşıma çıkan maddelerin büyük çoğunluğu Türkçe ve gene çoğunluğu "reklam" denebilir mahiyette bir şeyler.

Dikkatimi çeken nokta şu: Türkçede yazılmış bu kısa tanıtma yazılarının hepsinde (yani görebildiğim hepsinde; eskaza atladıklarım olabilir) Abdulrazak Gurnah "Zanzibarlı yazar" olarak tanıtılıyor. Nedir Zanzibar? Neresi burası?

Burası Zengibar. Bizim şu memleketimizde oldum olası "Zengibar" adıyla bilinen ada. Bu ada uzun zaman Arap egemenliği altında yaşadı, Umman'ın bir uzantısı gibi görüldü, ama adı Arapça'dan değil, Farsça'dan gelir. "Zengi" bu dilde "siyah", "siyah adam" demektir. Yani aslında "zenci" kelimesi de oradan gelir. "-bar" eki ise sanırım "sahil" anlamını taşıyor burada. Çünkü "Zengibar", "siyah adamlar sahili" demek. Nedense, onun iki adım ötesinde koskoca Afrika kıtası dururken siyah adamlar sahili olmaya burayı layık görmüşler.

Farsça ile uzaktan yakından bir ilişkileri olmayan (daha doğrusu ilişkili olduklarından haberleri olmayan) Avrupalılar bu Zengibar'ı Zanzibar'a çeviriyorlar. Bu adayla ciddi denebilecek bir ilişkiyi ilk kuranlar Portekizliler. Hindistan'a varmak üzere yollara düşen Vasco da Gama burada konaklıyor; ondan sonra, Portekiz gemilerinin Hindistan'a giderken kural olarak uğradıkları bir üs oluyor. Bu da İngilizler'in Portekiz'i oradan deflemelerine kadar böyle sürüyor. Arada Almanlar'ın da kısa süreli bir varlığı görülüyor. İşte bu girift ilişkiler sırasında Avrupa hançeresinde neler olduysa Zengibar, "Zanzibar'a" dönüşüyor.

Batı böyle tanıyınca, Zengibarlılar da aslında "Zanzibarlı" olduklarına inanmaya başlamış olabilir. Altmışlarda adada bir "devrim" oldu. Sekter bir sosyalist (!) rejim kurdular. Yanlış hatırlamıyorsam bu dönemde bayrakları düz kızıl, üstünde başkaca hiçbir şey olmayan bir bayraktı. Ama bu "sosyalist" devlet uzun ömürlü olamadı ve Afrika kıtasında kendine en yakın mesafede olan, bugünkü Tanzanya ile birleşmeye karar verdi. Bu bölgenin eski adı Tanganyika idi. Onun "Tan'ına Zanzibar'ın "zan"ına ekleyerek Tanzanya adını oluşturdular (Bu da Zengibar'ın Zanzibar olmayı kabullenmesinin bir işareti olabilir).

Sömürge/kolonizasyon döneminin kapanmasıyla birlikte, özellikle Afrika'da pek çok yeni bağımsızlaşmış ülke, sömürge döneminde orayı anlatan adları reddedip kendi tarihlerinde daha otantik olduğunu düşündükleri adları seçiyorlardı. Bu, tarihten gelmiyordu ama post-kolonyal bir addı elbette.

"Tarih dersi" didaktizmimi burada keseyim. Ben zaten orada ne olduğundan çok burada ne olduğuyla ilgiliyim. Orada bunlar olurken burada neler oldu da kırk değil yüzlerce yıllık Zengibar Zanzibar oldu? İslam Ansiklopedisi'ne bakın, "Zanzibar" diye bir yer arayın. Yok öyle bir yer! Ama Zengibar diye bir yer var. İslam Ansiklopedisi belli ki muhafazakâr bir yayın. Orada böyle olması normal denebilir belki; ama örneğin yabancı kökenli ve dolayısıyla çeviri olan Britannica'ya bakın, orada da durum aynı: Zanzibar yok, Zengibar var -olması gerektiği gibi.

Yukarıda "belki" diye söylediğim şeyi geliştirip "adamlar kendileri de öyle diyorsa ne diye mesele çıkarıyorsun" diyebilir biri. Ama her dilde her memleketin adının bir söyleyişi vardır ve bu değişmez. İrlandalılar ülkelerinin adını "Eire" ya da "Erin" olarak söylerler. Bu bizi ilgilendirmez. "Herkes öyle söylüyorsa..." diye bir savunma da pek tutarlı değil. "India" diyen çok, ama biz "Hindistan" demekten vazgeçmiyoruz.

Uzatmayayım: bu durumun iki nedeni var. Birincisi, Zengibar'ın sık sık sözü geçmiyor. 

Yani bir "kulak dolgunluğu" olmadığı söylenebilir.

İkincisi, "kültürel kopukluk" denmesi gereken bir toplumsal tavır olabilir, muhtemelen oluyordur.

"Atalarımız bu memlekete ne derdi? Nasıl adlandırırlardı?" Bunlar, günümüzde revaçta olmayan meraklar, sorular. Onun için, Gurnah hakkında bir şey mi yazılacak, açacaksın Google'u, orada yazıyor, "Zanzibar doğumlu yazar" diyor. Oldu, anlaşıldı.

Yazıya girerken "A" demiştim. Bu da benzer bir sorun sayılır, yani gelenekle bağını koparmış olmak. Hangi "A" uzatılarak söylenir, hangi "A" kısa tutulur? Bunlar Türkçenin kendi kurallarına göre biçimlenmemiş, kısa/uzun kuralı Arapça ve daha az durumda Farsça kurala göre belirleniyor. Kimi zaman "elif"le, kimi zaman "ayın"la yazılan kelimeler çıkıyor karşımıza. Latin alfabesinde "a" ile göstereceksiniz. "Hakim" diye, unutturmaya çalıştığımız bir kelime var, örneği. Burada "a"yı uzatıyoruz. Ama bir de "hakem" kelimesi var ki üstelik aynı kökten geliyor. Ama onun "a"sı kısa olacak. Kelimenin futbolla ilişiği dolayısıyla kullanımı da yeterince geniş. Ama bunca yıldır sayısı hiç de az olmayan seyircinin "adı lazım gelmez hakem" diye bağırageldiğini görüyoruz. Şimdilerde belki pek bağırılmıyor ama hakemin "a"sının kısa olduğu çoğunluk tarafından öğrenildi mi? Hiç sanmıyorum.

Buna karşılık bakıyorsunuz "rakım" kelimesinin uzun olması gereken "a"sı kısalıyor. Ne diyor "spiker", içkisini mi arıyor? "Spiker" diyorum, çünkü profesyonel (ve ayrıca birçok bakımdan başarılı)insanlar bunları yapabiliyor. Tabii yalnız "spikerler" değil, siyasette öne çıkmış insanlarda da aynı şeyler söz konusu. Siyaset adamlarının konuşmasını daha sık duyduğumuz için bu gibi falsoları da daha fazla o durumlarda görüyoruzdur.

Bunun bir listesini mi tutmalı, ne yapmalı bilmiyorum. Ama gerçekten bu "kısa a", "uzun a" konusu; doğrusunu bilenlerin sayısı da sanki habire azalıyor.

Habire: "a" kısa.

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı